Rakamlar neden halkın refahına yansımıyor? (II)
Rakamların halkın refahına neden yansımadığı konusunda bir çok faktör var. Dünkü yazımda bunlardan bazılarına değindim. Devam ediyorum. Bir gerçeği kabul edelim. Türkiye'nin sermaye birikimi düşük. Sömürgecilik yapamamışız ya da teknolojik gelişmeleri ortaya çıkaramamışız. Enflasyonla ve etkin olmayan bir bankacılık sektörü ile ancak bu kadar sermayeyi biriktirememişiz. Bu nedenle de fakirlik düzeyimiz yüksek. Bu durumda, oransal olarak artan büyüme verilerinin halkın refahına yansıması da küçük oluyor. 300 milyar düzeyindeki milli geliriniz yüzde 10 artsa 30 milyar ek bir katma değer sağlanıyor. Oysa, 10 trilyon dolarlık milli gelir verisine sahip ABD'nin yüzde 3 büyümesi 300 milyar dolarlık gelir arttırıyor.
Sermayenin verimliliği düşük Bir başka önemli neden de, yaptığımız tasarruflarla toplam sermayemizi oluştururken etkinlik yönüne pek dikkat etmemişiz. 'Az sermaye ile daha çok ürünü nasıl alabiliriz?' konusu üzerine 1980'lerden sonra fazla eğilmemişiz. Bunun izlenmesinin bir göstergesi "marjinal sermaye hasıla katsayısı veya ICOR rasyosu" düzeyidir. Bu katsayı basitçe, bir birim ek üretim yapmak için kaç birim sermaye gerektiğini gösterir. Katsayı ne kadar düşükse o kadar iyidir. Zira daha az bir sermaye ile aynı üretimi elde ettiğinize işaret eder. Tablodan Türkiye ile Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan'ın ekonomik büyümeleri ile marjinal sermaye hasıla katsayılarını izlemek mümkün. İlişkiden açıkça gözleneceği gibi, küçük ICOR rasyosuna sahip olan ülkeler daha hızlı büyüyor . Refahları da daha üst düzeyde gerçekleşiyor. Türkiye'nin ICOR rasyosu 1963-2000 yıllarında ortalama 5,2 civarında. Diğer ülkelerden daha yüksek. Sermayeyi verimli kullanamadığımız için de 37 yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 4,9 ve diğerlerinden daha düşük. Burada dikkati çeken bir nokta da bu katsayı son yıllarda giderek artıyor. Devlet Planlama Teşkilatı'nın verilerine göre 1996-2000 yılları arasında 7 olarak gerçekleşmiş.
Yolsuzluklar, teşvikler, bankacılık Sermayeyi etkin kullanamamamızın ve yüksek ICOR rasyosuna sahip olmamızın nedenlerinden biri de yolsuzluklar. Devletin yatırımlarında nelerin olduğunu hep birlikte izliyoruz. Sonuçlar da bunu onaylıyor. Ayrıca vergi kanunlarındaki teşvik stratejisi de gereksiz yatırımlara neden oluyor. Firmalar elde ettikleri gelirleri, yatırımlarına yönlendirdikleri taktirde vergi avantajlarından yararlanıyorlar. Vergi ödemiyorlar. Bu yatırımlardan bazılarının ise verimliliği tartışma konusu. Bankacılık sistemi de bu sürece olumsuz katkılar yaptı. Yıllardır kamunun açıklarını finanse eden ve orta uzun vadeli yatırım kredileri ile reel sektörü destekleme görevini yerine getiremeyen finans sistemi, sermayenin verimli bir biçimde birikmesini de önledi. Sadece hakim ortağını finanse etmek için kurulan bazı bankaları ise verimsiz yatırımları destekler hale düştü. Bütün bu nedenleri alt alta topladığımızda son üç yılda toplam olarak yüzde 25 oranında ve Avrupa Birliği'nin 8 katı daha fazla büyüme sağlanmasına karşılık, refah halka gereği biçimde yansımadı. İşsizliği azaltamadı. Halk şimdi haklı olarak soruyor. "Bu işi nasıl çözeceğiz?"
|