kapat
07.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

HINCAL ULUÇ


Bizim mesleğin eleştirisi.. mi?..

Refik Erduran'ın Domuz'u, son zamanlarda elimde en kısa kalan kitap oldu.. Bir nefeste okudum ve bitirdim.

Neden?.. Bir defa Erduran'ın anlatımı akıcı, Türkçesi enfes.. Hızla okuyorsunuz.. Duraksamadan, geriye dönme gereği duymadan, takılmadan..

İkincisi.. Anlattığı öykü meraklı.. Başladınız mı sürükleniyorsunuz..

Özet.. Hoşça vakit geçirten bir kitap..

Alın.. Okuyun.. Eğlenin..

Ama ne var ki, iş bu kadar basit değil. Çünkü kitap çıkmadan çıkan haberler, bunlara paralel, Refik Erduran'ın bizzat yazdığı önsözde Domuz'un Türk medyası, özellikle köşe yazarları üzerine keskin bir eleştiri olduğu iddiası var.

Erduran, kitabın hemen başına, adını açıklamadığı ama büyük bir yazar ve şairden bir alıntı koymuş.. Öykünün "Domuz" adının nereden geldiğini anlatan..

"Ben belden aşağısının zebunu olmuş domuzun biriyim.."

Romanın kahramanın yolunun finalde bir domuz çiftliğine düşmesi de tam Erduranlık bir ironi..

Erduran diyor ki..

Medyamızda domuzlar var. Bu onların öyküsü.. "Bu romandaki malzeme uydurma değildir.."

Ardından tahrik ediyor..

"Ad verilmeden anlatılan olayların 'Kim' araştırmalarına konu edilmesi ülkemizde yaygın bir bulmaca eğlencesidir."

Sonra da tavsiyede bulunuyor..

"Kim kimdir" diye kafa yormamalı imişiz. Çünkü bire bir kopyalama yokmuş. Erduran tanıdığı kişilerden bir kolaj yapmış.. "Ağaçlarla uğraşmayıp, ormana bakın" diyor..

Vallahi ben ormanı da pek gördüğümü söyleyemem..

Erduran kitap hakkında konuşurken "Bazı gazeteciler, bu romanda kendilerini bulacaklar, ben adlarını açıklamam, onlar kendilerini bilirler" diyor..

Romanın kahramanı Ercan Beykozlu tipinin yakınından geçmiş birini ben tanımıyorum.. Son 23 yılı İstanbul'da olmak üzere, 46 yıldır bu mesleğin içindeyim. Ercan bana kimseyi düşündürmedi.. Öteki tipler de.. Arkadaşı iş adamı Alpagut.. Karısı Nefise.. Patronu Nail.. Avukat Zeyyat bir öykü kahramanı olmaktan ötesini ima etmediler bana..

Erduran'ın okuru tahrik eden bir açıklaması daha var. Bu defa usta bir pazarlamacı..

"Domuz'un, anlatıcısının kişilik özellikleri yüzünden bir 'Seks Romanı' gibi algılanmayacağını umuyorum.."

Refik Erduran, özel yaşamı, evlilikleri, bu ülkenin bilinen ilk viagra kullanan adamı olarak yarattığı bir kimlik var ya.. Ondan söz ederken demeye getiriyor ki, "Bu romanda bol seks var, ama seks romanı değil.."

Ama romanda bol seks yok. Erduran'ın böyle bir uyarıya ihtiyacı yok. Niye böyle konuşuyor o zaman?.

Seks satar da ondan..

Açık söyleyeyim, romandaki seks ve fanteziler beni hayal kırıklığına uğrattı hatta. Çok sıradan, çok laf olsun torba dolsun.. Ben Erduran'dan bu konuda çok daha ustaca, çok daha ilgincini beklerdim..

Domuz kahramanı tesadüfen bir yazar olan öykü.. Mahalle bakkalı da olabilirdi kolaylıkla..

Başından beri "Öykü" deyip duruyorum.. Çünkü roman da değil bence.. Uzun bir öykü..

İkili anlatımla yazılmış. Olup bitenleri bir yazarından öğreniyoruz. Ruh doktoruna yazdığı mektuplardan.. Bir de sevgilisi Nefise'den.. O da hatıra defteri tutuyor.

Ne var ki Erduran tarafsız değil. Yazar uzun uzun ve tam yazar türkçesi ile enfes anlatıyor. Kadının güncesi kısa kısa ve berbat bir Türkçeyle..

Tipler bir roman kahramanı olarak derinlemesine çizilmiş, anlatılmış değil. İnanın bitirdiğim zaman dahi Ercan ve Nefise kimlikleri hakkında bir tarif yapacak durumda değildim..

Bilmem anlatabildim mi?..

Domuz bu kadar iddialı çıkmasaydı piyasaya, Erduran bu açıklamaları yapmasaydı, "Çok kolay okunan, hoşça vakit geçirten, ustaca yazılmış hafif bir öykü" der geçerdim..

Ama dikkat buyurun.. O zaman da bu yazı yazılmazdı..

Bir talihsiz meslek ki..
Serpil'i de alıp gittim, Akmerkez'e Gilan'a..

Topkapı Sarayı müzesine sponsorluk yaparak bir mezbeleden dünya çapında çağdaş bir sunum imkanı yarattıkları günden beri Gilancılar en sevgili dostlarım.. Özellikle de bizim maç gurubuna katılan Levent..

"Hıncal Ağabey, Harem diye bir koleksiyon yaptık.. Gelip görmeni isterim" dedi..

Ben ailenin sokak çocuğu.. Ne kadar anlarım.. Aldım yanıma "Saraylı"mız Serpil'i..

Gittik..

Osmanlı.. Anadolu motifleri nasıl dizayn edilmiş, nasıl bir özenle işlenmiş.. Taş, metal ve el emeği, göz nuru, o muhteşem sanatla nasıl birleşmiş..

Gilan Beşinci Cadde'de, New York mağazasını açtı..

"Bu koleksiyon aslında Amerikalılar için.. Onlar her türlü motife doydular.. Görmedikleri, bilmedikleri İstanbul.. Anadolu.. Urart.. Hitit.. Biz bunu götüreceğiz onlara" dedi ve başladı birer birer kutuları açmaya..

Nutkum tutuldu.. Resmen nutkum tutuldu.. Serpil dalmış gitmiş.. Öyle hayran hayran bakıyor ki..

Osmanlı'nın neredeyse simgesi laleler.. Ah o laleler..

Osmanlı nişanları, nasıl modern stilize edilmiş..

İlk defa gördüm ve duydum.. Stingra diye bir deri üzerine pırlantalar işlenip hem de nasıl kolyeler yapılmış..

Bre aman.. Nedir bu Stingra.. Vatoz balığının karın derisi imiş iyi mi?..

Bir küpe.. Mavi bir taş sallanıyor.. Yavuz Selim gibi tek küpe olarak yapılsa fiyatı diyelim 1.. İki küpe.. O zaman fiyat da 2.. Siz öyle sanın.. Ben de öyle sanıyordum. Tek taş bulmak kolay. Ama küpe yapmak için ayni iki taşı bulmak, define bulmak gibiymiş mücevhercilikte.. İki küpenin fiyatı 12 oluyor iyi mi?.

Bir saat nasıl geçmiş, koca koleksiyon nasıl bitmiş anlayamadım..

"Bitti mi" diye sordum heyecanla..

Şimdi bu kadar muhteşem işler yapanlar niye talihsiz oluyor, merak ettiniz mi?..

Bu meslekte böyle size has üretimler yaptığınızda saklamak zorundasınız..

"Niye vitrinde yok bunlar" dedim.. "Niye bir katalog yok dağıtabileceğiniz?.."

Çünkü olay tam bir casusluk konusu.. İmkan verdiniz mi, dizaynlar anında çalınıyor.

"Vitrine koyalım, hemen etraf fotoğraf makineliler, ya da ellerindeki kağıda deseni kopya edenlerle doluyor" dedi Levent..

Peki nasıl duyurup, nasıl satıyorlar?..

Özel davetler yaparak.. Özel randevular vererek, bize yaptıkları gibi.. Randevu isteyenler de önce araştırılıyor. Müşteri mi, casus mu?..

Bir sanat harikası yarat ve nerdeyse dedektifler tutup sakla ki, kimseler görmesin..

Bunun adı talihsizlik değilse, nedir, söyler misiniz?.

****

"En beğendikleriniz hangileri oldu" dedi Levent..

Ben bir tane söyledim. Serpil bir tane..

Birincilerimizi bir daha çıkardı koydu masaya, son bir defa daha görelim diye..

Dilimi tutamadım sordum..

"Kaça bunlar?.."

Söyledi..

Benim seçtiğim 7 bin 500 dolar..

Serpil'in seçtiği 155 bin dolar..

Saraylı ile sokak çocuğu arasındaki farka bakar mısınız?.

TEBESSÜM
Fıkra H. Kayıkçı'dan..

Temel işe girmek için form dolduruyor...

Adı, soyadı, doğum yeri, doğum tarihi, ana adı, baba adı derken şöyle bir soru ile karşılaşır

"Evlilik hali?"

Temel bir süre düşünür ve yanıtlar

"Haftada iki defa"..

SEVDİĞİM LAFLAR
Bir şeyi yeteri kadar sık tekrarlayın, gerçekleştiğini göreceksiniz.

Tom Hopkins

BİZİM DUVAR
Terminatör Cola Turka'yı fazla kaçırdı galiba.

Türk politikacılar gibi gövde gösterisi yapıyor da.

Ünal Turgut


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler
omer celik

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır