| |
İmralı tutsakları
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir bize geçen yaz şöyle demişti: "İki taraf da 'Ya tamamen bizdensin ya da tamamen onlardansın' dayatması yapıyor. Hayır, ben ara rengim." Geçen 8 ayda ne yazık ki, Baydemir'in ara rengi soldu. "İki tarafa eşit mesafede" olduğunu söylüyordu, hızla "öbür taraf"a yaklaştı. AB'nin Ankara'daki büyükelçilerinin onu davet edip, "Öcalan'a katılmayın, onun görüşlerinin yanındaymış görüntüsü vermeyin. Öcalan'a katılmak çıkmaz sokaktır" uyarısı yapmaları da Baydemir'in bu yönelişinin uluslararası platformda doğrulanması anlamına geliyor. Dahası, büyükelçilerin verdikleri mesajlar onu belediye başkanı konumuyla değil, örgütün postacısı olarak çağırdıklarını ortaya koyuyor: "Şiddet asla kabul edilemez. AB bölme projesi değildir, bu yönde atılan adımlar kabul edilemez. İnsan hakları uyarılarımız dağdakiler için değil..."
Quo vadis Başkan? Gerçekten de Baydemir'in son dönemdeki çıkışları incelendiğinde, halatını koparmış gemi gibi tehlikeli sulara sürüklenmekte olduğu açıkça görülüyor. Çok da gerilere gitmeden birkaçını hatırlatalım: "Ateşkes ilan edilmeli. Öcalan'ın tecridi aşamalı olarak kaldırılmalı. Türkiye içinde ve dışındaki politik insanların (teröristleri kastediyor) geri dönmelerinin önündeki engeller kaldırılmalı..." Ve geçenlerde örgütün TV'sine verdiği demeç: "PKK, Kürt muhalefetinin silahlı koludur. 20 yıldır çatışan taraftır. Kucaklaşma olmadan silahlarını alamazsınız!" Ve de ültimatom: "Bu önerileri dikkate almanız gerekiyor. Çatışmalı ortamın maliyeti ortada."
Paslanmış prangalar Bu cümlelerde terör saldırılarını kınayan tek sözcük var mı? Yönettiği kentte "Türkiye federal bir şekilde yeniden yapılandırılmalı" talebiyle başlatılan imza kampanyasına en küçük eleştiri var mı? Tercih kendisinin ama Türkiye'ye ve halkına gerçekten hizmet etmek istiyorsa, Baydemir'e "duruşunu" gözden geçirmesini tavsiye ediyoruz. Sadece Baydemir'e değil, Leyla Zana ve arkadaşlarına da. * Apo'ya endeksli, Apo'yu kurtarmaya odaklanmış siyasetten vazgeçmeliler. Ayaklarındaki Apo prangasını koparmalılar. PKK ile aralarına kalın ve herkesin görebileceği bir çizgi çekmeliler. * Ateşkes önerisi yerine, dağdakilere silah bırakma, silahsızlanma çağrısı yapmalılar. * Devlete PKK'yı muhatap kabul ettirme hayallerinden vazgeçmeliler. Sözünü ettikleri "Diyalog ortamı" ancak o zaman sağlanabilir. Yine ancak o zaman devletin de bir adım atmasını isteyebilirler. Zana ve arkadaşlarına "Şiddete karşı olduğunuzu açıklayın" çağrısı yapan Almanya Büyükelçisi Wolf Ruthart Born'dan sonra AB temsilcilerinin topluca sergiledikleri tavrın "o çevreler"deki etkisini önümüzdeki süreçte göreceğiz. Ama bu çıkışın en azından bir faydası oldu: Başbakan Erdoğan'ın seslendirdiği ve kamuoyunun ciddi bir bölümünün paylaştığı, "AB, Türkiye'yi bölmek istiyor" kuşkuları, hatta korkularının yatışmasının önünü açtı. Öyle umuyoruz...
|