Sokaklarından müzik akan kent
Bu güzel film, içinde yaşadığımız kentin sonsuz gizemini bir kez daha hatırlatıyor. Eşsiz bir 'İstanbul hatırası" olarak.
Fatih Akın İstanbul'a bakıyor. Bu uzak ama yakın olduğu gizemli kente hem bir Türk gibi içerden hem de bir yabancı (Alman) gibi dışardan bakmanın inanılmaz avantajını kullanıyor. Ve karşımıza yalnızca, belki dünyanın en çok müzik çeşidini barındıran bu ülkenin bu olağanüstü zenginliği değil, aynı zamanda kendine özgü bir İstanbul belgeseli çıkıyor. Akın bu kentin sound'ını (yani sesini) tanımlamak için öncelikle ve özellikle sokaklarına bakıyor. Öyle Etiler'in lüks kulüpleri, Maksim ve benzeri gazinolar, türkü ya da caz barlar değil, onu ilgilendiren... Daha çok sokakta yapılan ve sokakta gelişmiş müzikler. Kısacası, muhalif, disiplinsiz, kalıplar- ötesi, isyancı, edepsiz ama her şeyden önce otantik, eski Osmanlıca deyimiyle "sahih" müzikler... (Osmanlıca sözcükleri attık ve ne yazık ki yerlerine koyacak şeyimiz yok). Böylece, örneğin Baba Zula'nın yumuşak oriyantalizmi, Mercan Dede'nin sufiliği çağrıştıran mistik sound'ı, Duman, Ceza veya Replikas'ın rock'ları (Akın'a göre İstanbul öncelikle bir 'rock kenti'!), Erkin Koray'ın öncü ve yerli rock'çılığı, Selim Sesler'in bir tür alaturka caza yaklaşan çabaları, SiyaSiyaBend'in sokak çocuğu salçalı bilgeliği, Aynur'un eşsiz sesiyle söylediği bir Kürtçe türkü geliyor ve bulmacanın parçalarını oluşturuyor. Geri kalan parçaları ise diyelim ki Orhan Gencebay'ın kuramlarıyla karışan ve örtüşen Arabesk'i, 'ölümsüz diva' Müzeyyen Senar'ın 86 yaşında hala yitip gitmemiş sesi ve 'pastanın kreması' gibi kullanılan Sezen Aksu'nun eski yıllardan (80'lerden) gelen "İstanbul Hatırası" oluşturuyor. Yeterli mi? Elbette değil. Bu kentten ve bu ülkeden daha neler, neler yansıyabilir, daha kimbilir kaç belgesel yapılabilirdi. Yapılmalı da... Ama Akın'ın geniş yüreğiyle kavradığı bu İstanbul görüntüleri ve onlara eşlik eden sesler de az şey değil. Bir Alman gözü ve kulağıyla (burada Fatih'i değil, projenin fikir babası gibi gözüken Alman müzik araştırmacısı Alexander Hacke'yi kastediyorum) görülüp dinlenen ve sokağa, onun asi ve bohem sesine ağırlık vermiş bu güzel film, bize içinde yaşadığımız kentin sonsuz gizemini bir kez daha hatırlatıyor. Eşsiz bir "İstanbul Hatırası" olarak...
İSTANBUL HATIRASIKÖPRÜYÜ GEÇMEK (Crossing the Bridge: Sound of İstanbul) Yönetim ve senaryo: Fatih Akın Görüntü: Herve Dieu Alman filmi.
|