| |
AB'nin temeli sallanıyor
Fransa'da kıyamet kopuyor. Anneler Günü'ne denk gelen 29 Mayıs'ta yapılacak AB Anayasası referandumunda "hayır" yanlıları tırmanışa geçti. Dün açıklanan son araştırmada, "hayırcılar" yüzde 52 olarak belirlendi. Bu oran iki gün önce yüzde 51'di, iki hafta önce ise yüzde 40. Daha kötüsü, bu eğilimi tersine döndürmenin, ırmağın akışını değiştirmek kadar zor olduğunun görülmesi. Bu da Cumhurbaşkanı Chirac ile parti liderlerinde paniğe yol açıyor. Çünkü, Fransız Komünist Partisi dışında parlamentoda temsil edilen partilerin hepsi "evet" yanlısı. Referandumdan çıkacak olumsuz sonuç sadece AB Anayasası'nın değil, tüm parti yönetimlerinin de reddi demek olacak.
Kriz yaratan genelge Son günlere kadar "hayırcılar"ın başlıca gerekçesi Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkmalarıydı. Şimdi buna özellikle sol seçmende bir de AB'ye isyan eklendi. Öfkenin nedeni "Bolkestein direktifi." AB Komisyonu'nun Hollandalı eski üyesi Frits Bolkestein'in adını taşıyan bu "direktif", AB'de hizmetlerin serbest dolaşımını düzenliyor. Hizmet sektöründe rekabeti sağlamayı ve bürokrasiyi azaltmayı amaçlayan düzenlemenin sadece Fransa'yı değil, Belçika, Almanya ve İsveç'i karıştırmasının nedeni, içindeki saatli bomba. "Direktif"e göre, AB'nin bir üyesine başka bir üyesinden çalışmaya gidenler, kendi ülkelerindeki sosyal yasalara tabi olacaklar. Bunun ne anlama geldiği İsveç'teki bir olayla anlaşıldı. Bu ülkede bir okul inşaatı ihalesini Letonya firması kazandı. Firma inşaatta çalışacak işçileri memleketinden getirdi ve Letonya'daki asgari ücreti ödedi. İsveçli sendikacılar ayaklandılar. Sonunda Letonya firması inşaatı bırakmak zorunda kaldı. AB Komisyonu işte bu "direktif"in tüm ülkelerde uygulanmasını istiyor. Fransız sol partileri ve sendikaları ise, düzenlemenin "Hukuki ve sosyal damping" anlamına geldiğini savunuyorlar. Ayrıca haksız rekabete ve hizmet kalitesinin düşmesine yol açacağını söyleyenler de var.
Halkların ayaklanması "Bolkestein direktifi" depreminin çok ciddi bir siyasal yansıması da var: Düzenleme özellikle AB'ye geçen yıl katılmış eski Doğu Bloku ülkeleri işgücünün yararına olduğu için, ona duyulan tepki, aslında son genişleme dalgasının reddi anlamına geliyor! Bu da Avrupalı siyasiler ile halkları arasındaki uçurumun büyüklüğünü gösteriyor. Peki, Fransa'daki referandumda AB Anayasası reddedilirse ne olacak? Yanıtını bilen yok. Sadece, "Avrupa'da eşi görülmemiş kriz yaratır", "AB felç olur", "Fransa tecrit edilir" gibi felaket senaryoları sıralanabiliyor. Fransa'nın AB'nin kurucularından olması, sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. En kötüsü, en korkulanı Fransa'daki sonucun "domino" etkisi yapması. Zira Fransızlar'dan üç gün sonra Hollandalılar refanduma gidecek. Onların ardından da Danimarkalılar. Bu iki ülkede zaten ağır basan "hayır" eğilimi, Fransa'dan esen rüzgarın da desteğiyle sandığa yansırsa, AB tam kaosa gömülecek. O kaostan da bambaşka bir AB doğacak. Belki iki parçalı: Fransa ve Almanya'nın sürüklediği birkaç üyeli siyasal birlik, kalanları için de serbest ticaret bölgesi. Belki üç çemberli: En içte siyasal birlik kuranlar, onun çevresinde ekonomik bölge oluşturanlar, onun dışında da imtiyazlı ortaklık statüsü tanınanlar. Müzakerelerin başlayacağı 3 Ekim'i pek de iple çekmeyin; yeniden biçimlenecek AB'de kapının dış mandalı olmak belki de işimize gelmeyecek...
|