|
|
|
|
|
Birbirimizin dilini zor anlar olduk
|
|
En büyük zenginliğimiz dilimizdi. İnsanların konuşa konuşa anlaştığı bir dönemden ne yazık ki birbirini anlamaktan aciz bir topluma dönüştük.
Artık "imla"dan vazgeçtik. Türkçeyi elbirliği ile "imha" ediyoruz. Sadece iş yeri tabelalarına değil, görsel ve yazılı basına da sıçrayan dilimizdeki yabancılaşma bir virüs gibi evlerimizden içeri de girdi. Dedeler babayı, babalar çocukları anlamıyor. Artık "dil özürlü" evlatlara sahibiz. 200-400 sözcükle konuşan, sıkıştı mı "aman Tanrım", "inanmıyorum", diyebilen çocuklar bilgisayar ve cep telefonuna gösterdikleri sevgi ve özeni Türk diline göstermiyorlar. Çünkü toplumun diğer bireyleri de onlar gibi olduğu için anlaşabilmeleri zor değil. En büyük şirketlerin şimdi "asistan" denilen sekreterleri (bu kelime de Türkçe değil) yani yardımcıları inanılmaz bir Türkçe ile konuşuyor. Telefonda daha sonra bilgi verilecekse açıklamasını şöyle yapıyor: "Size daha sonra dönecem". Döneceğim de değil... Nereye döneceksin kardeşim? Sağ tarafa mı sol tarafı mı, öne mi, arkaya mı? Semazen misin sen? Örnekler çok. Lokantada, misafirlikte, her yerde aynı söz: "Ne alırsınız?" Ev mi, arsa mı satıyorsun kardeşim. "Ne içersiniz'' desene.
DİLİNİ EŞEK ARISI SOKSUN Televizyon dizileri ve reklamlar ile güftelerdeki sözler tam anlamıyla evlere şenlik. Şarkıcılar hem kariyer hem çocuk yapıyor. Söz oturmadığı için güftelerde tırpanlama bile yapılıyor. "Sen beni öldürecek misin?" yerine "Öldürcen mi?", "Çıldırtacak mısın?" yerine "Çıldırtcan mı?" gibi yarım ağızla Türkçe'ye ihanet ediliyor. Sevgi ifadesi en üst noktaya çıkıyor ve "Ayağını yerden kesicem"e dönüşüyor. Büyüklerimizin Türkçe'de yapılan hatalar karşısında "Dilini eşek arısı soksun" gibi kibarlığı aşan ama Türkçe'ye bağlılığı gösteren bir deyişi vardı. Bu deyiş artık "Dilimizi eşek arısı soktu" haline gelmiş bulunuyor. Oysa dilimizi zenginleştirmek için çok çaba verdik. Türkçe'ye gönül veren Aziz Naci Doğan, Türk Dil Bayramı nedeni ile cumhurbaşkanlığı katına başvurdu. Türk dilinin yozlaşmasını dile getiren Doğan, Atatürk'ün kullandığı, türettiği Türkçe sözcükler ile Geometri Terimleri Sözlüğü'ne dikkati ekiyor.
Atatürk 428 sözcüğün dilimize yerleşmesini sağlamış. Nereden nereye geldik? Türk Dil ve Tarih Kurumları suskun ve yoklar. "Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır" diyen Atatürk, her alanda olduğu gibi Türk dilinin gelişmesini sağlamak amacıyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin kurulmasına önderlik etmiş, 26 Eylül-6 Ekim 1932 arasında Birinci Türk Dili Kurultayı Mustafa Kemal Atatürk'ün başkanlığında Dolmabahçe Sarayı'nda yapılmıştı. Türkçe'nin yabancı sözcüklerden arındırılması ve geliştirilmesi ve öz Türkçe'den oluşan bir dil yaratmak amaç olarak belirlenmiş, çalışma kolları kurulmuştu. Sözlük kolu başkanlığında Ahmet Cevat Emre, filoloji kolu başkanlığında Hasan Ali Yücel, yayın kolu başkanlığında ise İbrahim Dilmen vardı.
Türk halkı Kurtuluş Savaşı ile hürriyetine kavuşmuştu. "Türk Dil Devrimi"nin savaşı başlıyordu. Atatürk, 22-31 Ağustos 1936 arasında yapılan 3. Türk Dil Kurultayı için İstanbul'a gelen yabancı dil bilginlerini Dolmabahçe'de kabul etmiş ve şöyle demişti: "Dünya dil alimlerinin Türk alimleri ile beraber çalışmaları dil ilminin şimdiye kadar halledemediği birçok güçlüklerin hallini kolaylaştıracaktır. Bundan büyük hakikatler de meydana çıkacaktır."
200 sözcükle konuşan çocuklar bilgisayar ve cep telefonuna gösterdikleri özeni Türkçeye göstermiyor
|
|
|
|
|
|
|
|
|