Medya halleri
Tuhaftı, tuhaf oldu, tuhaf olacak. Gemiler yürüyecek, bizler mızmız, huysuz olacağız. Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, gazetecilere hapis cezası getiren Ceza Kanunu'nu görüşmek üzere Başbakan'dan nihayet randevu aldığında, heyetine niye "patronu" nu da dahil eder? Basın Konseyi olarak aldığı randevuya, gazetecilerin sorunlarını ve tepkilerini iletmek için gitmesi gereken buluşmaya, "başyazar" olduğu gazetesinin "İcra Kurulu Başkanı" nı niye katar? Bir yandan Basın Konseyi Başkanı olarak bir kuruluşun en üst düzeydeki ismi iken, önüne "patron" alarak, bu kez "onun bir çalışanı" sıfatıyla kendisini ve temsil ettiğini sandığı onca gazeteciyi neden hiyerarşide alta yerleştirir? Birçok medya kuruluşunu ve gazeteciyi, hatta okurları temsil iddiasındaki Basın Konseyi, neden kendisini "bir medya grubunun sömürgesi, karakolu, şubesi" durumuna sokar? Bu vaziyet karşısında, Başbakan, Basın Konseyi üyeleri, o heyette temsil edilmeyen ya da kağıt üstünde temsil edilen medya kuruluşları ve gazeteciler ne düşünür? Neye ne kadar şaşar!
Cumhurbaşkanı geri çevirdi, ama muhtemelen yeniden gündeme gelecek. "Yabancılara yüzde 100 medya satışı" için burada kimi medya grubu ile kimi gazeteci (ve işadamı) sıfatlı kişilerin kulis yaptığı... Başbakan'ın da son yakınmasında özellikle bunlardan birini ihsas ettiği biliniyor. Biraz karışık biçimde adı geçen yabancı medya gruplarından biri, CanWest. Karışık biçimde adı geçti, çünkü bu Kanadalı "tekel sevdalısı" grup ile, birçok gazetesini ona satmış bir başka Kanada kökenli grup, Conrad Black' in şirketi yer yer birbirine karıştırıldı. Dendi ki, "CanWest, sermayesi gereği, İsrail yanlısıdır; Jerusalem Post'un sahibidir." Bildiğim kadarıyla, başı dertte olan Kanada kökenli, ama İngiliz Lordu olmak için Kanada vatandaşlığını alan "pek sağcı" Conrad Black hala o İsrail gazetesinin sahibi. Ama, birlikte epey medya işi çevirdiği ABD (ve İsrail) şahini "Karanlıklar Prensi Richard Perle" ü de içine alan bir sermaye dolandırıcılığından ötürü hakkında çok dava var ve mecalsiz. Daha diri olan CanWest, ise kurucusu Israel (Izzy) Asper' den, onun ölümüyle işleri devralan oğulları Leonard ve David' e kadar, Kanada'da medya tekeli oluşturmak ve daha beteri, dünyanın her yerinde aşırı sansürcü olmakla suçlanageldi. Reuters Ajansı, bu grubu, kendi haberlerini İsrail yanlısı, Arap ve Filistin düşmanı biçimde saptırmakla... Kanada gazeteci örgütleri, "sansür uygulamak ve karşı görüşleri bastırmak" la... Medya izleme komiteleri, "İslam yeni şeytan imparatorluğudur" gibi makaleler yazdırmakla... Kovulan köşe yazarları, "İsrail'i eleştiren yazıların sansür edilmesiyle"... Kendi gazetecileri, "Merkezden belirlenmiş yorumların tüm gazetelere sokulmasıyla..." Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) "Şirket baskısıyla sansür ve mesleki ilkelere bağlı kalmaya çalışan gazetecilerin kurban edilmesiyle" suçladılar. Şirket bütün bunları, "O eleştirmenler solcu ve antisemit, Yahudi düşmanı. Gazetecilerin bildikleri dünyanın sonu geldi" diye pişkinlikle karşıladı. Olabilir. Lakin, burada birileri, gazeteci sıfatıyla, bu nitelikli "yabancı medya" yı Türkiye'ye yerleştirmek için kulis ve lobi yapıyor; onların temsilciliğine soyunuyor. "Her sektöre yabancı giriyor, neden medyaya olmasın... Yabancılar burada standartları yükseltir" gibi soyut, masumane gerekçelerle. Al o somut yabancıyı, vur onun somut yerlisine tabii!
|