Ekonomide IMF çıpası tamam sıra AB'nin siyasi çıpasında
Tamamlanmakta olan üç yıllık programının ardından ikinci üç yıllık program için IMF ile anlaşmaya varıldı. Zirveye iki gün kala yapılan açıklama ile Türkiye, ekonomisini üç yıllığına IMF çıpasına bağlamış oldu. 10 milyar dolarlık bir kaynak kullanımı da önümüzdeki üç yılda kamu finansmanını rahatlatacak bir gelişme. IMF'le yeni bir programa gidileceği ve bu çerçevede 10 milyar dolarlık kaynak sağlanacağı önceden açıklandığı için, mali piyasalardaki etkisi çok marjinal kaldı. Bu etkinin küçüklüğünde, AB'nin finaline gelinmiş olmasıyla piyasaların genelde bekleme eğilimine girmesinin payı var.
* Tutunacak dal Eğer anlaşma hedeflendiği gibi, üç yıl sürerse ekonomi ilk kez 8 yıl IMF'nin kontrolünde olacak. 1999 sonunda başlayan IMF döneminde krize girdik, sonrasında 30 yıllık yüksek enflasyonu tek haneli rakamlara çekmeyi başardık. Enflasyonu düşürürken de büyümeyi çift haneli rakamlara vurdurduk. Net kamu borçlarının milli gelire oranını yüzde 92 düzeyinden yüzde 68'e indirdik. Yani program enflasyonu düşürmede, büyümeyi sağlamada ve kamu borçlarını kontrol altına almada başarılı sonuçlar verdi. Programın eksik tarafı ise büyümeye karşılık henüz istihdam yaratılamamasında, özel sektör reformunun ilerletilememesinde, kayıtdışılığın önlenememesinde, sosyal güvenlik reformunun yapılamamasında. Bunlar da ikinci üç yıllık dönemde yapılırsa gerçekte IMF ile ilişkiyi daha fazla uzatmaya gerek kalmaz. Ekonominin IMF çıpasına bağlanması ulusal ve uluslararası düzeyde güvenin sağlanmasında etkili oluyor ve fırtınalı havalarda ayakta kalmak için tutunacak dal görevi üstleniyor.
Çıpayla gelecek istikrar AB'nin yarınki kararı, ekonomide IMF çıpasının ardından Türkiye'nin tutunacağı siyasi çıpa olacak. Türkiye fırtınalı havalara karşı çift çıpayla korunmuş olacak. AB'nin kararı yanında Ankara'nın tavrına göre de, mali piyasalar ve reel ekonominin aktörleri asıl değerlendirmelerini yapacaklar. Pozisyon değişikliklerine karar verecekler. 17 Aralık, AB ile flört döneminin sonu olacak. Bu tarihin nişanlılık döneminin başlangıcı olup olmayacağı kararını asıl AB verecek. AB'nin niyet gevşekliğini ortaya koyması durumunda ise Türkiye'nin flört dönemini bitirmesine karşılık nişanlılık dönemine geçmemesi gibi bir seçeneği elbette var. Türkiye bu yolu seçerse ekonominin fırtınayla savrulmasının önünde IMF çıpası olacak. Eğer AB, Türkiye'nin kabul edebileceği, hazmedebileceği koşullarda bir müzakere süreci açıklarsa, iç ve dış kaynaklı fırtınalara karşı Türkiye iki çıpayla tutunmuş olacak. Hem siyasi yönden hem de ekonomik yönden savrulması çok daha zorlaşacak. Bu durumda eski büyük dalgalanmaların yerini daha küçük dalgalanmalar alacak. Bunun da adı siyasi ve ekonomik istikrar olacak. Bu durumda Türkiye'nin vadesi uzayacak. Risk primi düşecek. Yapılacak reformlarla yerli ve yabancı sermayenin yatırım, üretim, iş yapma hevesi, ufku, olanağı artacak. Türkiye siyasi olarak da ekonomik olarak lig atlama şansını yakalayacak. İşte 25 üyeli AB, bu akşamki kararı ile muğlak bir müzakereyi öngörürse Türkiye'den bunları esirgemiş olacak. AB'nin kayıpları ise onları ilgilendirir.
* Sonuç "Düşüne düşüne görmeli işi, sonra pişman olmamalı kişi" Türk Atasözü
|