kapat
27.10.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

ABDURRAHMAN YILDIRIM


Paranın yönü 2004'te de Hazine bonosundan yana

Hafta içinde basında Hazine'nin 2004 yılında iç borçlanma faiz oranını ağırlıklı ortalama yüzde 29 öngördüğü yer aldı. Bu rakam resmi kayıtlarda henüz yok ama Hazine tarafından da yalanlanmadı. O halde rakamı doğru kabul edebiliriz.

Ortalama yüzde 29 faizin ne anlama gelebileceğini bulmak için, hem geçmiş faiz oranlarına hem de gelecek yılki enflasyon hedefine bakmak gerekiyor.

* Gelecek yıl sonu için hedeflenen enflasyon yüzde 12. Yüzde 29 faizi enflasyondan arındırdığımızda geriye yüzde 15 reel faiz kalıyor. Bu, iyi bir reel kazanç demek.

* Bitişikteki tablodan görülebileceği gibi, yüzde 15 reel faiz geçmiş yılların ortalaması düzeyinde. İç borçlanmanın hızlandığı ve sermaye hareketlerinin serbest bırakıldığı 1990'dan bu yana 14 yılın ortalaması yüzde 14.2.

* Faiz düzeyinin aynı kalmasına karşılık enflasyon 90'ların bir hayli altında bekleniyor. 90'lı yıllarda yüzde 60-70 bandından seyreden enflasyonun 2004'te bunun beşte birine inmesi bekleniyor. Enflasyon düşüşüne karşılık reel faizler aynı düzeyini koruyor. Burada kritik nokta enflasyonun hedeflenen düzeye inmesinde yatıyor. Eğer burada düşüş sürecekse sorun yok.

* Faizin yüzde 29 olarak alınması karşısında yıla hangi düzeyden başlanacağı ve hangi düzeyden bitireceği önemli hale geliyor. Şu an faizler yüzde 30-31 düzeyinde. Yeni yıla kadar faiz oranları sıçramazsa gelecek seneye çok az düşüş marjı kalacak. Ortalamanın yüzde 29 olabilmesi için faizin yılı 26-27'de bitirmesi gerekecek. Bütün yılı kapsayan 5 puanlık düşüş bandı, yeni kağıt alımında kâr yazmak açısından bankalara cazip gelmez. Bu yıla faizin yüzde 56'dan başladığı dikate alınırsa.yüzde 29 oranı biraz yüksek belirlenmiş.

* Gelecek yılın yüzde 29 ortalama faizini bankalar için anlamlı kılacak gelişme ise yıla daha yüksek bir faiz oranında başlamak olabilir. Yani faizlerin yükselmesi ve yüzde 40'a yaklaşması, oradan başlayan düşüşle yüzde 20'ye gelmesi ortalamayı 30'a denk getirir. Ancak bu durumda bankalar bu yılın kârından önemli ölçüde fedakarlık yapmak zorunda kalır. Madalyonun bu yüzünü de bankalar kabul etmez.

* Yüzde 29'un biraz yüksek olmasında, Hazine'nin her duruma karşı ödenekleri baştan yüksek tutma isteğinin elbette payı var. Çünkü sonradan ek ödenek alınması çok zor. Yani faizlerde gerçekleşmeler bu oranın altında kalabilir.

* 2004 için öngörülen yüzde 29 faiz, vergi etkisi hariç tutulursa, bu yılki reel faize çok yakın düzeyde reel kazanç vadediyor. Dövizin 2001 sonrasında bütün dalgalanmalarına karşılık reel faizlerin düzeyi de yüksek. Dövizde kazanabilmek için dalgalanmaları iyi yakalamak gerekiyor. Bonoda ise vade sonuna kadar bekleyecekler için böyle bir zorunluk yok. Hazine kağıtları yine en iyi kazanç kapısı olmaya aday. Tabii ki, en başta enflasyonun hedeflenen düzeylere inmesi şartıyla.

Beklentiler iyiyken de dolar yükselir
Başlıktaki sorunun yanıtı dolar kurunun son bir aylık seyrinde var. 25 Eylül'de 1.350 bin liranın altına inmişken geçen hafta sonu 1.5 milyon liraya dayandı. Son bir aylık dolar artışı yüzde 10.5'i buldu. Bu hızlı tırmanışla kur, piyasaların ve ekonominin en önemli gelişmesi haline geldi.

Dikkat edilirse doların bu çıkışında ne enflasyon, ne programın tehlikeye girmesi, ne de iç veya dış siyasi şok korkusu var. Beklentilerdeki iyileşme devam ediyor. Ancak iyimserlik devam ederken de kur yükselişini sürdürüyor. Çünkü;

* Yılbaşına doğru sıcak paracılar Türkiye'de bulunmak istemiyor. Kısa sürede elde ettikleri kârı realize edip, ceplerine atmayı tercih ediyorlar.

* İçeridekiler de, yılbaşına doğru açık pozisyonda kalmak istemiyorlar. Bu nedenle belli bir satış gücü olan bankalar satıcı olarak piyasaya pek girmiyorlar.

* Turizm sezonu zaten bitti. Kış aylarında en azından akaryakıttan dolayı ithalat daha fazla. Döviz arzında azalma, talebinda artış var. Yabancılar ve bazı yerliler arzı kesip talep tarafına geçince, döviz piyasasının yapısı gereği kur hızla yükseliyor. Tıpkı düşerken hızla düştüğü ve alıcı tarafında kimse bulunmadığı gibi, şimdi yükselirken satıcı tarafında kimse yok. Bu nedenle beklentilerde bir kötüleşme olmadan kurun yükselebildiğini görüyoruz.

Döviz piyasasının sağlıklı çalışabilmesi, derinleşebilmesi için mali yapısı güçlü bir banka sektörü gerekiyor. Bu şart şimlik eksik.

Geriye Merkez Bankası'nın bu kez satıcı olarak piyasaya girmesi seçeneği kalıyor. Bu da, "dalgalı kur politikası"na takılırsa, kurun yükselişi satıcıları harekete geçirecek noktaya kadar sürebilir. Bu nokta, bize göre çok yakın değil. Çünkü elinde dövizi olanların maliyetlerinin yüksek olduğunu ve hemen satışa geçmeyeceklerini varsayıyoruz. Üstelik yılbaşına biraz daha var.

* Sonuç- "Ya ümitsizsiniz.

Ya da ümit sizsiniz.

Ya çaresizsiniz.

Ya da çare sizsiniz"

Behçet Necatigil

Mesajlarınız için: ayildirim@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

sizinkiler
Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır