|
|
MEHMET BARLAS
Atatürk yasaklatmış ama, yine de sevmiş bu müziği!
Dün sabah, kış saati ile uyandım. Duş yaptım, giyindim, otomobile binip, Levent Kırca'yı Etiler'deki evinden aldım.
İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun "Cumhuriyet ve Atatürk'ü Anma Konseri"ne gittik.
Konserde, Ender Ergün yönetimindeki koro ve solistler, Cumhuriyet yıllarında ve Atatürk'ün sağlığında besteler yapmış sanatçıların eserlerini icra edeceklerdi.
Ettiler de..
İlk kez solist olarak dinlediğim Ferahnaz Gündoğdu, Cevdet Çağla'nın "Gül açar bülbül öter, yaz geçer"ini (karciğar), nefis bir yorumla seslendirdi mesela.
Sonra ustalar geldi sahneye.. Münip Utandı'dan, Yesari Asım Arsoy'un unutulmaz kürdilihicazkar şarkısını dinledik..
"Ömrümce o saf aşkını kalbimde yaşatsam,
Kirletmem onu kendimi hicrana da atsam."
Ve Adnan Mungan, Münir Nureddin Selçuk'un adı ile özdeşleşen segah anonim türküyü söyledi
"Yemenimin uçları / Çıkamam yokuşları / O yare selam edin / Yedi dağın kuşları / Allı yemenim pullu yemenim / Bir bahçeden bir bahçeye / Salla yemeni severler seni."
Refik Fersan, Dr. Subhi Ezgi, Lemi Atlı, Cevdet Çağla, Bimen Şen, şarkıları ve besteleri ile, yeniden yaşatıldılar.
Her konsere, hazırladığı program metni ile bilgi birikimini aktaran Osman Nuri Özpekel, bu besteciler hakkında ilgi çekici notlar aktarmıştı.
Örneğin Ermeni besteci Bimen Şen'in (1873-1943) asıl soyadı Dergazaryan'mış.. Çok bilinen ve sevilen "Yüzüm şen, hatıram şen" şarkısından sonra, Atatürk ona "Şen" soyadını vermiş.
Örneğin Giriftzen Asım Bey, 1877-1878 Rus-Osmanlı savaşında bölük komutanıymış. Savaş meydanında "Ney"e göre daha kısa olan "Girift"i yanında taşıdığı için, "Griftzen" diye anılmış.
Müzikolog Dr. Subhi Ezgi (1869-1962), Beykoz'da yalnız başına yaşarken, bir soyguncu tarafından öldürülmüş.
Yesari Asım Arsoy (1896-1992), udu sol eliyle çaldığı için "Yesari" denilmiş ona..
Cumhuriyet dönemi bestecilerinden sonra sıra, tabii "Atatürk'ün Sevdikleri"ne geldi.
Dizi halinde Rumeli türküleri dinledik.
"Viran Dağlar"ı, "Aliş'imin kaşları kare"yi, "Köşküm var deryaya karşı"yı, koroyla birlikte biz dinleyiciler de mırıldandık.
Babası Mecidiye Zırhlısı süvarisi olan besteci Kaptanzade Ali Rıza Bey'in "Eğilmez başın gibi"si de, yine geniş katılımla söylenildi.
Düşündüm.. 2003 yılında, Cumhuriyet'in 80'inci yıldönümünü Türk bestecilerinin yapıtları ile anar ve Atatürk'e sevgimizi, onun sevdiği şarkıları söyleyerek yinelerken, Cumhuriyet'in ilk döneminde, acaba neden kitleler bu müzikten uzaklaştırılmak istenmiş ki?
Acaba Ziya Gökalp mi etkilemiş Atatürk'ün Türk müziğine bakış açısını?
Toplumsal Tarih dergisinin Şubat 2000 sayısında (Cilt 13), Hasan Ersel'in bir incelemesi vardı bu konuda.
Mesela Ziya Gökalp, "Türkçülüğün Esasları"nda, Klasik Türk Müziği'ni aşağılamış ve bunu "Farabi tarafından Bizans'dan alınan Şark musikisi" diye nitelemiş.
Atatürk de, 1 Kasım 1934'de, TBMM'yi açış konuşmasında şöyle demiş
- Bugün dinletilmeye yeltenilen musiki bizim değildir. Yüz ağartacak değerde değildir..
Sonra da, 2 Kasım 1934'te, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın genelgesi ile, radyo programlarından alaturka musiki kaldırılmış.
Türk devleti, Halk müziği ile, Batı müziğini kaynaştıran yeni bir müzik üretmeye çalışmış.
Mesela 8 Ocak 1938'de, "Ulus" gazetesinde, Atatürk'ün emriyle Kemal Ünal tarafından yazılan yazıda, "Fasıl musikisi milli musiki değildir ve olamaz" denilmiş..
Neyse.. Biz Ata'yı, bu musiki ile yine andık dün.
Mesajlarınız için:
mbarlas@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|