Güneydeki girdap
Türk güvenlik güçlerine yönelik kalleş ve kanlı bir saldırının ardından Irak'taki durum yeniden Türkiye'nin gündemine girdi. Bundan sonrasında Türkiye'nin Irak'taki gelişmelere çok daha soğukkanlı yaklaşması gerekliliği de bu hunharlığın ardından bir kez daha ortaya çıktı. Türkler'e yönelik saldırı ve cinayetlerin neden yapıldığının, bu eylemleri gerçekleştirenlerin amacının anlaşılması gerekiyor. Nihayetinde bu işlerin sorumlularının, işbirlikçilerinin cezalandırılmaları da gündeme gelecektir. Salı günü Amerikan askerlerinin yemek yedikleri çadırda bir bombalı saldırı sonucu öldürülmeleri, Türk güvenlik görevlilerine karşı yapılan saldırının sorumlularının kim olduğu konusunda Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon'un yaptığı açıklamanın da pek yerinde olmadığını düşündürdü. Öldürülen iki Arap saldırganın Amerikalılarca vuruldukları öğrenildi. İşgalci kuvvet olmasına rağmen Amerikan birliklerinin kendi can güvenliklerini bile koruyamadıkları ise zaten artan kayıplar nedeniyle ortada. Amerikan kuvvetlerine yapılan saldırıdan iki gün önce de Kerbela ve Necef'te bomba yüklü otomobillerin patlamasıyla en az 65 kişi öldü, onlarca kişi de yaralandı. Kurucu Meclis seçimlerinin yapılacağı 30 Ocak tarihine kadar bu saldırıların artan sıklıkta ve şiddette süreceği beklenebilir. Irak'ın daha da beter bir şiddet girdabına tümüyle kapılması ihtimali hayli güçlü.
Kimin hesabı ne? Irak'ta şu an için bir ulusal direnişten söz etmek mümkün değil. Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi, tüm bölgede ArapSünni unsurların mutlak üstünlüğüne dayanan siyasi statükoyu yıktı. Bugünkü direnişi örgütleyenler de Baasçı veya İslamcı Iraklılar ile dışarıdan gelen Sünni savaşçılar. Pek çok kaynak Irak'ta Şiiler'in başa geçmesinden çok rahatsız olan bölge devletlerinin doğrudan ya da dolaylı olarak bu grupları beslediğine inanıyor. Bunlarla Şiiler arasında bu yılın Nisan ayındaki Felluce ve Necef çatışmaları sırasında bir ittifak oluşur gibiydi. Ancak o zamandan beri Sünniler'le Şiiler'in ortak bir siyasi hedefi kalmadı. Özellikle Baasçılar'ın tüm hesabı ülkede bir iç savaş başlatabilmek. Bu nedenle Şiiler'in kutsal mabedlerine yapılan bombalı saldırıların Sünni İslamcılar'dan çok Baasçılar'dan geldiğine de inanılıyor. Hedefleri de önce mezhep temelinde, ardından da etnik temelde bir iç savaş başlatabilmek. İç savaşın patlamamasının en önemli nedeni, Şii liderlerin seçimlerin yapılmasına verdikleri önem. Bu şekilde Irak'ın çoğunluk unsuru olarak yönetimi ele geçirecekleri anı bekliyorlar. Amerikan yönetimininse ne pahasına olursa olsun seçimleri yaptırmaktan başka bir hedefi olmadığı da görülüyor. Savaşın hemen ardından Sünniler'i siyasetten ve yönetimden dışlayan bir dizi yanlış karar alan Amerikalılar, bu noktada Sünni seçkinleri seçime katılmaya ikna edemiyor. Edebilecekleri grupların can güvenliğini de koruyamıyorlar. Çok uzun zamandan beri Irak'taki asli mesele, Sünni unsurun siyasete katılımının sağlanmasıydı. Türkiye'nin hedefi de güney sınırlarının ötesinde kendisini de içine çekebilecek bir iç savaş girdabını önleyecek adımları atmak ve desteklemek olmalıdır.
|