DİE bugün yılın ikinci üç aylık dönemine ait milli gelir rakamlarını açıklayacak. Yüzde 10'un üzerinde bir büyüme bekleniyor. İlk çeyrek büyümesi de yüzde 12.3 düzeyindeydi. Böylece yılın ilk yarısında büyüme yüzde 10'u aşmış oluyor. Son çeyreğe yaklaştığımız bugünlerde ekonomi hala canlılığını koruyor. Dolayısıyla yılın tümünde yüzde 10 civarında bir büyümeyi yakalama fırsatı doğdu. Eğer büyüme yüzde 10 olur ve ortalama dolar kuru da 1.450 bin lira civarında gerçekleşirse, Türkiye'nin GSMH'sı 302 milyar dolara yükseliyor. 2001 yılında 144.6 milyar dolara inen GSMH, 2002'de yüzde 25.7 artışla 181.9 milyar dolara, 2003'te yüzde 30.8 artışla 238.1 milyar dolara çıktı. Bu yıl da, dolar bazında yüzde 27 büyüyecek.
Büyüme trendi Bitişikteki tabloda kişi başına düşen milli gelir dolar bazında yer alıyor. Son üç yılda kişi başına gelir yüzde 100 artıyor. Dolar bazındaki büyüme üç yılda geliri ikiye katlamış oluyor. Çok çarpıcı bir gelişme. Türkiye'nin 1971-1974 arası üç yılda gerçekleştirdiği yüzde 108'lik artıştan sonraki en yüksek büyüme. Yine tabloda görülebileceği gibi, 1965-68 arası üç yılda kişi başına gelir dolar bazında yüzde 100 artmış. Biraz daha geriye gidersek 1950-59 arasında yüzde 266'lık kesintisiz büyüme dönemi var. * Yüksek büyüme dönemlerinin ortak bazı özellikleri göze çarpıyor. 1950'lerdeki büyüme, 1946 devalüasyonu sonrasında Demokrat Parti'nin tek başına iktidar dönemine rastlıyor. * 1965-68 büyümesi Adalet Partisi'nin tek başına iktidarına, 1971-74 büyümesi ise devalüasyon sonrası askeri hükümet dönemine denk geliyor. * 1994 devalüasyonu sonrasında üç yılda yakalanan büyüme yüzde 46 düzeyinde. Bu dönemde koalisyon hükümetleri işbaşında. * 2001 devalüasyonu ardından başlayan toparlanma tek başına AKP Hükümeti ile birleşince hızlandı ve üç yılda yüzde 100 büyümeyi yakaladı. Sokağa yansımıyor Yüksek büyümeye tek başına iktidarların ve devalüasyonların yanında, büyüme yılları kurunun da ciddi etkisi var. Dolar bazında milli gelirin yüzde 25'ler düzeyinde artmasına karşılık bunun sokağa fazla yansımaması da dolar bazında gerçekleşmiş olmasından. Herkes dolar kazanmıyor. Bu nedenle büyümenin vatandaşa yansıması çok daha sınırlı kalıyor. TL'nin yüzde 40 değerlenmesi cari açığı olumsuz etkilerken, enflasyon düşüşünü ve GSMH artışını körüklemesi gibi, iki olumlu etkisi var. Büyüme ve enflasyondaki trendi sürdürmede kurdaki trendin devam ettirilmesi belirleyici. Bunun devamı da, hükümete ve ekonomi yönetimine çok daha ağır sorumluluklar yüklüyor. Dolar kontrol edilebildiği sürece büyümede sorun çıkması zor. Bu durumda kişi başına düşen milli gelirin giderek halka daha fazla yansıması da mümkün. Sonuç "Yelken rüzgârda yelken olur; Bahar gelse gelse rüzgârla gelir." Cahit Sıtkı Tarancı