kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Umur Talu @ SABAH
Tel:
0537 660 71 21
Fax:
0212 280 05 51
 

Bildiğini okumak, bildiğini yazmak

Türkiye, "bilgi-bilme hakkı" yasası çıkarabilir hale geldi ama kafalar ve koşullar özgürlükleri çoktan zincirlemiş olduğu için, yasa hikaye. Önce olgunlaşmak gerekiyor.

***

Gazeteler dün, Çukurova Grubu'ndan bir üst yöneticinin, grubun TV kanalından bir yöneticinin, çok sayıda avukatın -ki içlerinden biri Garanti Bankası yönetiminde de yer alıyordu-, yargırüşvet bağlamında bir operasyonla gözaltına alındığını duyurdular. Öncelikle, hepsinin henüz sadece "zanlı" olduğunu belirteyim. Ancak, bu "haber" medyada herkesin kendi konumuna, kendi ilişkilerine göre yer buldu. Çukurova Grubu'nun yayın organları "haber"i görmediler bile. Diğerlerinde ise, büyütenlerin bunu kendi pozisyonlarının türevi haline getirdikleri, mesela "Çukurova, Karamehmet" isimlerini özellikle vurgularken, medyada da var olan Doğuş Grubu'na ait bir bankada yönetici konumdaki avukatın isminin önüne o sıfatını koymadıkları görülüyordu. Belki, avukatın zanlı olduğu olay o grupla ilgisizdi ama sonuçta o sıfatı da mevcuttu ve bu görmezden gelinmişti. Bunun, "kişisel olan" ile "kurumsal olan" arasında ayrım yapmaya özen gösteren bir titizlik olduğunu varsayabilirdik; ancak, çok sayıda örnek öyle bir ilkenin özünde mevcut olmadığını göstermişti. Birkaç istisna dışında, her medya grubu, kendi kavgasının, kendi barışının, kendi ilişkisinin iştahı, kayıtsızlığı ya da korkusuyla davranmıştı.

***

Böyle bir ülke, medya, iş dünyası ortamında, "bilme, bilgilenme" hakkı havada kalır, tavada kavrulur. Gazeteciliğin; iş ilişkilerinin, dostlukların, düşmanlıkların, devletten beklentilerin rehinesi, uzantısı kılındığı ortamda, "haber, bilgi ve eleştiri" haklarının temel kanalı olması gereken bu meslek artık başka bir şeydir. Üstelik, halkı aptal yerine koyarken adeta kendisi de aptallaşarak. Çünkü, "iç sansür" nedenlerinin ve vesilelerinin çoğaltılmasına rağmen, "olan biten" tamamen gizlenemez ki. Bir olayın vuku bulması, haber değerini kazanması, sizin kendi kontrolünüzdeki bir yayında saklanmasıyla kaybolmaz ki. Elbette bunun toplu, eşgüdümlü örnekleri çoktur. Hele medya grupları arasında geniş barış olduğu ve neredeyse her birinin hükümetlerle uzlaştığı ya da emir-komutaya girdiği dönemlerde. Ancak bunlar gazeteciliğe itibar kazandırmamış... Tam tersine, gizlenen haberler itibarı eritirken, verilen haberlerde de hep o şahsi hesaplar aranır olmuştur.

***

Medya patronları, yöneticileri, siyasetçiler, iş dünyası, reklam verenler vesaire... Kısa vadede kendilerini kayıran, ayıran, koruyan... Kendi sesleri olan, kendi mücadelelerinin silahı kılınan... Ancak çatışma anlarında patlayabilen gazetecilik türünün, bu ülke, bu halk ve sonunda kendileri açısından da acı, ayıp, utanç dolu ve tehlikeli olduğunu düşünecek kadar olgunlaşmalılar. Körleştirilmiş gazetecilik, halktan sakladığını, kimine kıyak yaptığını, kimine dayak attığını zannederken, ülkeninki kadar kendi kuyusunu da kazan bir gazeteciliktir. Görme, duyma, bilme, konuşma, tartışma, doğruyu ve gerçeği arama hassalarını yitirmiş gazetecilik, kısa vadede karlı görünse de, uzun vadede kendi aktörlerini de körleştirir, aptallaştırır. Editoryal bağımsızlık, bildiğini okumak değil, bildiğini gizlememek, yazabilmektir. Meslek hayatı boyunca sansürlemiş, tırpanlamış, gizlemiş, manipüle etmiş "şef editör" müsveddelerinden alacağı hiçbir "Parmalat" dersi ve tavsiyesi de yoktur.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Ne hoş bir sürpriz bu!   / 14-01-2004
 Pürüzlü zeminden bugüne...   / 13-01-2004
 Numaralı cumhuriyet   / 12-01-2004
 Boşluğa mı, boşluktan mı düştüler?   / 11-01-2004
 Halkın anayasası olmadıkça...   / 09-01-2004
 Borsa, emekli sevmez!   / 08-01-2004
 Rejim, devlet, halk, vatandaş...   / 07-01-2004
 Mertliği gömecek ki huzur bulsun   / 06-01-2004
 Gerilime 'CE' standardı...   / 05-01-2004
 Vicdan fıtığının derin acısı   / 04-01-2004
SAVAŞ AY
En lekesiz, en saf çocuklardı
ASAF'IN dediğince: "Bütün...
ÖMER LÜTFİ METE
Entel kavram jimnastiği
ADALET ve Kalkınma Patisi'nin...
REFİK DURBAŞ
Beni okutanlara minnettarım
Şu an ataması yapılmayan ve...
HINCAL ULUÇ
Atina yolları taştan.. Amma..
Her şey 1998 yılında...
MEHMET TEZKAN
AKP yüzde 50'yi bulursa ne olur?
YEREL seçim öncesi,...
UMUR TALU
Bildiğini okumak, bildiğini yazmak
Türkiye, "bilgi-bilme...
Kadını iz bırakmadan dövün' diyen imama 15 ay hapis
Kadınların hassas bölgelerine vurmayın. İnce dal kullanıp el ve...
Türkiye'den bakan transferi tartışması
KKTC'de muhalefet, yeni kabineye DP'den atanan 3 isme yıllardır...
Hoca böyle yaparsa
Hoca böyle yaparsa
Ayak tenisi maçı sonrası keyifle otele dönerken laf atılması üzerine...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Günaydın | Bizimcity | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.