|
 |
|
 |
 |
'Aile önemli gerisi boş'
|
|
Filiz Akın, kanserle savaşında eşi ve oğlunun kendisini hiç yalnız bırakmadığını söylüyor ve şöyle diyor: "Hayatta şan, şöhret, para ve güzellik değil; aileniz, çocuklarınız, sevdiğiniz insanlar önemli. Gerisi boş."
*** Şan, şöhret, para önemsiz
Filiz Akın "Doktorlar temkinli konuşmayı tercih ediyorlar ama hastalığım tedaviye yanıt veriyor" diyor.
Filiz Akın'a röportajın sonuna doğru belki de herkesin merak ettiği soruyu sordum. "Tedaviniz iyi gidiyor mu?" Akın müthiş bir karakter. "Doktorlar temkinli konuşuyorlar ama tedavi çok iyi gidiyor" diye cevap verdi.
* Hastalığınız tedaviye yanıt veriyor mu? Evet veriyor. Haftada bir gidip doktorları görüyorum zaten.
* İlk başlarda hiç panik yaşadınız mı "Ya cevap vermezse?" diye? Hiç yaşamadım, hiç. Emindim çünkü. Tanrının şeyi artık bu, ona takacağıma bundan sonra ne yapacağımı düşünmem gerekiyor. Reiki ve bioenerji kullanıyorum. Onlara da inanıyorum. Hiç tanımadığım insanların bana dualar ettiğini, adaklar adadığını hissediyorum. Bir iyilik dalgası var etrafımda bunu biliyorum.
* Röportajdan sonra belki de daha çok iyilik yollayacaklar size. Herhalde. Ara sıra diyorum kendi kendime "Bu kadar da iyimser olmamalıyım." Kendime şaşıyorum şakalarıma falan. Sonra müthiş bir güç hissediyorum. Telefondan bile daha hızlı olarak bana bir güç ulaşıyor, ben bunu bir boyutta yaşıyorum. Hem içimi ilaç olarak iyileştiriyor, hem de moralimi düzeltiyor.
OĞLUMU İYİ Kİ DOĞURMUŞUM * Doktorlarınız ne diyor? Doktorlar vaatkar konuşmaktan hoşlanmıyorlar. Daha kötümser ve temkinli konuşmayı tercih ediyorlar. Hatta ben biliyorum kötümser konuşup ondan sonra "İyileştiniz" demek istiyorlar. Doktorumu son gördüğümde boynumdaki bezelerin kaybolduğunu söyledim. "Onlar geçti artık" dedi, muayene etti. "Çok küçüldü" dedi "Artık 2 milim falan" dedi. Beklediğim bir şeydi bu. Çok ayıp bir şey belki ama kendime inancımdan değil bir güce inandığım için sadece Tanrı değil, beni sevenlerin de gücü bu. Son durum bu.
Yanınızda oğlunuz ve eşiniz var değil mi? Evet. Böyle durumlarda zaten aile çok önemli. Oğlum İlker, Sönmez olamadığı zaman hep yanımda. Küçük kızımız da geldi, Güzide de geldi. Benim bir dediğim iki edilmiyor zaten. Onların sevgisi de önemli. Son günlerde dokunmalı ve dile gelir bir sevgi yaşadım, onun da keyfini sürüyorum. Yani normalde çocuğunuz her dakika size sarılıp "Seni seviyorum anneciğim" demiyor. Ama böyle bir durumda "annem" diye bir boynumun bu tarafına yatıyor bir ötekine. "İyi ki doğurdum" diyorum, bir de diyorum ki "Bu hastalık olmasa bu kadar yoğun yaşamayacaktım oğlumla." Bu da bir uyarı bize.
Türkiye'yi özlediniz mi? Özlemez miyim? Temmuzda geleceğim inşallah. Düşünmemeye çalışıyorum. Öyle komik ki ilaçlardan dolayı insanın ağzının tadı değişiyor. Kimyevi bir değişiklik yaşıyorsunuz. Her şey odun gibi. Daha önce dediğim gibi yemeyi unutmamak için bir şeyler yemeyi denemem gerekiyor çünkü kasların çalışması lazım. Ama hiçbir şeyi canım istemiyor. Ne istiyorum biliyor musunuz? Yoğurtlu yaprak sarmayı özlüyorum. Belki verseler odun gibi gelecek ama onu yemeyi istiyorum, hem de aslında en sevdiğim yemek değildir.
ÇANI BEN DE ÇALACAĞIM O zaman sizi temmuzda Türkiye'de göreceğiz. İnşallah. Eğer her şey yolunda giderse inşallah geleceğim. Radyoterapinin çıkışında bir hastanın hediye ettiği bir çan asılı. Tedavisi bitip kurtulanlar ve iyileşenler o çanı çalıyor. Burada adeta bir gelenek haline gelmiş. Ben de o çanı var gücümle çalmayı bekliyorum. Size haber vereceğim "Çaldım bugün çanı" diye. Filiz Akın ile söyleşimiz bittikten sonra biraz daha sohbet ettik. Röportajın ilk günü de yazdığım gibi Houston'a gitmek için yaklaşık 25 saat uçtum. Bütün bağlantıları kaçırdım ve en az dörder saat çeşitli alanlarda beklemek zorunda kaldım. Ama inanın değil 25 saat 55 saat uçabilirdim Akın ile tanışabilmek için. Dört gündür sorularla biraz da olsa onu size anlatmaya çalışıyorum. Başarabildim mi bilmiyorum. Kuvvetli kişiliğini, zarifliğini, espritüelliğini, güzelliğini yeterince yansıtabildim mi mi sayfalara? Umarım olmuştur.
Filiz Akın, beni bütün itirazlarıma rağmen otelin kapısına kadar geçirdi. Vedalaşırken dayanamadım boynuna sarıldım. Sanki onun bütün sevenleri adına bir kucaklamaydı bu, zar zor "O çanı çalacağınız günü sabırsızlıkla bekliyorum" dediğimi hatırlıyorum. Taksiye bindim, arka camdan ben uzaklaşıncaya kadar kapıda durduğunu gördüm. Ondan sonra da bıraktım kendimi. Bazen öyle anlar oluyor ki işlerin iyi gideceğini bilseniz bile, göz yaşlarınıza mani olamıyorsunuz. Ülkesinden kilometrelerce uzakta bir kadın, Filiz Akın. Kanserle savaşıyor, var gücüyle. Taksicinin şaşkın bakışları altında ağlıyordum, aklımda Akın'ın ayrılmadan önce söylediği sözler: "Hayatta hiçbir şey önemli değil, şan şöhret, para, güzellik... İnanın bana en önemlisi aileniz, çocuklarınız, sevdiğiniz insanlar. Gerisi boş."
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|