Washington ve hükümetin tavuk-yumurta açmazı
Türk-Amerikan ilişkileri, "Tavuk mu yumurta, yumurta mı tavuktan çıktı?" gibisinden bir dizi meselenin etrafında düğümlendi. Bunlar yakında gündeme gelecek başlıklar. Aralarında bir nedensonuç ilişkisi yok. Ama garip bir biçimde her şey birbirini etkiliyor. AK Parti hükümeti, önümüzdeki dönemde iç politikada zorlu bir sürece girildiğinin bilincinde. Bir kabine üyesine göre, Ermeni soykırım tasarıları, Kıbrıs'ta ek protokolün imzalanması ve AİHM'nin Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanması yolunda talebi, önümüzdeki dönem iç muhalefeti ısıtacak konular. Peki bu ortamda TürkAmerikan ilişkileri "can simidi" mi yoksa hükümet için yeni bir sıkıntı vesilesi mi olacak? Üst düzey bir Amerikalı yetkili, "Ortada somut bir kriz ya da sorun yok. Bir dizi ufak meselenin yarattığı belirsizlik var" diyor. İlginçtir ki, son günlerde Washington'da telefon yoluyla ulaşabildiğim ABD'liler, ikili ilişkiler konusunda geçen ay ABD başkentine giden AKP Genel Başkan Yardımcısı Murat Mercan kadar neşeli değil. Gelin gündemdeki başlıklara bir göz atalım.
* Ermeni tasarısı geçebilir mi?: Bu yıl Ermeni soykırım iddialarının 90'ıncı yıldönümü oluşu ve ABD Kongresi'nde Türkiye ile ilgili yeni yeni oluşan "sorgulayıcı bakış" nedeniyle, ilk kez tasarının geçmesi ihtimali var. Mehmet Elkatmış'ın "soykırım" suçlaması, Metal Fırtına ve Mein Kampf gibi konular, Ermeni lobisi tarafından Kongre'de bir bayrak gibi elden ele dolaştırılıyor. Tasarı kabul edilirse, ikili ilişkilerde "Johnson Mektubu" ya da "1 Mart" benzeri bir travma yaşanacaktır. Kongre'den bir kaynak, "Genel kurula gelirse geçer" diyor. Ankara her zaman olduğu gibi durumu Musevi lobisi ve Beyaz Saray'a devretmiş durumda. ABD'li yetkililer de Bush hükümetinin geçmiş yıllarda olduğu gibi tasarının geçmemesi için çabalayacağını söylüyor. Ancak mesele, Beyaz Saray'ın çabalayıp çabalamayacağı değil; "ne kadar" çabalayacağı, ne kadar siyasi kapital harcamaya hazır olduğu. Bizce tasarı geçmeyecek; Musevi desteğiyle Genel Kurul'a gelmesi engellenecek. Ancak ABD Başkanı'nın her yıl 24 Nisan anısına yayınladığı taziye mektubu, bu yıl daha sert ifadeler içerebilir.
* Erdoğan'ın Beyaz Saray gezisi: Başbakan haziranda ABD'ye gitmek istiyor. Giderse Beyaz Saray'a da davet edilmek isteyecektir. Ancak gezi henüz netleşmiş değil. Çünkü Erdoğan ve Bush arasındaki sıcak kişisel muhabbet, iki başkent arasındaki resmi iletişim sisteminde aynı ölçüde kolay işlemiyor. Erdoğan ABD'ye giderse Beyaz Saray'a davet edilecektir. Adet bu. Ama bence ikili ilişkilerin geldiği nokta konusunda daha iyi bir gösterge, Dışişleri Müsteşarı Ali Tuygan'ın ne zamandır planlanan gezisinin nasıl ve ne düzeyde gerçekleşeceği.
* İncirlik olacak ama..: Amerikalılar ne zamandır İncirlik'in Irak'a kargo gönderme amacıyla lojistik üs olarak kullanılmasını istiyor. Söz konusu olan, zaten ABD'nin kullanımına açık olan İncirlik'in SEIA kapsamında lojistik merkezi olması. Askerler buna sıcak bakıyor. (Operasyonel amaçlı olmaması kaydıyla). Hükümet de meyilli ama karşılığında bir şeyler almak istiyor. Washington ve Ankara itiraz etse bile, İncirlik ve Ermeni tasarıları arasında bir bağlantı, fiili bir alver durumu oluştu. İki taraf da, karşı tarafı meseleyi "alver" haline getirmekle suçluyor. Burada zamanlama ve karşılıklı güven önemli. Bakalım bu sini savaşında yeterli diplomatik sabır devreye girecek mi? İsrail gezisi: Erdoğan'ın İsrail gezisi, Ankara'nın geleneksel olarak Washington'daki "bir numaralı avukatı" konumundaki Musevi lobisi açısından önem taşıyor. Gezi, Ermeni tasarısının gündeme geleceği 24 Nisan'dan sonraki hafta. Hatırlarsanız ikili ilişkilerin kimyası, Erdoğan'ın Sharon'a "terörist" suçlamasıyla bozulmuştu. Şimdi iki taraf da her şeyin düzeldiğini kanıtlamak için can atıyor. Ben kendi adıma, İsrailAKP ilişkilerinin her zaman "zorlama" olacağını, iki tarafın da "samimiyet ve anlayış" yerine "fonksiyonel" bir mantık evliliğine soyunmuş oluşunu talihsiz buluyorum. Ama işin doğası böyle.
|