Şeytan diyor ki!
Hiç zamanı değildi. Ama "lank" diye mideme oturdu. Tiksindim. O yüzden bugünü, tam 12 yıl önceki tarihi bir olaya, 12 yıl sonra benim için uydurulan yalana ayıracağım. Bilenler hatırlar, bilmeyenler de duymuş olur.
"Turktime" yerliyabancı adını taşıyan, anlaşılan "milliyetçi" bir web sitesinde, Talat Atilla adında bir imza şöyle yazmış: "Turktime basın tarihinin gizli kalmış bir sayfasını daha aralıyor. Dönemin Milliyet Gazetesi genel yayın yönetmeni Umur Talu, Tansu Çiller'in gerçek yaşını belgeleyerek yazan Milliyet muhabiri Tuncer Bahçıvan'ın işine son verdi. Basın tarihinin bilinmeyen kovulması... Tam 3 gün sonra, hizmetlerine teşekkür ederiz deyip kovdu." Açıkçası görmeyebilirdim; iyi ki her tarafa yetişen okurlar var. Mesela "Bayram değil seyran değil. 12 yıl sonra niye bu haber? Bak işte Umur Talu da yeri gelince ne yapıyor, fazla sevmeyin mi demek istiyorlar? Desteğinizi mi azaltmak istiyorlar?" diye soranlar. Ayrıca o "haber" o web sitesinin en çok okunan metni olmuş. Ne diyeyim; lanet olsun.
Genç yaşımda büyük ve önemli bir gazeteyi yönettim. Elbette mesleki, insani yığınla hatam olmuştur ama alçak olmamaya çalıştım. Oysa bu tarif edilen "alçaklık". O zaman "açıklık" getirelim. Dönem, o günlerde Milliyet'le aynı grupta olmayan Hürriyet ile eski Sabah'ın tam desteğini alan... Bakanlıktan istifa etmeden hemen önce her iki gazeteye teşvik çıkartan Tansu Çiller' in DYP Kongresi'ni kazanıp genel başkan ve başbakan olduğu günler. Özal' ın ölümüyle, Başbakan ve DYP Genel Başkanı Demirel Çankaya'ya çıkınca. Çiller henüz kazanmış seçimi. Benim Boğaziçi Üniversitesi'nden ekonomi hocam. Özel bir muhabbetim yok. Ama yaşını iki sene küçülttüğünü biliyorum sayılır. Meclis albümünde "1946 doğumlu" yazıyor. Kolejden okul arkadaşlarıyla tutmuyor o yaş. Kafama taktım. Herkesin "Batılı, profesör, ilk kadın başbakan" ı desteklediği sırada, taktım. Çünkü, "yalan" varsa, giderek çoğalır diye düşünüyordum. Hakikaten bir koldan da yoğun biçimde Tuncer araştırdı. Özellikle iki belge buldu: Kadıköy'de evlilik ve Muğla'da miras belgeleri. İkisinde de doğum tarihi 1944. Bu belgeleri manşete koydum. Ve o kadar kamuoyu desteğine sahip Çiller daha başbakanlık koltuğuna otururken bunları "Çiller kaç yaşında?" başlığıyla, Tuncer' in imzasıyla verdim. Hakikaten büyük tepki oldu. Özellikle kadınlar, aydınlar "Yaşının ne önemi var" diye tepki verdi. Çiller' in kendisi aradı; ne diyecek diye beklerken, o böyle bir şey yokmuş gibi herhangi bir gün Ankara'ya davet etti. Neredeyse havaya ıslık çaldı. Ben ona manşeti hatırlatınca da, "Ha evet, öyle bir şey yazmışsınız. Ama kendimi bildim bileli 46 doğumluyum" dedi. Fakat tepki gösteren okura da, ki çoğu telefonu kendime bağlatmıştım, iki çift laf etmek istedim. Haftada bir yazıyordum ve ilk yazının başlığı "Pinokyo" oldu. Adını vermeden Çiller' i kastetmiş, ama özellikle "Pinokyo'yu şimdi sevimli görenler" e çatmış, yalanlarla burnu uzadığı zaman çok geç olabileceğini yazmıştım. Nitekim ertesi yıl, "Çiller'in ABD'deki serveti" de benim isteğimle araştıran Turan Yavuz' un imzasıyla o Milliyet'te manşet oldu. Ortalık karıştı.
Bunları yapan ben, muhabiri kovmuşum, öyle mi? Onu o sıralarda kimse kovmadı ki. Tuncer oradaydı, çalışmaya devam etti. Muhtemelen prim bile yazmışımdır. Birisi de geçenlerde, hastalıkla boğuşan Celalettin Çetin' i kovduğumu yazmıştı. Hürriyet'ten çıkarılmış, artık işi bitmiş sayılan Celalettin Abi' yi Milliyet'e almış, hiçbir şey yapmasa bile basın adına vefa göstermek istemiştim. Ama o çok şey yaptı. Hatta o yıl ödül bile kazandı. Sonra ben yönetmenlikten istifa edene kadar da hep oradaydı. Şimdi merakım şu: Ben demiyorum ki, her zaman en iyisini, en doğrusunu yapmışımdır. Ama, bakın nerelerden ".ok" atıyorlar. Neden acaba; en hassas yerimden, vicdanımdan vurmak için bu kadar "vicdansız" olabiliyorlar! Aslında şeytan diyor ki... Çok eleştirdiğin Ceza Kanunu'na sarıl; "yalan haber" e çullan. Ama şeytan diyor işte!
|