Köfte
"Antik Yunan'ı düşünmek için sporu, sporu düşünmek için vücudu düşünmek gerek" demiş Voltaire ...
*** Yazıya böyle bir felsefi giriş yapınca, okur zanneder ki, hep aynı 100-150 kelime etrafında dönen "sığlıklar coğrafyası" nda nihayet "derinliği" olan bir yorum okuyacak... Peki durum gerçekten böyle midir?
*** Birincisi... Voltaire böyle bir laf söylemedi. Ben uydurdum. İkincisi... Ben bu itirafı yapmasaydım, Voltaire bu lafı etmiş kabul edecektiniz. Çünkü "gazeteci" yazıyor ya, "doğrudur" diye düşünecektiniz.
*** Lafı nereye getireceğim? Şuraya... Merak edilmesi gereken konu, "Göbekli yazar olur mu?" değil. Soru şu: "Bunlardan yazar olur mu?"
*** "Göbekli spor yazarı olmaz" diyen kim? Beşiktaşlı tiyatrocu. Beşiktaş'ın "sepeti koluna" yapılan hocası kim? Muhteşem göbek... "Spor yazarı göbekli olmazsa, teknik direktör göbekli olur mu kardeşim" diye lafı ağzına tıkayan var mı? Yok...
*** Peki, tiyatrocuya cevap vermeye çalışan "spor yazarları" kim? Daha ilk yazıda papaz olmamak için isim vermeyeceğim. Sıfat vereceğim. Mesela, aralarında matbaacı var... Tekstilci var, iktisatçı var, şarkıcı var, kamyoncu var, manken var, müteahhit var, 05 Edi var... Balıkçı var yahu, balıkçı! Zannedersin, lüferler Boğaz'dan 3-5-2 geçer... Bir tane de hamburgerci var. E, yazar hamburgerci olunca, yorum da köfte oluyor tabii...
*** Bu meslekler kötüdür manasında söylemiyorum. Siz ne kadar spor biliyorsanız, onlar da o kadar biliyor, diyorum...
*** Özetle... Kimin ne yazdığına değil, yazanın kim olduğuna bakmak lazım. Yoksa, daha yıllarca ekmek arası köfteyi size yorum diye kakalarlar...
Yılmaz Özdil
|