| |
Sindirim sorunu
Hayır, Ukrayna'ya takmadık. Ancak elimizdeki harita bir zamanlar Rusya yörüngesinde olan bu ülkeyle birkaç viraj sonra yolumuzun kesişeceğini gösteriyor. Ve bu haritayı AB Konseyi'nin 1617 Aralık'taki Brüksel zirvesi bildirisindeki cümleyle yan yana getirdiğimizde, bize karamsarlık çöküyor. Ne diyordu o cümlede? "Müzakereler başarıyla sonuçlansa bile, AB'nin yeni üyeleri sindirebilme kapasitesi gözönüne alınacak." O tarihte Bulgaristan ve Romanya çoktan üye olacağına göre, bu "çoğul" ifade ne anlama geliyor? Yanıt aramaya, ortalıkta dolaşan adaylardan başlayalım. Hırvatistan mı? Öyle sanılıyordu ama mümkün değil. Çünkü o dosyanın 2009'da bitirilmesi çoktan karara bağlandı. Onu çizdik. Sıradaki? Makedonya'ya "adaylık" statüsü verileceği söyleniyor. Verilsin. Hatta bizden önce üye yapılsın. Topu topu 2 milyonluk ülke. AB'de sindirim sorunu yaratabilmesi için Türkiye'ye iri bir rakip gerekiyor. Henüz adaylıklarından bile söz edilmeyen Sırbistan, Bosna-Hersek ve Arnavutluk mu? Onlar da bir lokmada yutulacak av etinden öte büyüklükte değil.
Brüksel kartları açıyor Geriye mönünün sürpriz yemeği kalıyor. O da Ukrayna'dan başkası olamaz. Çünkü AB'nin "kapasitesini" zorlayacak başka potansiyel aday yok. Ve şimdiden, alıştıra alıştıra, Ukrayna kazanı kaynatılmaya başlandı. Başkanlık seçiminin 21 Kasım'daki hileli ikinci turundan sonra Yuşçenko yanlıları sokağa dökülünce, AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Verheugen durup dururken, "Ukrayna'nın üyeliği gündemimizde yok" dedi, ekledi: "Olsa olsa yakın komşuluk statüsü düşünülebilir." Verheugen aslında kazanın altına ilk odunu atıyordu. Sonra Kiev'de direnişçilerin mevzi kazanmalarına paralel olarak söylem değişti: Dönem başkanı olan Hollanda'nın Dışişleri Bakanı Ben Bot, "Canım hele yeni üyeleri sindirelim, sonra Ukrayna'yı düşünürüz" deyiverdi. Cesaretlenen Polonya ve Litvanya, "Ukrayna'ya AB perspektifi verilmesini" istedi. İtalya Başbakanı Berlusconi, "Eskiden beri Ukrayna'yı AB'de görmek istediğini" söyledi. Baskılar üstüne AB Komisyonu "Stratejik ortaklık"tan söz etmeye başladı. Seçimlerin 26 Aralık'taki üçüncü turu yaklaştıkça çıta yükseldi. İsveç, "Ukrayna'ya kapıyı aralama" çağrısı yaptı. Macaristan "Ukrayna'nın AB ufkunu karartamayız" çıkışıyla tartışmaya katıldı, AB Komisyonu'nun etkin bir üyesi de "Belarus'u kararsızlıklarımız nedeniyle yitirdik, Ukrayna'da benzer sonuca izin vermemeliyiz" diye hedefi gösterdi. Üçüncü turu Yuşçenko kazanıp "Amacımız AB üyeliği" deyince, AB Parlamentosu kılavuzluğu üstlendi. 13 Ocak'ta neredeyse oybirliğiyle "Ukrayna'ya iyi tanımlanmış AB perspektifi verme zamanı geldiği" kararını aldı. Tabii destek yorumları gecikmedi. "The Times" gazetesi, "AB'nin Ukrayna'ya uzanması için hem ahlaki, hem de stratejik nedenler var" başlığıyla uzun bir yorum yayınladı. "Le Monde" ise, "Türkiye eğer Avrupa'nın parçasıysa, Ukrayna haydi haydi parçası" diye artırmaya katıldı. Türkiye'ye karşı seferberlik ilan eden Alman Hıristiyan Demokratlar da, "Ukrayna, AB'ye üyeliği hak ediyor" demesin mi?.. Son durum: Brüksel'de Ukrayna'ya "adaylık" statüsü verilmesinin uzak olmadığı söyleniyor. Böylece AB sofrasına Türkiye'den sonra "sindirim sorunu" yaratacak bir yemek daha konulmak üzere. Önce hangisi servis edilecek? Yanıtı NATO Parlamenterler Asamblesi Başkanı Pierre Lellouche versin: "Ukrayna, Türkiye'den önce AB'ye girecek!"
|