| |
|
|
Almanya ve Japonya'daki Amerika'ya şimdi ne oldu?
Akıllı adamı bu kadar bol olan ve yazılı hafızası böylesine güçlü olan Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ta bu şekilde akılsızca davranması, tüm dünyayı endişelendiriyor. Aynı Amerika, Irak'ın Baas rejiminden daha kurumsallaşmış ve daha radikal olan Alman ve Japon faşizmi ertesinde, bu ülkeleri demokratik istikrara kavuşturmayı başarmıştır. Almanya'da General Clay'ın ve Japonya'da General MacArthur'un işgal komutanı olarak görev yaptıkları dönemde, bu yıkılmış ve yenilmiş ülkelerde, yeni anayasalar yapılmış, endüstri ve ticaret yeniden canlanmıştır. Çünkü o dönem Amerika'sını yöneten siyasetçiler ve bürokratlar, işgal edilen ülkeler için, artık askeri değil, sosyo-ekonomik önlemler almanın öncelikli hedef olduğunu görebilmişlerdir. Örneğin savaş artığı Avrupa'yı yeniden canlandırmak için uygulanan Marshall Planı (1946-52) ile, şimdiki değeri 200 milyar doların üzerinde olan 13 milyar dolarlık ekonomik destek sağlamıştır. Sadece Almanya'ya, bağış ve kredi olarak 1.3 milyar dolar akıtılmıştır. Böylece Ruhr Havzası'nın fabrikaları yeniden kurulmuştur. İşgal altındaki Almanya'da De-Nazifikasyon süreci devam ederken, Almanlar'a ulusal onurları da kazandırılmıştır. Adenauer ve Erhard gibi politikacılar keşfedilmiştir. Aynı durum Japonya için de geçerli olmuştur. Japonya'daki Amerikan işgal kuvvetlerinin hedefi, Japonlar'ı cezalandırmak değil, "Güçlendirmek" şeklinde belirlenmiştir. Bu konularda sayısız kitap, araştırma ve rapor var. Bunların çoğu da, Amerikan kaynaklarından. Şimdi bütün bunları unutmuş ve Iraklılar'ı tümden suçlu gören bir "Amerikan Anlayışı", gerçekten şaşırtıcı. Acaba Almanya'ya ve Japonya'ya o dönemde (1945-50) farklı baktıran neden, Avrupa'da Sovyetler'in ve Asya'da Çin'in simgelediği "Komünizm Tehdidi" miydi? Yani Amerika, ciddi bir düşman veya tehdit olmadan, akıllı davranmayan bir ülke midir? Oysa bugün Irak'ta giderek artan istikrarsızlık, sonunda tüm bölgeyi ve petrol dolayısıyla tüm dünya ekonomilerini sarsacak, çok ciddi bir tehdidin sinyallerini veriyor. Sovyetler'in ve komünizmin varlığı, kapitalizmi kamçılayan bir rekabet unsuruydu. Acaba Amerika'yı akıl dışı davranışlara iten şey, "Global Rakipsizlik" mi? Irak'a dönersek. Irak zaten zengin bir ülke. Bugünkü petrol fiyatlarına bakarsak, Irak'ın yıllık petrol geliri, eğer kaynaklar iyi işletilirse 50 milyar dolar civarında olabilir. Ayrıca Irak, eğitimli, iyi yetişmiş, seçkin kadrolara sahip bir ülke. Ve bugün Iraklılar, toplum olarak sefil durumda. Amerika, askeri harcamalar yerine, Iraklılar'a nefes aldıracak 2'nci bir Marshall Planı'nı uygulamaya soksa. Irak mala, gıdaya boğulsa. Irak petrolü işletilip, bu gelir de halka intikal ettirilse... Ama şimdi Amerika'nın Irak'taki altyapı projeleri, sanki Iraklılar'ı değil, ganimet paylaşan bir avuç şirketi zengin etmek için tezgaha koyuluyor. Amerika hala, erdemli ve akıllı Iraklılar'ı bulamadı. İşte, Ahmet Çelebi ile yola çıkılıp, sonra onun evinin basılması olayı ortada. Hayret... 1945-50 arasının Amerika'sının 2004'te siyasi I.Q'sü bu kadar düşmüş olabilir mi?
|