Bonoya gelen sıcak para bizi iki kez gagalıyor
Merkez Bankası'nın geçen hafta açıklanan Para Politikası Raporu son bir yılda Türkiye'ye 19.8 milyar dolarlık sıcak para girişi olduğunu belirledi. Halbuki şubat itibariyle son bir yıldaki cari açık bu rakamın yaklaşık 4 milyar dolar altında. Yani dışarıdan gelen paranın sadece kısa vadeli olanı bile bizim cari açığı finanse etmeye yetiyor ve artıyor. Kısa vadeli sermaye yanında doğrudan yabancı sermaye yatırımları, diğer orta ve uzun vadeli sermaye girişleri de var. Bu dönemdeki sermaye girişi ve döviz arzı cari açığı fazlasıyla kapatmış, piyasaların ihtiyacını karşılamış, artanı da Merkez Bankası almış. Merkez Bankası 2003 yılı mayıs ayında başladığı döviz alımlarında 24 milyar dolara ulaştı. İki yılda özel sektörün ve piyasaların ihtiyacı karşılandıktan sonra fazla gelen 24 milyar dolar Merkez Bankası'nca çekildi. Bir anlamda döviz bolluğu içinde yüzdük.
Bu sevgi neden? Böyle bir paranın Türkiye'ye gelmesinde çeşitli faktörler rol oynadı. * Enflasyonu düşürme porgramını IMF ile yürütmesinin elbette olumlu bir etkisi söz konusuydu. * 10 yılı aşkın süreden sonra siyasi istikrarın yeniden yakalanmasının sermaye çekilmesinde hatırı sayılır bir payı var. * AB'ye tam üyelikte müzakere takvimi almasının da sermaye akışında önemli katkısı bulunuyor. Ancak bunların yanında en az iki neden daha konulmalı. * Biri uluslararası likiditenin bolluğu ve ucuzluğu ki, Türkiye gibi başka gelişmekte olan piyasaları aynı şekilde etkiledi ve bundan yararlanıldı.
Bir gaga faizden Diğeri de, yukarıda belirttiğimiz üç ana olumlu etkenin ve likidite bolluğunun üstüne Türkiye'nin bu dönemde verdiği yüksek reel faiz. Faizlerin nominal olarak da reel olarak da düştüğü doğru. Ancak enflasyon da düştüğünden reel faizlerdeki düşüş daha yavaş gerçekleşiyor. Türkiye'nin hem borçlarını çevirme riski azaldığı hem de diğer ekonomik riskler ile politik risklerinde düşme olduğu için, reel faizlerin düşmesi gayet normal. Hatta bunun daha hızlı olması beklenebilirdi. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın belirttiği gibi "Senin faizlerin yüksekse, mama dağıtıyorsan, gelecek onlar da gagalayacak." Bu mamadan pay almak için gelen yabancılar, nisan sonu itibariyle devlet iç borçlanma senetlerinin 15 milyar dolarlık kısmını ellerinde tutuyordu.
İkinci gaga kurdan Ancak bu dönemde ülkeye kısa vadeli sermaye girişini teşvik eden başka bir etken de kurların seyri. Kurların kademeli olarak düşmesi kısa vadeli sermayenin reel faiz yanında bir de kurdan kazanmasını sağladı. Bitişikteki tablo, sermaye hareketlerinin hızlandığı 2002'nin ikinci yarısından itibaren ihale tarihi ile itfa tarihleri arasında kurların düştüğü, reel faiz yanında kurdan da yüksek kazançların oluştuğu Hazine ihalelerinin tarafımızdan seçilmesiyle oluşturuldu. Yabancıların ihalelere ne oranda girdikleri değil ne ölçüde kazanç elde ettikleri varsayımı ön planda tutuldu. Şüphesiz her ihalede kur kazancı oluşmuyor. Ancak Mayıs 2002'den bu yana itfası gerçekleşen 159 kağıdın 58'inde kur artışı 101'inde kur düşüşü var. Bu kazançların arasında, bitişikte görüldüğü gibi, yüzde 100'leri bile geçenler bulunuyor. Üç ihalenin dolar bazındaki kazancının kur düşüşü sayesinde üç haneli rakamları bulduğunu belirledik. Son döneme doğru itfalardaki yüksek kazançların bir ölçüde gerilemeye başladığı dikkati çekiyor. Ancak ne kadar gerilese de, yüzde 30'lar civarında. Bu da kimsenin kayıtsız kalamayacağı bir mama. Bütün bunlar da elde edilen başarıların bir bedeli olsa gerek.
Sonuç "Sakın aldanmayın, her şeyin değeri zorluğundadır. İnsanları kolaya ve rahata alıştıranlar, asla onların dostu değildir" Ovidius
|