Ve Tanrı Mutlu Çelik'i yarattı...
Telegol'de yaklaşık 1.5 saat Mutlu Çelik'i izledim. Mersin'deki hakem seminerinde olaylı bir şekilde hakemliği bırakmış, seminerin ortasında ayağa kalkıp Futbol Federasyonu Başkanı, MHK ve yabancı konukların önünde "Bırakın bu masalları. Ben hakemliği bıraktım" deyip aktif yaşantısına son noktayı koymuştu. Aynı gece, aynı Mutlu Çelik Star Spor Müdürü Serhat Ulueren'in karşısındaydı ve bağırıyordu: "Bu Futbol Federasyonu Başkanı seçimle değil, atamayla geldi." Devam ediyordu: "Bülent Yavuz'u yıkmak için Sabri Çelik ile iki sene beraber hareket ettik. Sabri, kalıbının adamı değildir. Alacağı maaş uğruna beni sattı." Türk hakem camiasını hiç tanımayan, Mutlu Çelik'i hiç bilmeyen kişi "Vallahi bu hakemin hakkını yemişler. Böylesine delikanlı olmaz. Yazık bu çocuğa" deyiverir. Ama maalesef öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, kimin eli kimin cebinde belli değil. Çocuklarımıza, torunlarımıza öylesine kötü bir gelecek hazırlıyoruz ki, bizlere çok küfür edecekler. Mutlu Çelik konuşmasında açık açık belirtiyor. "Birkaç defa taraflı maç yönettim." Peki Mutlu; hakem taraflı maç yönetebilir mi? Hakem kişisel kaprisleri uğruna, kendisine yapılan teklifleri cezalandırmak pahasına bir takımın hakkını yiyebilir mi? Mutlu Çelik, Türkiye'nin en tartışmalı hakemlerinden biridir. Sakın yanlış anlaşılmasın. Kötüdür, kötü yola düşmüştür demiyorum. Ama hakemlik yaptığı sürece Türk spor kamuoyunun kendisine en az güven duyduğu kişi odur. Bunun ne Haluk Ulusoy ile yakın ilişkisinin alakası var, ne de başka bir şeyle... Tamamı ile Çelik'in futbol kamuoyundaki tavır ve davranışları. Fakat bir konuda çok haklı. Mutlu açık açık şunu diyor: "Eğer ben yetersizsem, ki MHK öyle diyor, bu yetersizliğin ne olduğunu açıklasınlar."
Mutlu da yerden göğe haklı MHK politik bir üslupla yetersiz bulduğu Mutlu Çelik'e aslında "Güvenmiyoruz" demek istiyor. Tıpkı Bülent Uzun ve Çetin Sarıgül gibi. Mutlu Çelik haklı olarak sorularını sürdürüyor: "Madem bana güvenmiyorsunuz, benim güvensizliğimi sağlayacak yıllarda Atama Komisyonu Başkanı bugünkü MHK Başkanı Sabri Çelik idi. Beni geçen MHK döneminde maçlara gönderirken güveniyorlardı da, yeni federasyonla birlikte ne değişti de kellemi istediniz?" Mutlu, burada yerden göğe kadar haklı. Kabahat kimde? Tabii ki MHK'de. "Yetersiz" ne demek? Türkiye ne kaybettiyse bundan kaybetti. Yani eyyamcı açıklamalardan. Açık açık söylersin: "Bak kardeşim Mutlu! Sen şaibelisin. Seninle ilgili dedikodular var. Ve biz seni Türk hakemliğinden uzaklaştırmak istiyoruz." Ama yine bir sorun ortaya çıkıyor. Mutlu da haklı olarak diyecek ki, "Ben niye şaibeliyim? Nerede belgesi?" MHK de diyecek ki, "Kardeşim bu işlerin belgesi mi olur?" Ve işte Mutlu o anda altın vuruşunu yapacak: "Ey Sabri Çelik! Ben şaibeliysem, sen de şaibelisin. Çünkü şaibe yarattığımı iddia ettiğiniz maçlara beni siz atadınız. Demek ki, şaibe varsa başta sen ve geçen MHK bu işe ortaksınız." Nereden bakarsanız bakın, vıcık vıcık pislik var. Mutlu, kozları eline geçirdi, Sabri'yi sıkıştırıyor. Sabri konuşamıyor. Bir Allah'ın kulu da çıkıp Mutlu'ya cevap veremiyor. Ve Türkiye, yani futbolu çok iyi bilmeyen o büyük çoğunluk "Tanrı Mutlu Çelik'i yarattı" diyor. "Bu adam, hakkı yenmiş bir namus abidesi" diyor.
Amatör ligde maç vermem Gelelim işin aslına... Yıllardır söylüyorduk: "Mutlu Çelik, belki iyi hakem. Ama şayet ben bir gün Türk hakemliğinin patronu olsa idim, Mutlu Çelik'e amatör kümede bile hakemlik yaptırmazdım. Mutlu'yu tanırım. İnsan olarak da severim. Hakemliğini de beğenirim. Ama tekrarlıyorum. Benim olduğum yerde Mutlu Çelik'e hakemlik yaptırmam." Zamanında Mutlu Çelik ile her gün görüşen Sabri Çelik, ondan medet uman Sabri Çelik, şimdi Mutlu Çelik'in yaylım ateşine hedef oluyor. Buradan da ne çıkıyor? Demek ki hakemlerle fazla sıkı fıkı olmaya gelmez, hakemlerle kulis yapılmaz. Hep söyledim: MHK ve hakem ilişkileri tıpkı Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki gibi sert bir hiyerarşi içinde olmalıdır.
|