Cehennem ticareti
Irak'ta kaçırılan, vurulan yahut kafası kesilerek öldürülen Türkler gibi bir dehşet düştü payımıza. Birkaç yıl önce, ambargo yüzünden iş kaybını, Güneydoğu'da yatan kamyonları hesaplıyorduk. ABD, o zaman, her şeye rağmen sınırı aşan kamyonların "ambargoyu delmesi"nden yakınırdı. Ambargocu işgalci olunca, ABD şirketlerinin kaptığı büyük lokmalardan kırıntılar için davet etti. "Büyük fırsat" denip ihale şartları, işgal firmalarının ihtiyaç listeleri didiklendi. "Demokrasi ve özgürlük inşaatı"na katılmak üzere, işçiler gitti, kamyonlar sıraya dizildi. Lakin, kısa sürede Irak'a diz çöktüren işgalci kontrolü sağlayamamış, cehennem oluşmuştu. Bizim kamyonların çoğu, işgalcinin ihtiyaç maddelerini taşıyor, yoksul Irak çocuklarına değil, garnizonlara, şirketlere mal ulaştırıyor... Kimi canımızı "cehennemin maskeli vahşileri" alıyordu. "El-Kaide terörü"nü, çocuklarımızın ölümü üzerinden yeniden tanıyor, lanetliyorduk. Oysa, "teröre destek verdiği için" işgal edilen Irak, 11 Eylül 2001 saldırısından iki ay sonra bile, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın "El-Kaide'nin bulunduğu ülkeler listesi"nde yer almıyordu. 45 ülkeli listede, ABD vardı, İngiltere, Almanya, Fransa, Suudi Arabistan, Azerbaycan, Rusya, Türkiye bile vardı, Irak yoktu. Ama o işgal edildi. Şimdi ise, "terörle mücadele" adına, bir "El-Kaide cehennemi" olmuştu.
*** Saddam'ın CIA destekli bir darbeyle geldiği, ABD teşvikiyle İran'a saldırdığı, Batı'dan aldığı gazlarla kendi halkını boğduğu filan bir yana... 1991'den önce kişi başına geliri 3 bin 500 doları aşmış, büyük çoğunluğa temiz su ulaşabilmiş bir ülkeydi orası. Şimdi o geliri 400 doların altına inmiş, yıkım ve ambargo ile, açlıktan, ilaçsızlıktan, pis sulardan ötürü 500 bin insanını yitirmiş bir "fırsatlar ülkesi" idi. Dünya Bankası'na göre, Irak'ı 1991'deki düzeyine getirebilmek için 55 milyar dolar gerekiyordu. ABD, kendi cebinden bir 18 milyar dolar ayırmış, ama Irak'ın petrol gelirinden el konanlar dışında, New York Times'a göre, sadece 1 milyar dolar "Irak halkı için" harcanmıştı. 250 bin kişilik iş imkanı yaratılacak denmiş, onda birinde kalınmıştı. The Nation dergisine göre, bombalarla imha edilen su arıtma tesisleri onarılmamıştı; su, hastalık taşıyordu. ABD Bütçe Ofisi dökümlerine göre, Irak'ta sağlık sistemi için doğru dürüst hiç harcama yapılmamıştı. 18 milyar doların 5.5'i daha "güvenlik, Irak polisi" için ayrılıyordu. "Christian Science Monitor" gazetesi, Irak'ın yetişmiş insanlarının kaçmaya çalıştığını, hazirandan bu yana pasaport alan 500 bin kişi ile ülkeden ayrılmış 2 bin profesörden anlıyordu. Türkiye için "Avrupa Birliği Raporu" hazırlayan heyette de bulunan eski Fin Cumhurbaşkanı Ahtisaari'nin "Uluslararası Kriz Grubu", ABD'nin özelleştirme saplantısı yüzünden Irak ekonomisinin çöktüğünü yazıyordu. İnleyen, can çekişen bir halk "direniş"e, hatta "terör"e yataklık mı yapıyordu ne?
*** Orada "iş ve fırsat" vardı ya; bütün işbilirliğimiz, pastalara, pasta yoksa kırıntılara düşkünlüğümüzle "biz" de koştuk. Cepheye, ekmek parası şoförlerini, işçilerini sürdük. Artık, acı içinde, irkilerek "ölü" sayıyoruz. "Ölüsü soyulan" Irak'ın aldığı kendi canlarımıza yanıyoruz. "Bu nasıl vahşet, bu nasıl cehennem" diye! Hikayenin başı sonu birbirine karıştı çünkü.
|