| |
Şeker bayramı mı, turizm bayramı mı?
Bazıları Ramazan Bayramı yerine Şeker Bayramı denilmesine kızıyor. Oysa bu ayda verilen fitreden ötürü, bazı İslam ülkelerinde "Fitre Bayramı" da denilirmiş buna. Biz de alışmışız. Bu bayramda, çocukluktan beri lokumlar, tatlılar ikram edilir ziyaretlerde. O yüzden belleklerde "Şeker Bayramı" olarak da kalmış. Neticede dini bir bayram bu tıpkı Kurban Bayramı gibi. Bilmeyen yok ki. Bayram vesilesiyle büyükler, eş dost ziyaret edilir. Küçüklere bayram harçlığı verilir. Küçükler büyüklerin elini öper. Herkes bayramlıklarını giyer. Küskünler barışır. Daha doğrusu böyleydi bayramlar. Bence artık Ramazan bayramı'na "Şeker Bayramı" denilmesine kızmaktan vazgeçmeli birileri.Çünkü bu da, Kurban Bayramı da, giderek "Turizm Bayramı"na dönüşmekteler. Bayram yaklaşırken kimse, "Acaba aile büyüklerinden kimleri ziyaret edip el öpsem" diye plan yapmıyor. Herkes Paris'in, Londra'nın, Maldivler'in, Dubai'nin, Küba'nın, NewYork'un falan yol haritalarını incelemeye başlıyor. Çok vakti veya parası olmayanlar da, Antalya- Bodrum arasındaki tatil köylerine dönük hesaplar yapıyor. Artık geleneklerimiz arasında bu da var. İstediğiniz kadar "Olmaz böyle şey" deyin. Bütün güneydeki oteller dolu. Dış uçuşlarda yer yok. Karayollarında trafik tıklım tıklım. Otoyol gişelerinde kuyruklar var. Tahminlere göre 1.7 milyon Türk, bayram tatili için yollardaymış. Sahnelerin ve ekranların ünlü yıldızları da, ya Akdeniz kıyılarındaki, ya da KKTC'deki otellerde, bayram konserleri vereceklermiş. Değişim böyle bir şey işte. Hatırlayın hiper enflasyonlu yılları. O dönemde de çocuklara, bayram harçlığının dolarla verilmeye başladığını yazar dururduk. Ya da Türk lirası ile bayram harçlığı alan çocukların, döviz büfelerine gidip, bunları dolara çevirdikleri anlatılırdı. Şimdi YTL'ye geçişin eşiğinde olduğumuza göre, önümüzdeki bayram haberlerinde, koçların kaç YTL'ye satıldıkları falan işlenecektir. Nostalji bile, değişimden paçasını kurtaramıyor açıkçası. Çok uzak olmayan geçmişte, televizyonların bayram programlarında hep "Direklerarası"ndan söz edilip, onlara duyulan hasret seslendirilirdi. Nasıl her askeri darbede Hasan Mutlucan "Estergon Kalesi"ni söylerse, her dini bayramda da Nurhan Damcıoğlu, pullu elbisesi ile kantoları seslendirmez miydi? Ama şimdi o programlar da tarih öncesinde kaldı. Bırakalım Direklerarası'nı Asmalı Konak'ı hatırlayan var mı ki? Çocuklar Duymasın'ın çocukları bile her şeyi duydular ve her duyduklarını da unutmadılar mı? Yine de ne değişirse değişsin bayram bayramdır. Diyanet İşleri Başkanlığı da, bayramın sıradan bir "tatil fırsatı" olarak görülmesini istemiyormuş ve bayram namazında okunacak hutbede "Bayramlarımız, millet olarak kimliğimizin önemli bir parçasıdır. Kimliğimizin bu önemli parçasını gelecek kuşaklara aktarmalıyız" denilecekmiş. Evet... Ben de siz sayın okurlarımın Ramazan Bayramınızı kutlar, mutlu, huzurlu günler dilerim.
|