| |
Kürt, türban ve Amerikan alerjisi
Son haftanın yüklü gündemindeki gelişmelere topluca bakıp değerlendirince, tümünü özetleyebilecek tek bir sözcük ortaya çıkıyor: "Alerji." Örneğin, Türkiye'yi dünyadan kopartmak isteyen "Kızıl Elma Koalisyonu"nun şimdi bel bağladığı "Kerkük" meselesine soğukkanlılıkla bir bakın. Türkiye, Irak'a, Iraklılar'a, bu ülkede demokrasiye yönelik atılan kör topal adımlara sahip çıkıp, dostça destek vereceğine "akraba Türkmenler" i kollayıp, "Kürtler" le uğraşmakta.. "Bölgesel Güç" olma imkanlarına sahip koskoca bir ülke vizyonunu bu kadar daraltır mı? Ankara Kerkük'ün Kürtler'in eline geçmesini ve orada bağımsız bir devlet kurulmasını istemiyor. Peki "eğer Kerkük 'akraba Türkmenler'in elinde olsa sorun çıkacak mı?" Tabii ki, hayır. O halde, Ankara'nın Irak politikasını belirleyen ne? Belirleyen "Kürt alerjisi" . Halbuki nüfusumuzun büyük bir kısmı Kürt vatandaşlarımızdan oluşmakta.. Böyle sakat bir yaklaşım olabilir mi? Türkiye her türlü alerjisinden kurtulmadıkça sağlığına kavuşamayacak. Bunların başında da Kürt alerjisi geliyor. Cumhuriyet'in kurulduğu dönemdeki korkularını ulus-devletlerin aşılmaya başlandığı yeni çağa taşıyarak, Türkiye dünyada da, bulunduğu coğrafyada da bir adım bile ileri gidemez.
Geçen haftanın gündeminin "alerji" çevresinde gelişen bir diğer suni maddesi "türban" idi. "Laiklik" idi. Laiklik konusu, Yargıtay Genel Kurulu'nun aldığı karar etrafında yoğunlaştı. "Türban" sorunu, ciddiyetsiz bir dağınıklık sergileyen Başbakan Erdoğan'ın Türkiye yanlısı saygın bir gazeteciye verdiği ama yalanladığı röportaj çevresinde olaya tatsız bir sos kattı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Hadyside Kararı ile "fikir özgürlüğünü" tanımladı. Fikir özgürlüğüne toplumu "şoke eden" düşünceleri de dahil etti. Yargıtay da, bunu artık "Taş Davası" diye anılabilecek bir kararında içselleştirdi. Olduğu gibi benimsedi. Bundan böyle, yargı düşünce ile ilgili her konuya bu "evrensel özgürlük" tanımı açısından bakacak. Yargıdaki bu muhteşem açılıma rağmen alerjimiz yüzünden türban sorununun üstesinden gelemiyoruz. Kızlarını okullulaştırma konusunda İran'dan bile geri olan Türkiye, üniversiteye girmeye hak kazanmış genç kızlarını ezmeye, aşağılamaya, toplum dışına itmeye çalışıyor. Sonunda bu abuksabuk tartışmayı kabuğundan soyunca geriye tek bir gerçek kalıyor, genç kızlara yapılan baskı "Türban takmayan" erkek öğrenci, potansiyel rejim düşmanı gibi görülen ve bu nedenle suçlanan kız öğrenci gibi düşünüyorsa, türban takmadığı için okula giriyor, kız öğrenci giremiyor. Bir yandan Yargıtay, AİHM'nin özgürlük tanımını yargının temeline oturtuyor, öte yandan insanların giyim kuşamlarını bahane ederek düşüncelerinden dolayı mahkum ediyoruz. Neden? Ankara'nın alerjik yapısından.
AK Parti hükümeti de, bu alerjilere karşı demokratik panzehir geliştireceğine, Amerikan alerjisine dayalı bir dış politika ile kendi ayağına ateş ediyor. Amerika'nın tutumunu "demokratik bir eleştiri bombardımanına" tutmak yerine parti tabanına hoş gelecek hamasi bir düşmanlık üslubunu yeğliyor. Bölgesel güç olabilecek soğukkanlı, alerjileri aşmış bir tutum takınmadığımız için, bölge ülkelerinin muhatabı olmaktan uzaklaşıp duruyoruz. Kuzey Irak yönetimi ile polemik düzeyine geri çekiliyoruz. Transatlantik ilişkilerinin tazelendiği, Ortadoğu'dan Mısır'ın inisiyatif aldığı, Filistin-İsrail ilişkilerinde barış ihtimalinin yoğunlaştığı bir dönemde Türkiye içerideki Kürt alerjisini, laiklik bahaneli demokrasi alerjisini, türban alerjisini kendini etkisizleştirecek bir noktaya taşıyor. Bölgesel güç olma iddianız var ise bu eski alerjilerden vazgeçmek gerekmekte. Üstelik biliyorsunuz artık bu meredin iğnesi de var.
|