Yanal'ı rahat bırakın
Milli Takım'ın 2006 elemelerinde üç maçı kaldı. Üçünü de kazanmak zorunda. Kazakistan maçı öncesi kamuoyunda konuşulan teknik adam değişikliği yapılmalı mı? Dünyanın her ülkesinde futbol milyonlarca insanın keyifli zaman geçirme, tartışma, kendi kafasından o teknik direktörü atıp bu teknik direktörü getirme, o futbolcuyu atıp bu futbolcuyu getirme sohbetinin parçasıdır. Ama ilk katıldığı turnuvada dokuz maçta 16 puan alan, dört Avrupa çapında rakibinin ikisini altına almış bir takımın teknik direktörü her maçın sonunda bir daha, bir daha asılmaz. Asya takımlarını bilmiyorum ama Avrupa'da böyle bir olay sadece Türkiye'de olur. Kardeşim; rahat bırakın da görevlendirdiğiniz bir teknik direktör her sabah asılarak uyanmaktansa bir turnuvada yapabileceklerini yapsın.
* 2002'deki Dünya Kupası'nda üçüncü olmuştuk. Seneye Almanya gibi Türkiye için her açıdan çok büyük bir fırsat olan ülkede düzenlenecek finallere gitme yarışındaki hocaya "Yapabileceğini yapsın" diye yaklaşmak Milli Takım'ı deneme tahtası haline getirir mi? Asıl bunu söyleyenler Milli Takım'ı deneme tahtası yapmak istiyorlar. Her maçta teknik direktör değişir mi? Her 90 dakikanın sonunda kendisini asmak üzere bekleyen insanların önüne çıkan bir teknik direktör ve Milli Takım dünyanın neresinde görülmüş? Ersun Yanal dünya üçüncüsü bir takımı devralmadı. Ersun Yanal, Letonya'ya kaybederek 2004 Avrupa Şampiyonası finallerine gidemeyen bir takımı, gidilemediği ve başarısız olunduğu için devraldı. Birilerinin yapamadığını söylediler, "Gel sen yap" dediler. Şimdi yapar, yapmaz o ayrı konu. Ama yapacağı ya da yapamayacağı ortaya çıkana kadar herkes sesini bir daha çıkarmamak üzere kesmeli. Ve Türk Milli Takımı'nı desteklemeli.
* Hafta içindeki yazınızla başlayan bir naklen yayın havuzu tartışması var. Sevgili Yavuz Semerci'nin de, Türkiye'de bu işin kafa yorup Türk futbolunun ileriye gitmesini isteyen herkesin de, tüm kulüp başkanlarının ve futbolseverlerinin de bilmesi gereken bir şey var: 4 Büyükler dediğiniz takımlar para içinde yüzmüyorlar. Galatasaray'ın 140 milyon dolar borcu var. Beşiktaş'ın borç rakamı 40 milyon'dan başlıyor, bazılarına göre 50'yi bile geçiyor. Fenerbahçe'nin borçları da bundan aşağı değil. Bu kulüpler futbolla birlikte basketbol, voleybol, engelliler, boks, atletizm, yüzme, kürek, üstelik bayan ve erkek her dalda faaliyet göstermeye çalışıyorlar. Avrupa'ya bakın. Avrupa'nın bütün büyük kulüpleri FC; yani Football Club. Türkiye'deki gibi futboldan kazanılan parayla bütün bu branşları subvanse etmek zorunda değiller. Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray Türk sporunda devamlılığı sağlayabilmek için bu branşları büyük fedakarlıklarla sürdürüyorlar. Galatasaray basketbolda küme düşüyor, başkanı en ağır şekilde eleştiriliyor. Kimse sormuyor, hangi parayla basketbolu subvanse edeceksiniz? Ben Beşiktaş yönetimine girdiğimde sadece basketbola ayırdığımız bütçe 1.5 trilyondu. Bunun voleybolu var, engellisi var, yüzmesi, küreği, boksu, atletizmi... Türkiye'de herkes oturup bir düşünmeli. 140 milyon, 50 milyon dolar borçlar sırf yöneticilerin başarısızlıklarından mı yapıldı? Herkes Alex'i, Anelka'yı, Carew'i, Jardel'i seyretmek istiyor. Sonra 34 maç karşılığı alınan 8 milyon dolarcık para çok büyük para geliyor. Yapmayın; yazıktır, günahtır!
|