İlişkime biraz krema alabilir miyim?
Hani çağımızın gereği nasıl yaşanacağını gösteren hayat el kitapları var ya (İdeal işi /eşi bulmanın 99 yolu vs. gibi), Amerikalı çok sevdiğim bir arkadaşım onlardan bir tane yollamış. Biliyorsunuz onlar çok meraklı kullanım kılavuzlarına. Hatta en büyük şakalarıdır, "Bu kullanım kılavuzunun bir kılavuzu yok mu?" Bu kitap da çok şey yapan kadınlara meditasyon öğretmeyi amaçlıyor. Tabii okuyunca ay nasıl aklıma gelmedi hiç, tam da beni anlatıyor gibi hisler duymamak elinizde değil. Usta bir pazarlama tekniği ile yazılmış, tipik bir örnek. Kitabın ilk birkaç sayfasını okumaya zorladım kendimi ancak hayat gerçeklerinden, en azından benimkilerden öyle kopuk ki, sanki Laura Ashley kataloğu gibi geldi. Toz pembe fonda, pastel öneriler... Aciliyetler, panik, metropol kaosu İstanbul'da yaşamanın doğal ve fazla itirazım olmayan yan etkileri... Yaşam kalitesinin önemini birçok kere kendimize hatırlatsak da, yavaşlamaya söz versek de, bir sonraki an yetişmemiz gereken toplantının gerçeği daha önemli olmak zorunda. İstanbul tipik bir metropol ve benzerlerinin tüm sorunlarını yaşatıyor hepimize. Acilen tüketmemiz gerekenleri üretmek için hemen çıkmamız lazım. Hani hep deriz ya sevdiklerimizin kıymetini ya kaybedince ya da yakınımızdaki birisi bir sevdiğini kaybedince anlarız. Çoğumuz böyle zamanlarda yakınında oturan teyzesini, annesini ya da çok değer verdiği dostlarından birçoğunu aylardır arayamadığını farkeder. Bundan dertlenir, birbirimizle paylaşırız ama tabii hayat böyle devam edemez ve akmaya devam eder! Hepimiz gün içinde defalarca kılık değiştiren insanlarız. O denli farklı kimlikler ki taşıdıklarımız; tatlı-seksi sevgili, kocaman yürekli anne, ilgiyle dinleyen dost, çelik iradeli işkadını, sporcu çevik şehirli kadın gibi bir süper kadından diğerine geçiş yapmak zorundayız. Üstelik bu kadın her an ve neredeyse uyurken bile sporcu, şık, kusursuz gülümseyen ve neşeli bir ruh halinde... Geçişlerimiz bol trafikli, alt yapı ve servis kalitesi düşük bir şehirde yapıldıkça değişim sert, ani ve sivri oluyor. Bazen de olamıyor. Bir bakıyorsunuz sevgilinizle konuşurken hala "Demir Lady" siniz ya da çocuğunuza ruhen yük olacak kadar özel hayatınızı açmışsınız. O an yorulmuş ve hatta incinmişsiniz ve sanki o en yakınınız genç irisi sizi taşıyabilirmiş gibi, içinizdeki küçük kız çıkıp konuşuyor. Öyle çok sefer yakaladım ki kendimi hayatla güreşirken, aniden sevgilim aramış ve ben sanki onla değil, hayatla kavga eder gibi konuşuyorum. Durup düşünün bir an "İlişkinize biraz krema alır mıydınız?" Biraz daha az şeye yetişip daha tadına vara vara, acelesiz ve keyifli bir ilişki yaşamak istemez misiniz? Espresso tadında adrenalin yüklü, ani, çarpan ama kısa süren ilişkiler beni tatmin etmiyor uzun zamandır. Hani bir dikişte içip bitirip, koşarak hayata devam ettiklerimiz... Artık "Cafe Au Lait" istiyorum. İçimi uzun, keyifli, yumuşak; tadı damağımdan uzun süre gitmeyecek ve gün boyu gülümseyerek aklıma gelecek ilişkiler istiyorum. Tüm ilişkilerimi "Kremalı" istiyorum ama en çok da hayatımın aşkını... Cheers!
İLİŞKİ CADISI Ayşe Brav
|