SABAH'ın politikası
SABAH'ın siyasetinde iktidarı belirleme, iktidara alternatifler yaratma çabası yoktur.
Yazılı basında zaman zaman görülen başka gazeteleri eleştirme, gazetelerin yayın politikalarını gündeme getirme faydalı bir yöntemdir. Böylece, her gazete yöneticisi ve yazarı, boş bir alanda at koşturmadığını bilir. Yaptığı işin gözaltında olduğunu hisseder. Ancak bunun bir kuralı var. Yaptığınız eleştirinin inandırıcı bir temeli olması, gerçekçi olması. Hürriyet gazetesi yazarı Emin Çölaşan dünkü köşesinde bu kuralı hiçe sayarak SABAH'a yönelik eleştirilerde bulundu. Çölaşan, "Örneğin, İslamcı olmayan bir Sabah gazetesi ve aynı patrona bağlı atv televizyonu var ki, onlarda köşe yazıları dahil bir tek eleştiri bile çıkmıyor" iddiasını ortaya attı. Çölaşan'ın talihsizliğine bakın ki, onun SABAH yazarlarını iktidar karşısında suskun olmakla suçladığı gün, hem başyazarımız Erdal Şafak, hem de ağabeyimiz Mehmet Barlas iktidarın son dönemdeki tutum ve tavırlarını sert bir dille eleştiriyordu. Yine Çölaşan'ın talihsizliğine bakın ki, aynı gün yazı yazdığı Hürriyet'le aynı patrona bağlı bir başka gazetede yine "iktidara balans ayarlı bir yönetici gönderme" operasyonu gerçekleşiyordu. Bu yanlış değerlendirmeyi Sayın Çölaşan'ın son dönemlerde gazete okuma alışkanlığının zayıflamasına bağlayabiliriz. Ancak, bu tartışmada SABAH'ın duruşunu, siyasetini bir kez daha tekrarlamamızda yarar olduğunu düşünüyoruz. Merkez Grubu, Cumhuriyet'in kurucu ilkelerine, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne sahip çıkan bir yayın kuruluşudur. Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ilkelerinden taviz vermemekte kararlıdır. Daha önce de belirtmiştim. SABAH'ta işe başlarken Turgay Ciner'in bana altını çizerek vurguladığı "Kırmızı çizgiler" bunlardır. Bunun dışında, gazetemizi kurumun temel felsefesi doğrultusunda, çalışma arkadaşlarımızla özgürce yaparız. Bu nedenle, SABAH'ın siyasetinde iktidarı belirleme, bakan devirip yerine kendine yakın bir isim getirme, beğenmediği iktidara alternatifler yaratma çabasına girme özelliği yoktur. Biz muhalefetimizi, iktidarın eylemleri üzerine yapmayı tercih ederiz. Siyasilerin eşlerini, çocuklarını, yakınlarını, adları herhangi bir yolsuzluğa, usulsüzlüğe karışmadığı sürece, bu tartışmaların dışında tutarız. Biz, serbest rekabete saygılı yayın politikasına inanırız. Patronumuzun ticari işlerine yarayacak diye işadamlarını karalayıp suçlu ilan etme çabası içinde olmayız. Türkiye'nin gelişip büyümesine destek olacağına inandığımız her projenin arkasında, hiç gocunmadan cesaretle dururuz. SABAH, hukukun üstünlüğüne, birey hakkına, seçmenin iradesine sonuna kadar saygılı bir gazetedir. Sandıktan çıkan sonucu, halk yanlış yaptı diyerek, medya gücüyle değiştirme çabası içinde olmaz. Elbette, SABAH'ın bir dünya görüşü, felsefesi ve ideolojisi vardır. SABAH, bu kurumsal felsefe içinde yayın yapar. Kimseyle kişisel hesaplaşma içine girmez. İktidar kavgası uğruna kimsenin yakınlarıyla uğraşmaz. Avrupa Birliği için verdiğimiz kavganın ardında yatan gerçek de budur. Bizim için aslolan, gazetecilikte de AB standardını yakalamaktır. AB'ye girsek de girmesek de, o değerler çerçevesinde gazetecilik yapabilmektir. Siyasi iktidar dahil, toplumun tüm yöneticileri ve temsilcilerine yönelik eleştirileri fikir ve gerçekler bazında yapmaktır. Hakaret ve küfür ile gerçek düşüncenin birbirinden tamamen ayrı olduğu gerçeğini görmektir. Eğer Sayın Çölaşan, eleştirel gazeteciliği kendisiyle aynı fikirde olmayanlara küfür ve hakaret etme anlamında ele alıyorsa, haklıdır, biz böyle bir "eleştirel gazetecilik" yapmıyoruz, yapmayacağız.
|