Havada bulut
Dostluk, aşk, para, kıskançlık ve aldatma üstüne bir oyun olan "Havada Bulut"ta, büyük hırsızları soyan Tilki Tahir adlı küçük bir hırsızı oynuyorum. Oyunda Korhan Abay, Nilgün Belgün, Özdemir Çiftçioğlu ve Berrak Kuş ile birlikteyim.
*** Havada bulut
Bizim mesleğin en keyifli yanlarından biri de sahne ya da kamera arkasında, film setlerinde yaşadıklarımızdır. Zor iştir tiyatroda, sinemada çalışmak. Tutup tutmayacağı belli olmayan projelere can akıtılır birlikte. Oyuncusundan, yönetmenine, dekorcusundan, ışıkçısına bütün ekip proje gerçekleşene kadar aynı hedefe kilitlenir.
Stardan, çaycı çocuğa kadar herkes yapılan çalışmanın, takım oyununun, asıl kalabalık kısmını oluşturanlarla başarılı bir olay kotarabilmek için canla, başla çalışırlar.
Tiyatrocular, sinemacılar çalışırken çok eğlenirler. Arada bir hırlaşmalar da olur ama çok eğlenilir bilesiniz. Eğlenmezlerse takım oyununun kalabalık kısmını, yani izleyenleri eğlendiremezler. Eğlenceyle düşünceyi harmanlayamazlar. Profesyonel tabirle, 'iş yatar..'
İş hazırlanınca, ikinci devrede sahaya çıkacak olanlara izleyiciler diyoruz. Bazen de seyirciler. Seyirci mi, izleyici mi işi yıllardır tartışılır gider. Yalnızca seyreder gibi kendini koyverip gitmiş olanların ya da öyle duranların nerde ve nasıl aklı devreye soktuklarını, bir oyundan ya da filmden neler alıp gittiklerini bilemiyoruz. Çok uyanıkmışçasına izleyenlerin de koltuklarında, gözleri açıkken hangi rüyaları gördüklerini bilemediğimiz gibi...
Zaten işi heyecan verici kılan, büyük bir maceraya dönüştürecek olanda ikinci yarıda sahaya çıkan meslektaşlarımızın hazırlanan oyuna nasıl bakacakları.
İzlemeye gelip gelmeyecekleri...
İster seyirci densin ister izleyici, onlar için, onlarla birlikte varolsun diye hazırlanıyor bütün tiyatro oyunları, filmler. Gösteri sanatlarının en temel iki öğesi vardır: Oynayanlar ve izleyenler. Onlar karşı karşıya gelince kıvılcım çakar, sanat mucizesi gerçekleşir. İzleyicilerimiz bizim meslektaşlarımızdır. Yaptığımız işlerin canlı kalmasını, zihinden zihine, kuşaktan kuşağa geçmesini onlar sağlar.
İşin hazırlandığı aşamaya, filmin çekim aşamasına, tiyatroda oyun provalarına, 'mutfak' deriz biz. Her işte olduğu gibi işin görünmeyen hazırlık safhasının adı, '- mutfak'tır bizde de.
KAVUR SİNEMASI Bu ara iki ayrı mutfakta çok mutlu saatler geçiriyorum. Ömer Kavur, çok eski arkadaşım. Bir türlü birlikte çalışamamıştık. Şimdi TRT'nin prodüktörlüğünde çektiği bir filmde başrol oynuyorum. Aziz Nesin'in "Koltuk" adlı öyküsünden Macit Koper'- in senaryosunu yazdığı filmde ünlü Beybaba karakterini canlandırıyorum. Emekli olup bir kenara fırlatılmayı bir türlü kabullenmek istemeyen, emekli olduktan sonra da hergün eski iş yerine gidip gelen kahramanını canlandırıyorum Aziz Nesin'in. Bir gün şunu tiyatroda oynar mıyım diye göz koymuştum o öyküye. "Aziz ağbi, şunu oyun yapalım.." dedim. "Olmaz, bundan iyi film olur.." dediydi. Oldu. Çok isteyince olurmuş ya, rol de bana nasip oldu. Kavur aradı, hemen kabul ettim..
Ömer Kavur gibi bir sinema ustasının, her filminde kendi özel sinema diliyle öyküleri nasıl anlattığını izlediniz hep. Keşke çalışırken de onu görme, setinde bulunma şansını da yaşayabilseydiniz. Ekibe, oyunculara olan büyük bağlılığını, bilgisini, deneyimlerini, yaratma heyecanını takımıyla nasıl paylaştığını da görebilseydiniz. En çok heyecan duyduğum film çalışmalarımdan birini yapıyorum. Sabah olsun da sete gideyim diye heyecanla bekliyorum.
Sabah olsun sete gideyim, akşam olsun tiyatroya. Akşamları da İş Sanat'ta bazı günler "Ödünç Yaşamlar"ı bazı günler de "Havada Bulut" adlı yeni güldürümüzü sergiliyoruz.
BU OYUN BAŞKA "Havada Bulut"un provalarında da çok eğlendim. Oyunda büyük hırsızları soyan, Tilki Tahir adlı, küçük bir hırsızı oynuyorum. Tilki Tahir kuyruğu kaptıracak mı kaptırmayacak mı? Malları, mülkleriyle birlikte girdiği evlerdeki insanların yaşam öykülerini, aşklarını, yalnızlıklarını, sevinçlerini ve ruhlarını da çalıp gidiyor Tilki Tahir.
İki saat gülüp eğlenirken, aşk, para, dostluk, aldatma üstüne gülen düşünceleri de alıyor oyundan çıkanlar. Ama oyunun sahne arkasının da en az üstü kadar şenlikli olduğunu söyleyeyim. 15 yıldır birlikte oynamadığım iki meslektaşımla Korhan Abay ve Nilgün Belgün'le birlikteyim "Havada Bulut"ta.. "Kobay" da birlikte oynadığım Özdemir Çiftçioğlu ve Berrak Kuş da başrolleri paylaşıyorlar bizimle.
Hep diyorum ki şu oyunun kulisinde olanları çıkıp oynasak, en az oyun kadar heyecan verici ve eğlenceli olur.
Bizler tiyatroda, koltuklarınıza yerleşmenizi beklerken heyecandan ölüp ölüp dirilmeyiz sadece. Heyecanımızı neşeyle frenlemenin yollarını da ararız. Yeni oyunlar, yeni filmler hem bizler hem izleyiciler için büyük maceralardır.
Yaşasın macera. Akşama kadar vahşi ve büyük şehrin stresini ciğerlerimizin en ücra köşelerine kadar soluduktan sonra elimizde yaşamımızı zenginleştirecek tek macera kalıyor: Sanat macerası. Ama ne macera. Ne büyük bir macera ve suç ortaklığı. Tiyatronun benim için en çekici yanı suç ortaklığı. İzleyici ile olan suç ortaklığı. Doğal dünyanın ve kolay algılanabilen gerçeklerin ötesinde, karşı dünyanın ve karşı gerçeğin yaratılmasındaki suç ortaklığı. Seyirciyle bizi birbirimize bağlayan giz, onlara izlettirdiğimiz ödünç yaşamlara birlikte yaptığımız yolculuklarda saklı. Biliyorum biz, her oyunun sonunda sizlere "Gitmeyin biraz daha kalın", deriz. Siz hep gidersiniz, ama bizde her oyundan sonra sizlerden bir şey kalır.
Bilmiyorum, belki de her buluşmamızdan, maceramızdan sonra birbirimizden ayrıldığımız için mi aşkımız uzun sürüyor. Belki sizde de bizlerden bir şeyler kaldığı içindir aşkımızın dillere destan olması.
"Ne olur gitmeyin, kalın. Biz hep gideriz, Ama bizden bir şeyler kalır."
Edip Cansever
ALİ POYRAZOĞLU
|