Benim adım demokrasi
Bazen sabah 8'de telefon geliyor.. Karşıdan ses yok.. Bir, iki, üç.. Sessize almak zorunda kalıyorum.. Yıllardır tekrarlanıyor.. Bazen bir hafta sürüyor, bazen üç gün.. Telefon numaramı bulan, yazdıklarımı beğenmeyen ve yazdıklarımın ucu birilerine dokunan kişiler olduklarına eminim.. Umursamıyorum bile.. Yazmaya devam ediyorum.. Aynı sayfaları paylaştığım Hıncal Uluç'un, Ahmet Çakar'ın, Mahmut Övür'ün yazdıkları veya söyledikleri doğrular yüzünden vurulduklarını da bilirim.. Gazeteci devletin, kanunun kendi arkasında olmasını bekler.. Mafyanın, çalanın, çırpanın karşısında durmasını ister.. Tabii içlerinde çürük elmalar vardır, her meslekte olduğu gibi.. Tabii mesleğini kötü amaçlar için kullananlar vardır, her meslekte olduğu gibi.. Ama gazeteci bütün toplumu haberdar etme gibi çok çok önemli bir işlevi üstlenmektedir.. İşi, çoğunlukla bazı kişileri kızdırma pahasına doğruları yazmaktır..
1905'te Hikmet Gazetesi'nden Tevfik Nevzat Bey'in Adana'da öldürülmesiyle başlamış gazetecilere yönelik katliamlar.. Hasan Tahsin, Sabahattin Ali, Cengiz Polatkan, Abdi İpekçi, Ümit Kaftancıoğlu, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Muzaffer Akkuş, Onat Kutlar, Metin Göktepe, Ahmet Taner Kışlalı gibi önemli isimlerin can verdiği olaylarla devam etmiş.. Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin kayıtlarına göre 65 gazeteci öldürülmüş.. Türkiye 65 kalemini kaybetmiş.. Farklı ideolojilerde, farklı illerde, farklı kültürlerde yetişmiş.. Ve şimdi Türkiye çok farklı bir tartışmanın içinde.. 1 Haziran'da yürürlüğe girecek olan yeni Türk Ceza Kanunu'ndaki ifade özgürlüğüne ait maddeler medyayı her yönden açmaza sürüklüyor.. Evet medya hükümet kurmamalı.. Devleti yönetmemeli.. Ama medyanın hükümetler üzerinde bir güç olduğu gerçeğini de kimse göz ardı etmemeli.. Bu, dünyanın demokratik her ülkesinde böyle.. Çünkü iktidara oy verenler kadar, muhalif düşünceler de ses çıkarmak isteyecektir.. Bir gazetede iktidarın seveceği kalem kadar sevmeyeceği kalem de olacaktır.. Onur duyacağınız bir karikatürünüz kadar, sizi sinir küpü yapacak karikatürünüz de çizilecektir.. Çünkü siz, size oy verenlerin değil, bütün bir ülkenin yönetiminden sorumlusunuz.. Evet Başbakanım .. Bazen çok ilginç şiirlerle ifade ediyorsunuz duygularınızı.. Ben de yeni çıkacak TCK'nın ifade özgürlüğü ile ilgili bölümleri için endişelerimi size iletmek üzere, Shakespeare'den bu dörtlüğü seçtim.. Ve sonuna küçük bir ekleme yaptım..
Yağmuru sevdiğini söylüyorsun; ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun. Güneşi sevdiğini söylüyorsun; ama güneş çıkınca gölgeye kaçıyorsun. Rüzgarı sevdiğini söylüyorsun; ama rüzgar çıkınca pencereni örtüyorsun. İşte bundan korkuyorum; çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun! Ben kim miyim? Benim adım demokrasi..
|