|
|
|
|
"Şeytan tüyü var bende"
Yaptığı, söylediği hep eleştirildi. Nefret ederek sevdiklerimiz kategorisinde hep başı zorladı. Sorduğu enteresan sorular, canlı yayın performansıyla televizyon yayıncılığına "Reha Muhtar klasiği" kavramını yerleştirdi. Tam ortadan kayboldu denirken bu kez SABAH gazetesinde köşe yazarı, Beşiktaş Spor Kulübü'nün basın sözcüsü olarak yeniden hayatımıza girdi.
* Anchorman'lik, habercilik derken şimdi Sabah gazetesinde köşe yazarlığına başladınız. Nasıl bir tarz planladınız? Şimdiye kadar haberleri nasıl yaptıysam, nasıl bir kişiliksem öyle yazmaya devam edeceğim. Hayatın değişik renklerini, değişik zevklerini yaşayan biriyim. Tek bir konuya bağlı kalmam. Yani köşemde sadece siyasi veya haber niteliği olan konulara yer vermeyeceğim. Aşktan, dostluklardan, kadın-erkek ilişkilerinden, spordan, yaşamın keyiflerinden bahsetmek istiyorum.
* Sizin hep farklı bir üslubunuz oldu. Haberleri sunarken, konuklarınızla konuşurken... Biraz da şovmen yanınız... Bunu neye bağlıyorsunuz? Belli bir üslubum var, bu doğru. Mesela yurtdışında birçok iyi meslektaşım vardı ama, ne hikmetse bir tek benim Atina'dan bildirmem hafızalara kazındı ve tanınmamı sağladı. O zaman sadece Atina muhabiriydim. Haberleri sunduğum dönemde de öyle oldu. Şeytan tüyü var herhalde ben de... (Bir kahkaha atıyor)
* Peki her şey bu kadar iyi giderken haberciliği neden bıraktınız? Sizin için söylenen "Reha Muhtar bitti" sözlerinin doğruluk payı nedir? Haberi bıraktım, haberciliği bırakmadım. Bir insanın hayatında yedi yıl genel yayın yönetmenliği yapması çok uzun bir süre. Ben kendi adıma bu kadar yıldan sonra genel yayın yönetmenliği yapmamam gerektiğini düşündüm. Bu bir tercih. Çünkü sağlığınızdan gidiyor, yaşamınızdan gidiyor. Çok ağır bir tempo. Beş altı yıl yapılabilir ama bir ömür boyu bu görevi yaparak geçiremeyeceğimi biliyordum. Programcılıkla başlamıştık, hâlâ programcılık yapmaya devam ediyorum. Ana haber sunmadım bu dönem içinde, gelen teklifleri de hep reddettim. Hatta bir ara kendimizin bir televizyon kurma projemiz vardı, orada bile haber sunmayı istemedim. Çünkü günlük haber programının temposu çok fazla. Bir de yedi yıl hep bir numara olmuşsun ölene kadar birinci olsam ne olacak, diye düşündüm. Bunun sonunda madalya mı takacaklar? Hayatta başka keyif alacak şeyler de var. Kendimi tekrar etmekten hoşlanmam.
İLİŞKİLER FUTBOL MAÇI GİBİ * Hayata dair haberler yapan biri olarak kadın-erkek ilişkilerini nasıl tanımlıyorsunuz? Kadın erkek ilişkisini tanımlayabilen bir düşünür var mı ki ben tanımlayabileyim. Kuralları olmayan bir şey. Zaten kuralları olsaydı bu kadar çekici olmazdı. Sonucu belli olsaydı bu kadar tutkulu olmazdı. Biraz futbol maçı gibi aslında. İkisi de bitene kadar korkunç bir heyecan yaşatır. Kadın-erkek ilişkisi çok komplike bir şey. İçinden kolay çıkılamaz.
* Sizin bir ilişkide beklediğiniz, önem verdiğiniz şeyler nedir? Dürüstlük. Çok klişe bir laf ama öyle. Kadın dürüst olmazsa bu iş yürümez. İnsan ilişkilerimde de dürüstlük çok önemli.
* Bir röportajınızda "Evlenmeden çocuk yapmak istiyorum" demişsiniz. Gerçekten evlilik kavramı size bu kadar uzak mı? "Evlenmeden çocuk yapmak istiyorum" diye bir şey söylemedim. "Evlenmeyi düşünmüyorum" dedim. Öyle yazılmıştır. Evlilik bana biraz uzak. Aile kurmaktan korktuğum falan yok da, evliliğin aşkı öldürdüğüne inanıyorum. Sadece bu.
* Peki ilişkilerinizi nasıl yaşarsınız? Mehveş Emeç, Nilüfer dışında ilişkileriniz fazla basına yansımadı. Ben yalnız yaşamasını seven biriyim. Uzun ilişkiler insanıyım, bu doğru ama ayrı ayrı evlerde olması şartıyla. İnsanların kendilerine ait hayatları olması daha doğru geliyor bana.
* Saydığım isimlere gelirsek hep mesleğinde başarılı olmuş kadınlarla birlikte oldunuz. Başarı sizin için bir kıstas mı? Hangi meslek dalında olursa olsun, yaptığı işi iyi yapan kadınları severim. Ben hayatım boyunca yaptığım işi iyi yapmaya çalıştım. Kadının ille de şöhretli olması gerekmiyor. İşini iyi yapıyor olması, kendi ayakları üzerinde duracak kadar başarılı olması bende bir saygınlık uyandırır.
* Peki iş güç, hep yoğunluk. Özel hayatta neyi kaçırdınız? Ünlü bir haberci olmanın bedelleri de vardır herhalde... Bedeli var. Düzenli bir aile ortamını özellikle de çocuk sahibi olma keyfini kaçırdığımı düşünürdüm. Ayşe Nazlı'dan sonra onu da düşünmüyorum. Tabii ki bu meslek ağır bir meslek; bundan dolayı da çok istikrarlı bir hayatın olmuyor ama keyifli yaşadım şükür Allah'a.
* Ayşe Nazlı ile birlikte bir anda baba oldunuz. Peki nasıl bir babasınız? "Onu Ayşe Nazlı'ya sorun" diyeceğim ama daha bu röportaja cevap verebilecek yaşta değil. (Bir kahkaha daha) İyi bir baba olmaya çalışıyorum. Aslında iyi bir babayım. "Olmaya çalışıyorum" cümlesi iddiasız bir laf. Ben iyi bir babayım.
* Aranızdaki ilişkiden bahseder misiniz? Bir kız çocuğu için baba imajı çok önemlidir. İleride eşiyle, insanlarla ilişkisini babası çok etkiler. Eğer bu ilişkide olumsuzluk olursa o sorunu hayatı boyunca yaşar. Bunun için onun ileriki yaşlarında erkeklerle ilgili sağlıklı düşünebileceği bir düzeni kuruyorum. Ayşe Nazlı ile çok sevgi dolu bir ilişkimiz var. Haftada bir gün bende kalıyor. Eğer hafta sonu bir seyahatteysem mutlaka bunu telafi ediyorum. Benim evimde odası var, oyuncakları var. İki farklı yuvası var. Annesinden de çok iyi bir kültür alıyor, babasından da alıyor.
* Ayşe Nazlı büyüdüğünde siz hep yanında olmaya devam edecek misiniz? Tabii ki olacağım. Eğer size "Baba" demesine izin vermişseniz, hayatınız boyunca onun sorumluluğunu taşımak zorundasınız. Benim aniden ortadan kaybolmam gibi bir şey olamaz.
* Kadın ve erkek birbirinden çok farklı iki karakter. İlişkinizde siz karşınızdaki insanı değiştirmeye çalışır mısınız ya da siz değişir misiniz? Ben değişmem. Ben karşımdaki insanı da değiştirmeye çalışmam ama özüne inmeye çalışırım. Onun özünde benim kişiliğime uygun özellikler varsa bunu bulup, çıkarmaya çaba sarf ederim. Gerçek anlamda bir insan hiçbir şekilde değiştirilemez. Hem zaten bir insan karşısındaki insanla "Nasıl olsa değiştiririm" diye beraber olmaya başlarsa bundan daha büyük bir felaket olamaz.
(Röportajın devamı Hülya dergisinde... )
|
|
|
|
|
|
|
|
|