UEFA'nın G.Saray ve BJK'nin Şampiyonlar Ligi maçlarını Türkiye'de oynatmaması kararı yanlış ve tutarsız. Bu kararı veren UEFA'ya da büyük bir tepki var. Bunlar tamam ve mutabıkız. Peki bunun arkasında ortaya çıkan gerçekler neler? Bunları da irdelemek lazım. Öncelikle bir gerçeğin altını çizmek gerekir. Üç büyük kulübümüzün Türkiye'de federasyon üzerinde ve spor kamuoyunda büyük gücü ve lobisi var ve bu güçle de diğer kulüplere karşı açıkça kollanmaktalar. Yani tüm takımlar eşittir bu üç kulübümüz daha eşittir! Bunun da konforunu yıllardır yaşamaktalar. Uğradıkları haksızlıklar karşısında seslerini duyuramayan, hakkını arayamayan Anadolu kulüplerinin duygularını UEFA'nın bu kararıyla ve kendi seslerini duyuramamalarıyla belki şimdi anlamışlardır. Büyükler arasındaki asıl çekişme de federasyon ve hakemler tarafından kimin daha fazla kollandığının tartışmasıdır. Bir diğer taraftan, Çetin Altan'ın deyimiyle "Türk'ün Türk'e propagandasıyla" yıllarca "En büyük" olarak kendilerini lanse eden kulüplerimizin idari yapılanma ve uluslararası ilişkiler anlamında daha çok gerilerde olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. UEFA bu kararları alırken Uluslararası Basketbol Federasyonu FIBA'nın maçlarının oynanmaya devam edilmesi futbol ile basketbol federasyonlarının ve de kulüplerinin arasındaki yönetim felsefesi ve yurtdışı ile ilişkiler farklılığının en güzel örneğidir. Yumurta kapıya dayanınca Sn. Başbakan'ı da devreye sokacak kadar çabalamak dahi bir sonuç veremiyor. Bunların daha kapılar kapanmadan şahsi ilişkiler ve profesyonel yaklaşımla önlenmesi gerekiyor. Şöyle bir düşünün ve hesaplayın; 70 milyonluk ülkede, kendi dalında dünya ölçeğinde tanınan, saygınlığı olan kaç kişi yetiştirebilmişiz? Bu yalnız bir eğitim değil ondan da önemlisi vizyon ve program meselesi. Bugün yardım beklediğimiz Sn. Şenes Erzik, UEFA'nın asbaşkanlığına ulaşmış bir kişi. Her şeyin başında tarafsız da olmak, en azından görünmek zorunda. Sn. Şenes Erzik'den milli takım ve kulüplerimizi açıkça kollamasını beklemek alaturka bir sığlıktır. Ama en az 3-4 tane daha Türk'ü UEFA'da belirli mevkiler için yetiştirebilme imkanını ondan istemek bir vizyondur. "Siz annenizin liginde mi oynuyorsunuz?" esprisini yaparak kendilerini global değer zannedenler, kendilerine de "Dünyayı hala anneannemizin zamanındaki gibi mi algılıyoruz?" sorusunu da sorabilme erdemini gösterdiklerinde daha farklı bir yerlerde olacağız.