|
|
HINCAL ULUÇ
'Yanılmaktan mutluluk' diyordum ki..
"Yanıldınız" dedi, Vali Muammer Güler.. Anlattı.. İnsan yanılmaktan mutlu olur mu?.. Oldum..
İstanbul'da kan gövdeyi götürürken, bu kentin sahipleri olması gereken kişilerin ortalarda görünmediğini, sonunda Vali'nin havaalanında İçişleri Bakanı'nın, Belediye Başkanı'nın da, ertesi gün, Başbakan'ın yanında ortaya çıktığını işaret etmiştim.
Güler "Havaalanında İçişleri Bakanı'nın yanındaydım, çünkü Ankara'dan onunla beraber geldim" dedi. Cuma günü bir valiler toplantısı için Ankara'ya gitmişti. Ertesi gün sabah olayı haber alır almaz da, Aksu ile birlikte İstanbul'a uçmuştu.
Teşrifatçı bürokratlardan, hele "Karşılama, uğurlama" uğruna, asli görevlerini, hem de çok kritik durumlarda terk edenlerden oldum olası nefret etmişimdir. Güler'in bunlar arasında olmadığını, yanıldığımı öğrenmek beni bu yüzden mutlu etti.
İstanbul, Türkiye, acı bir olay yaşıyordu. Birtakım televizyon kanalları hala gaflet içindeydi. O aptal tatil yayınlarını kesip, canlı yayına geçmeyi düşünemiyorlardı. Ya da hantaldılar. Yayıncılığın gerektirdiği dinamizmden yoksundular. CNN Türk, NTV gibi haber kanallarının dışında, televizyonculuk yapan tek kanal TV8'di.. İçimdeki öfke önce televizyonlarımız için kabardı. Sonra canlı yayınlar arasında dolaşarak yayınları izledim..
Böyle felaket anlarında insanlara ne yapabilirsiniz?. Kayıplarını geri verebilir misiniz?.. Bu acıların arasında insan ne arar?.. Moral.. Kim verecektir bu morali.. Kendisine sahip çıkanların varlığı, manevi desteği.. "Devletim burada, bana sahip" düşüncesi acı yaraların ilk ilacı, ilk tedavisidir.
Ortada Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir Topbaş'tan başkası yoktu.
Vali'yi, Ana Kent Belediye Başkanı'nı, Şişli Belediye Başkanı'nı ve Emniyet Müdürü'nü bir türlü göremiyordum. New York baskınından sonra kent Belediye Başkanı'nın paniği önlemek, halkın moralini yükseltmek ve teröre mağlup olunmadığını göstermek için yaptıklarını hatırlıyordum.. Kahroluyordum.
İlerleyen saatlerde Emniyet Müdürü'nün Letonya, Şişli Belediye Başkanı'nın Kıbrıs'ta olduklarını öğrendim. İstanbul Vali ve Belediye Başkanı'ndan hiç haber yoktu. Tam o sırada Vali'yi Ankara'dan gelen İçişleri Bakanı'nın yanında, Yeşilköy'de gördüm ve film koptu.
Yazım onun üzerineydi..
...........
Dün sabah her zamanki gibi gazeteye gelmiş, odama çıkmış ve bir gün evvel Vali Muammer Güler ile yaptığım telefon konuşmasını yazmaya başlamıştım..
Yani yukardan beri okuduklarınızı..
Tam noktayı koymak üzereydim ki, patlamaları duymaya başladım.. Duymaya ve pencereler arasında koşarak yükselen dumanları görmeye..
"Terörle yaşamaya alışacağız" demiştik, ama, Filistin'i bile geride bırakan bu kadar yoğun bir saldırı doğrusu aklımıza gelmemişti.
Böylesi bir terörle yaşamaya nasıl alışılır bilemiyorum..
Tüm ulus, her bir birey, el ele vermek, yardımlaşmak gerek.. Sarılmak, kucaklaşmak gerek.. Devletin tüm birimlerine yardımcı olmak gerek..
Sonra da dua etmek gerek..
Allah yardımcımız olsun!..
****
Sakinleşmeye uğraşıyorum.. Terörle savaşta en önemli şey bu.. Sakin olmak.. Onların istediği paniği yaşamamak..
"Sakin ol.. Yazılarına devam et Hıncal" diyorum..
Beş dakikada bir patlama sesleri ve haberleri gelirken sakin olmak zor.. Çok zor.. Ama olmak zorundayız.. Başka çaremiz de yok.. Yapacak başka şeyimiz de..
Teröre yenilmemenin tek yolu, onların bizi sürüklemek istedikleri yola düşmemek.. Korkarsak, paniklersek, dağılırsak, yeniliriz.. İşte asıl o zaman yeniliriz.
Kendimize güvenelim. Ulusumuza güvenelim.. Türkiye'nin gücüne güvenelim..
Gün kenetlenme günü..
Huzurevindeki yaşlılar, ilkokuldaki çocuklardan başbakana, cumhurbaşkanına kenetlenme günü..
Kenetlenelim ve önce kendimize, sonra herkese hep ayni şeyi söyleyelim..
"Sakin olalım.. Normal yaşamımıza mümkün olduğu kadar hızla dönelim.. Teröre karşı zafer ancak böyle kazanılır.."
Sanatçı krizi..
Mikis Teodorakis..
Yunanistan'ın en sevilen bestecisi.. Zorba the Greek filmi için yazdığı Sirtaki ile üne kavuştu. Bizim ülkemizde de hayranları büyük..
İşte bu Mikis, Yunanistan ve Amerika arasında minik bir krize sebeb oldu. Yunan Hükumet Sözcüsü, Amerika'nın Atina Büyükelçisi hakkında "Bizim görüşümüze göre, Sayın Elçi'nin görevleri arasında Yunan vatandaşları hakkında eleştirel fikirler ileri sürmek yoktur, hele konuştuğu konunun, temsil ettiği ülke ile ilgisi yoksa.." dedi.
Peki niye dedi
Çünkü Amerika'nın Atina Büyükelçisi, bir Yunan televizyonunda konuşurken "Böylesine bir statüye sahip bir sanatçının böyle bir laf etmesi acı ve üzücüdür" demişti.
Kast ettiği kişi, Mikis Teodorakis'ti..
Peki ne demişti Mikis de, büyük elçiyi kızdırmıştı
Sıkı durun..
"Yahudiler bütün kötülüklerin köküdür.."
Ölümün Yakasına İliştirilmiş Hayatlar!..
"Ölümün yakasına iliştirilmiş hayatlar!.."
Tam terörün içinde yaşarken ne sarsıcı sözcükler bunlar..
İnanın Coşkun Aral'ın kitabı da öyle..
Coşkun dünyanın en önemli televizyoncularından biri..
Kitabında savaşan dünyayı anlatıyor.. Ve de ölümün yakasına ilişmiş yaşayanları..
Lübnan.. Çad.. Afganistan.. Ruanda.. Liberya..
İnsan canının zerre kıymetinin kalmadığı ülkeler.. Ve buralarda ölümün yakasına iliştirilmişçesine yaşayan insanlar..
Aslında Coşkun'un kendisi böyle yaşayanların başında geliyor. Savaşın en içinde oldu hep.. Birinci elden, en yakından çekmek için, ölümün öbür yakasına da o ilişti..
Olağanüstü bir anlatım.. Olağanüstü fotoğraflar..
Yaşamın tadını almanız, yaşamın anlamını bilmeniz için, "Ölümün Yakasına İliştirilmiş Hayatlar"ı okumanız gerek..
Merakla okuyacaksınız.. Heyecanla okuyacaksınız.. Derin derin düşüncelere dalarak bakacaksınız. Buz gibi donarak, dehşet içinde kalarak bakacaksınız.
Bu kitabı almalısınız..
Bakmalısınız..
Okumalısınız..
Melek Acar!..
İngiltere gezisi öncesi anlattığım o müthiş Cumhuriyet Konserinde Atatürk'ün çok sevdiği Yanık Ömer türküsünü okuyan genç kız, Melek Acar'mış meğerse..
"Yetersiz" diye eleştirdiğim programda bir de yanlışlar varmış yani.. Ben adı ordan yazmıştım.
Önemli mi, derseniz..
Melek için önemli.. Çok iyi bir iş yapmış, adının okunan bir gazetenin okunan bir köşesinde geçmesini sağlamış, ama bir hata her şeyi mahvetmiş..
Özür dilerim Melek!..
Not.. Ne kadar sevenin var bir bilsen Melek.. O kadar çok e-mail aldım ki, hatayı anlatan..
Clinton, Gorbaçov ve Loren!..
Eski Amerika Başkanı Bill Clinton, eski Sovyetler Birliği Başkanı Mikhail Gorbaçov ve dünyaca ünlü oyuncu Sophia Loren bir proje için el ele verdiler..
Düşünün bakalım, bu üçünün ortak projesi ne olabilir?..
Daha doğrusu düşünmeyin. Çünkü kırk yıl düşünseniz bulamazsınız.
Plak yaptılar.. Birlikte plak yaptılar.. Rusya Milli Orkestrası Kent Nogano yönetiminde Prokofiev'in "Peter ve Kurt" ve Jean-Pascal Beintus'un "Kurt İzleri" adlı yapıtlarını seslendirdi. Üçlü de müziklerin öyküsünü anlattı..
Bu kurt hikayelerinde iki eski kurt, Clinton ve Gorbaçov'u anladık da, Sophia gibi bir kuzu araya nasıl girdi, onu bulmak zor..
Plağa bir yerlerde rastlarsak bakacağız..
BİZİM DUVAR
İki hayat; Birileri teleferikle Uludağ'a çıkıyor.
Birileri teleferikle okula gidiyor.
Ünal Turgut
SEVDİĞİM LAFLAR
Para sıkıntsı çektiklerinden bahseden insanlar, genellikle bu sıkıntılarına bir son veremez.
Jeff Keller
TEBESSÜM
Gül Azderoğlu göndermiş.
Bir mafya babasının evli bir kadınla ilişkisi varmış. Kadının evine giderken adamlarına demiş ki
-Ben içeriye girdikten sonra hemen büyük bir bez ayarlayın ve pencerenin altında açın.. Kadının kocası gelirse pencereden atlayacağım..
Adamları patronlarının bu isteğini hemen yerine getireceklerini söylemişler. Mafya babası kadının evine girmiş, tam soyunmuşken kapı çalmış ve bizimki kendini camdan atmış. Kadın gidip kapıyı açmış, karşısında patronun adamlarından biri.. Adam patrononun dediğini yapamamanın verdiği utançla şöyle diyor
-Patrona söyler misiniz hala bez bulamadık..
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|