|
|
NECATİ DOĞRU
Demek ki, insanoğlu kemâle erince Siirt meydanını unutuyor!
Hacı hacıyı Mekke'de, derviş dervişi tekkede bulur. Bu öğretici atasözünü bilmez değilim. Ancak bizim Kasımpaşalı gazeteci Savaş Ay'ın, Kasımpaşalı Başbakanımız Tayyip Erdoğan ile yaptığı söyleşi, çok içten, samimi, gönülden, candan bir gazetecilikti. "Hırçınlığınız geçti" dedi Savaş Ay, "Kemâle erdim" diye yanıt verdi Başbakan...
Harika bir röportajdı.
Umut aşılayan...
İnsanın içini ısıtan...
Kemâle erince insan; olgunluk, bilgi, fazilet, güzel ahlak bakımından kusursuzluğa ulaşmış oluyor.
Mükemmelliği yakalıyor.
Kemale erenler sevilir.
Sayılır.
Örnek alınır. Övülür.
Bu yüzden aklı-fikri kadında kızda bizim Çukurovalı çapkın saz şairi Karacaoğlan rastladığı her dişiye; "Kırmızı gülden rengini almışsın/güzellikte kemâlin bulmuşsun" diye kur yapmıştır.
****
Sivas Şarkışlalı saz şairi Aşık Veysel de kemâle erebilmek için alınması gereken yolu dizelerine şöyle dökmüştür
"Gülü yetiştiren dikenli çalı
Arı çiçekten yapıyor balı
Kişi sabır ile bulur kemâli."
Demek ki, insanoğlu kemâle ermek için zor, çetin, çetrefil, dikenli, sabır isteyen bir yol kat ediyor. Örneğin, kendini ifade etmek, halka anlatmak için Siirt Meydanı'nda kalabalıklar önünde konuşup, sistemi referansını Kur'an'dan alan yeni bir düzene dönüştüreceklerini çağrıştıran; "Minareler süngümüz... Kubbeler kalkanımız..." şiirini okuyan Tayyip Erdoğan, bedel ödedi.
Hapse koydular.
4 ay yattı.
Seçilme hakkını elinden aldılar. Çetin yoldan geçti, toprağın sabrını taklit etti, başardı, böylece kemâle erdi.
****
"Minareler süngümüz... Kubbeler kalkanımız..." şiirini okuduğu zaman İstanbul belediye başkanı idi... Bu şiiri okudu diye Tayyip Erdoğan'ı hapse koyan o dönemin egemenleri; "Ne işin var senin Siirt Meydanı'nda... İstanbul'un belediye başkanısın... İstanbul'un sorunlarını çözmeye uğraşacak yerde Siirt Meydanı'nda kalkan minare şiiri okuyorsun..." diye çürütmeye kalktılar.
Hayret!
Rastlantıya bak!
Kemâle ermiş Başbakan; "Bütün vatandaşlar eşit sağlık hizmeti alabilsin, sağlık çalışanlarına da hak ettikleri ücretler verilsin istiyoruz..." diyerek bir günlük iş bırakma eylemi yapan doktorlara çok kızdı.
Çok öfkelendi, "Hiçbir doktorun hastasını yatağında bırakıp sokakta eyleme girişmeye hakkı yoktur" diye sağlık emekçilerini tehdit etti. Tıpkı kendisini; "Ne işin var Siirt'te, sen İstanbul büyükşehir belediye başkanısın" diye tehdit eden dönemin egemenleri gibi...
Şimdi kendisi egemen oldu.
Doktorlara "Ne işiniz var meydanlarda" diye kızıyor.
****
Karacaoğlan yaşasaydı.
Bu duruma bakıp "doktorlara dört ay hapis yolu göründü" diye şiir yazar mıydı? Ya da Aşık Veysel; "Demek ki, insanoğlu kemâle erince Siirt Meydanı'nı unutuyor" diye yazıp yanık yanık söyler miydi?
Ben kemâle ermiş değilim.
Ancak şunu bilir, şunu söylerim.
Ne olursan ol!
İster ham ol! İster kemâle ermiş!
Halktan ve halk şairinden kopmayacaksın. Bakın 400 yıl önce yaşamış Erzurumlu Zeynel Baba adlı halk şairi şunu söylemiş "İnsan, gençlikte nur unvan olur/Her tarafı bahar, lale, gül olur/Vasata erince kemâli bulur/Ne çare sürekli olası değil."
Lütfen!
Kemâli ciddiyet!
Yani ciddiyetin son hali.
Lütfen!
Kemâl-i dirayet!
Yani dirayetin son hali...
Mesajlarınız için:
ndogru@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|