|
|
Yaşam sınıra dayandı!
'Makul' yaşama dönen Güneydoğu topraklarının son durumunu görmeye gittim. Tarlayı, çifti çubuğu bırakıp kamyonlarıyla Habur Kapısı'nda kuyruk oluşturanların takatsiz hikâyelerini dinledim
Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Nusaybin, Cizre, Kızıltepe, Silopi... On yıllarca olağanüstü hal koşullarında yaşamış, ekonomik ve sosyal yönden travmatik süreçlerden geçmiş, eğitimden sağlığa, kültürden turizme yıpratıcı dönemlerin labirentlerinde takatsiz kalmış bir coğrafya parçası buralar. Terörün yakıcı ve yıkıcı gücünü yitirmesinden sonra yaşamı yeniden solumaya başlayan, giderek 'makul' yaşama dönen bu topraklarda 2003 yılının son "durum fotoğraflarını" çekmeye gidiyorum.
İŞİN BAŞI NASILDI?
Türkiye nakliyat sektörünün ağırlıklı yükü karayolu taşımacılığıyla karşılanıyor. Bu, karayolları üzerinde her an seyrüseferde olan çok sayıda TIR ve kamyon demek. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, Türkiye'de 371 bin 365 kamyon bulunuyor. Bunlardan 150 bine yakını Güneydoğu Bölgesi'nde seyrüsefer halde.
Malumunuzdur; 1991 yılında Kuzey Irak'a gıda ve ilaç gibi insani yardım yapmak ve aynı zamanda Doğu ve Güneydoğu Bölgesi'nin ekonomisine katkıda bulunmak amacıyla Habur Sınır Kapısı üzerinden başlatılan sınır ticareti, kısa sürede büyüdü. Türkiye'den Irak'a gönderilen mallara karşılık, Irak'tan kamyonlarla başta motorin olmak üzere petrol ürünleri gelmeye başladı. Bu ürünlerin vergiye tabi olmaması, ucuz motorini cazip hale getirdi.
DEVLET KONTROLÜ KAYBEDİNCE
Ancak, devletin kontrolü kaybetmesi üzerine, uygulamaya 1993'te ara verildi. 1996'da ise tekrar başlatılma kararı alındı. Üstelik, bu kez tüm sınır kapıları ucuz motorine açıldı. Böylece ucuz motorin, tüm Türkiye'de satılır hale geldi. Yılda 4.5 milyon ton motorin, 900 bin ton da benzin sınır ticareti yoluyla Türkiye'ye giriyordu. Bunun sonucunda da devlet, 1998 rakamlarına göre, yılda 700 trilyon lira vergi kaybına uğruyordu.
SINIR TİCARETİ Mİ VURGUN MU?
Bunun 567 trilyon liralık kısmını Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonu (AFİF) ve Akaryakıt Tüketim Vergisi (ATV), 138 trilyon lirasını da KDV oluşturuyordu. Vergi kaybının büyük boyutlara ulaşması üzerine devlet, petrol ürünlerinin sınır ticareti yoluyla girişini kontrol altına almaya karar verdi. Temmuzdan itibaren ucuz motorinin dağıtımını sadece TPAO'ya bağlı kuruluşlar yapabilecekti.
Ucuz motorini satmak isteyen istasyonlar da, bu motorini kamyonlardan değil, TPAO'dan almak zorunda kalacaktı. Bu cazip kazanç yolu, anılan bölgelerdeki halkın yaşamını Habur Sınır Kapısı'na ve oradan gelecek mazotun Türkiye'de 5-10 misli fiyatla satılmasının getirdiği ranta teyelledi.
TOPRAKLARI EKMEDİLER
"Buralarda, yani Nusaybin, Silopi, Cizre dolaylarında bırakın tarlayı, çifti çubuğu, otlak bile yok. İneklerin mera yerine çöplüklerde yemek araması, etlerinin mundar olup yenmez hale gelmesinin nedeni de bu. Halk sınır ticaretinden, mazot üzerinden rahat ve bol para kazanmaya alıştı. Onun yüzünü bile dönmediği bu bereketli toprağın bir bölümünü, o da ta Kahramanmaraş'tan kalkıp gelen yarıcılar ekiyor. Olur mu böyle şey?"
Bunu söyleyen Habur Kapısı'nda üst düzey bir görevli. Gerçekten de yıllardır bu mümbit toprakları ekip biçmeyi ya da bir başka işe meyletmeyi düşünmemiş insanlar. Ailenin her bir ferdinin adına birer kamyon alınmış ve çoğu eski model olan bu kamyonlarla kısa mesafeler gidilip mazot alıp gelme ve yüksek karla satma dönemi başlamış. Güçsüz kamyonlar fiber depolarda mazot taşıyor, gül gibi geçinip gidiyorlarmış.
Ancak rüya bir gün bitiverdi. Bütün bunlar yasaklandı. 400-450 litreden yukarısına izin verilmedi. Bu ise TIR ya da kamyonların kendi tüketeceği miktara denk düşüyordu ancak. Dahası 'Fibercilik' yasaklandı...
HAYALET KAMYONLAR
İşte hayalet kamyonlar böyle ortaya çıktı. Çöküş ve perişanlık kaçınılmazdı artık. Artık her köyün, kasabanın her kapı önünde sakatlanmış, cılızlaşmış, hurdaya çıkmış kamyon ölüleri görülmeye başladı.
Bölgede giderek ağırlaşan "hayalet kamyonlar" ve buna bağlı olarak çöken moraller, parçalanan aileler, güçsüz, umutsuz, umarsız kalmış yüz binlerce yurttaşımız.
Örneğin Şırnak'ta bölgenin can damarı olan "Habur Sınır Kapısı", fiber depoyla motorin taşıyan araçlar için yıllardır kapalı. Herkes diyor ki "Habur Sınır Kapısı bölgenin ekmek üreten fabrikasıdır. Bu fabrika ne zaman ekmek üretmeye başlayacak? Hurdaya terk edilen 50 bin aracı çalıştıran 50 bin şoförün şu anda evlerine götürecek ekmekleri yok. Hasta çocuklarını ne doktora götürebiliyor ne de ilaç alabiliyorlar."
Bölgede nakliyatçılık yapanlarla konuşuyorum. Onlar da diyor ki "Habur'un önemini şuna benzetebiliriz Habur'da fiber depoyla motorin taşıyan kamyonlar bizim için, sütü ile çocuğu besleyen bir anne gibidir. Sadece anne sütü ile beslenen bir çocuğa süt verilmediği zaman yaşaması zor hal alır, hiç durmadan ağlar ve yaşayacak enerjisi kalmaz. Kamyonlarımız da çalışmadıkları zaman biz de bu hale geliyoruz. Yaşam düzeyimiz sıfıra iniyor; ne doyabiliyoruz, ne yaşayabiliyoruz, ne de muhtacın, fakirin elinden tutabiliyoruz. Çünkü biz de sütü verilmeyen çocuk haline geliyor, yoksullaşıyoruz. Yani fiber depoyla çalışan araçlar çalışmadığı zaman zor duruma düşüyoruz. Bunun başka alternatifi yok."
ORTADOĞU'YA AÇILAN TEK KAPI
Habur Sınır 'Kapı'sı. 700 dönümlük dev bir arazi üzerine kurulu Türkiye'nin en büyük gümrük kapısı. Aynı zamanda Ortadoğu'ya açılan tek kapı. Şu anda kapıdan günde ancak 1500 kamyon geçebiliyor. Ancak onlarca kilometre kuyruk, sırada her an binlerce kamyon var.
Bu kamyon kuyrukları, güzergâhta farklı bir dünya yaratmış sanki. Sadece bölgeyi değil İstanbul'dan Habur'a kadar lastikçiden benzinciye, tamirciden seyyar satıcıya, lokantadan otoparka, kahveciden köfteciye herkesi ilgilendiren bir konu.
'KÜÇÜK' MÜTEŞEBBİSLER
Yaşları 8-12 arası değişen ve "petrol işi" yapan küçük müteşebbisler var Habur Kapı'da.
İş yerleri; Silopi- Habur arasındaki kamyon kuyruğu güzergâhı.
İş aletleri; 2-3 adet orta boy plastik bidon. 2 metrelik kalınca bir hortum, irice bir huni ve bidonları birbirine bağlayıp çekecek münasip uzunlukta ip.
Çalışma şekilleri Kamyoncularla ahbaplık kurup; peynir, pide, sebze ya da cüzi bir para karşılığı plastik bidonlarına kamyon deposundan mazot çekmek. Akşam Silopi ve Nusaybin'e dönünce Bunları 2-3 misli fiyatla satmak, hem aileye hem de okullarına gelir temin etmek. Hepsinin gözü ileride kamyonlar, TIR'lar satın almak ya da taşeron firma veya nakliyeci olmakta.
SINIR TAKSİLERİ
Renkleri sarı ama 'T' plaka olmayan yani korsan çalışan taksiler. Bölgede bunlardan 100 adet var ve her iki kapıya da plakaları verilmiş halde. Her iki sınırdan içeri başkaca bir evraka ihtiyaç duymadan 15'er kilometre girebiliyor ve dolmuş-taksi usulü müşteri taşıyorlar. Yaklaşık 25 kilometre 20-30 milyon TL arası.
YARIN
* AHA DA BURDAN, HABUR'DAN GEÇİNİRİZ!..
Irak'ta iş yapan, yapacak olan irili ufaklı firmaların planları, projeleri, görüşleri. Yetkililer, siyasiler ne diyor? Ve insan öyküleri...
* "TÜRKLER'İ ÖLDÜRÜN!.."
Irak'a sefer yapan pek çok TIR şoförü bunu kendi kulaklarıyla duymuş. Bu hutbenin ardından saldırılar başlamış. 7 Ekim'de öldürülen 3 TIR şoförü bu hutbenin kurbanıymış...
Savaş AY
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|