|
Tarantino çuvalladı
|
|
Kill Bill'in ikinci bölümü, Tarantino hayranlarını düş kırıklığına uğratıyor. Peter Pan ve "Dost musun, Düşman mı?" haftanın diğer filmleri. Fransız usulü bir zıt kişilikler güldürüsü - Gelin ve Bill'in buluşması
*** Gelin ve Bill'in buluşması
"Kill Bill"in ikinci bölümü sinemaseverleri fazla bekletmedi ve birkaç ay arayla karşımıza geldi. Ama bu filmi düş kırıklığı içinde izlediğimi söylemeliyim
Ben "Kill Bill"in ikiye bölünüp aralıklı olarak gösterilmesine karşı çıkanlara ve bunun Tarantino'nun daha çok para kazanmak için başvurduğu bir hile olduğunu savunanlara katılmadım. Tarantino önemli bir yönetmendi, elinde toplam 4 saate yakın bir film vardı. Bunu, kesip biçmeyi göze alarak bir kerede sunmak yerine ikiye bölerek oynatması, bence en makuluydu. Böylece aynı zevki iki kez alacaktık, filmden hiçbir şey eksilmeyecekti, vs.vs. Ne var ki böyle olmamış.
Bu bölüm, beklendiği gibi, 'büyük buluşma'nın filmi. Yani 'gelin' ve onun katili olan Bill arasındaki son hesaplaşma. 'İntikam soğuk yenen bir yemektir" elbette ve Black Mamba için kendisini karnındaki bebeğiyle birlikte kurşunlayan Bill'i yeryüzünden silmek için, aradan geçen 5-6 yıl ya da öldürdüğü onlarca kişi hiç önemli değildir. Film, her şeyin başına gidip o 'meşum' düğün, daha doğrusu düğün provası katliamının siyah-beyaz bir dökümüyle açılıyor. Sonra 'gelin' geçen bölümde haklamadığı birkaç aracıyı daha ortadan kaldırıyor ve sıra, kaçınılmaz biçimde Bill'e geliyor. Artık, 'kill Bill' zamanıdır
Eksiği çok fazla Kendi adıma, ilk filmi benim için heyecan verici bir Tarantino dönüşü yapan birçok şeyi bu filmde bulamadım. Örneğin o unutulmaz sinemasal bölümler: İnanılmaz bir koreografiye dayanan çok kalabalık döğüş sahneleri, lapa lapa yağan karın altında iki kadının ölümcül olduğu kadar estetik vuruşması... Çok iyi yan oyuncular, çekici ve ölümcül kadınlar... Ya da ses bandında "Bang Bang"den başlayarak yer alan çok iyi seçilmiş parçalar...
Bu filmde bunların hiçbiri yok. Döğüşler sıradan, gelin'in Elle Driver'la (formda bir Daryl Hannah) son derece kaba ve kanlı kavgası iç kaldırıcı. ("İsa'nın Çilesi"ndeki şiddete takanlar, bu sahnedeki üstelik gereksiz şiddet için bakalım ne diyecekler!) Müzik bu kez hemen tümüyle ya bizzat Morricone'nin bestelerine, ya da o tarz bir müziğe teslim olmuş. Öyle ki film, sonunda Sergio Leone sinemasına yapılan bir büyük saygı gösterisi gibi duruyor!
Uma Thurman ve David Carradine'ın yakın planlarından insanın içine fenalık geliyor. Kırk yıllık Carradine, bir zamanlar ona şöhret kapılarını açan TV dizisi "Kung Fu"yu hatırlatır biçimde flüt çalıyor... Finaldeki bitmek tükenmez bilmeyen monologu, bu filmde gemi azıya alan 'Tarantino usulü muhabbet'e sadece bir örnek. Ama insanın gerçekten sabrını taşıran bir örnek. Kuşku yok ki Tarantino'vari numaralar, kimi sinemasal hoşluklar yok değil. Elbette geçen filmi görmüş olanlar, en azından hikayenin nasıl noktalandığını görmek için bu bölümü de izlemeye neredeyse zorunlu. Ama bana kalırsa, yönetmen filmin tüm çekici yanlarını ilk bölüme doldurmuş, tüm malzemeyi o bölümde harcayıp bitirmiş. Ve bu son bölüme, sonuç olarak geniş, uzun, bitmek bilmez bir Tarantino yağmasından başka şey kalmamış.
Evet, yönetmen bu bölümde sanki kendi sinemasını kopyalıyor, hatta yağmalıyor ve ortaya yeni hemen hiçbir şey koyamıyor. Belki bu filmi ikiye bölünmüş olarak değil de tümünü bir kerede izlemek daha iyi olurdu. Ki onu da ancak yakında DVD'si çıktığında yapabileceğiz. Ve belki o zaman daha doğru ve haklı bir yargıya ulaşabileceğiz.
|