| |
Mam Celal'den sayın Başkan'a
Hücresine konulan TV'den Irak Parlamentosu'ndaki başkanlık seçimlerini izleyen Saddam, heykelinin asıl dün alaşağı edildiğini anladı mı acaba? Öyle ya; 1996 Eylül'ünde giriştiği operasyonda İran'a sığınmak zorunda bıraktığı "asi" şimdi Irak'ın başına seçildi. Onun koltuğuna! Ya İmralı'daki hücresinde Apo neler düşündü acaba? 1993 Mart'ında Bekaa Vadisi'nde birlikte "ateşkes" ilan ettikleri, şimdi "düşmanları" listesinin ilk sırasına koyduğu Mam (Amca) Celal'i artık Irak Cumhurbaşkanı. Ve de seçildikten sonra yaptığı ilk konuşmada "Terörün kökünü kazıyacağı" sözü verdi. Başkan George W. Bush'un seçim sonuçlarını haber alınca neler düşündüğünü aşağı-yukarı biliyoruz: "Dördüncü Dünya Savaşı'nın ilk meydan muharebesini kazandık!"
Özgürlük yürüyüşü Sonra Oval Ofis'de hep masasının üstünde duran listeyi alıp bundan sonraki muharebelerini bir kez daha saydı. 45 tane vardı. Yıkılması gereken 45 diktatörlük. 23'ü Ortadoğu'da. "Ama çözülme başladı" diye ekledi, iki ay önce NeoCon'ların ünlü dergisi "Weekly Standard"da yayınlanan demecinin son cümlelerini tekrarladı: "Özgürlük yürüyüşünün benim başkanlık dönemimden sonra da devam edeceğine inanıyorum. Haklı çıkıp çıkmama ya da tarihe geçip geçmeme derdim yok. Duvarlarda asılı portrelere 'Tarih benden nasıl söz edecek' diye sorarak Oval Ofis'i arşınlamaktan daha önemli işlerim olduğuna inanıyorum." Talabani bugün yemin ederek görevine başlayacak ve Türkiye için de yeni bir sürecin kapısı açılacak. Bir zamanlar Habur kapısında Dışişleri'nin alt düzeyde bir temsilcisinin karşıladığı ve bir MİT görevlisi eşliğinde Ankara'ya getirdiği "Iraklı iki Kürt gruptan birinin lideri" için artık Çankaya'da resmi tören düzenlenecek. "Merhaba asker" diyerek şeref kıtasını denetleyecek. Bir zamanlar "kırmızı pasaport" verdiğimiz adam artık başkanlık uçağıyla Esenboğa'ya indiğinde kimse pasaport soramayacak. Ancak Talabani'nin -şimdilik- yıl sonuna kadar sürecek başkanlık dönemini Ankara hep kuşku ve tedirginlikle izleyecek. Kuşkuyla; çünkü Talabani'nin nasıl sabun gibi avuçtan kaydığı yaşanan sayısız tecrübeyle biliniyor.
Yugo ve Lübnan Tedirginlikle; çünkü Talabani'nin kafasında dolaşan tilkilerin kaçının "Irak Federasyonu", kaçının "Diğer hedefler" için çalıştığı bilinmiyor. Örneğin Kerkük'le ilgili talepleri Saddam döneminde kente yerleştirilmiş Araplar'ın gönderilip, sürülmüş Kürtler'in dönüşlerinin sağlanmasıyla mı kalacak? "O Kürtler sürülmeden önce Kerkük'teki petrol tesislerinde çalışıyorlardı. İşlerine de dönmeliler" şartı da koşulacak mı? Şiiler ve Sünniler bunu Kerkük petrollerine el koyma girişimi olarak görürlerse ne olacak? Daha sırada Kerkük için nüfus sayımı var, ardından statünün belirlenmesi var, ardından tekrar seçim var... Her biri yeni bir gerilim kaynağı. Ancak bizi asıl kaygılandıran, Irak'taki tablonun tarihe karışmış Yugoslavya modelini çağrıştırması. Ya da dağılan Sovyet sistemini... Hatırlayın; Yugoslavya'da dönüşümlü olarak devlet başkanlığını devralan başkanlık konseyinin üyeleri savaş alanında düşman orduların komutanları olarak hesaplaştılar. Sovyetler Birliği'nin son döneminde Politbüro'yu oluşturanlar da bağımsızlıklarını ilan ettikleri ülkelerinin başkanları oldular. Gorbaçov'un Dışişleri Bakanı Şevardnadze, Gürcistan Devlet Başkanı olarak Moskova'yla pazarlık masasına oturdu. Dileriz Irak için de filmin sonu böyle bitmez. Hiç değilse, benzer modeli ite-kaka götüren Lübnan kadar dayanır.
|