kapat
27.10.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

İki parça kredi, bir parça hibe

Yazarımız Okan Müderrisoğlu açıklıyor, Türkiye bu yıl ve 2004'te ABD kredisinin yarısını kullanacak. Daha sonra 500 milyon dolarlık hibeyi tercih edecek

Piyasalara moral aşılayan 8.5 milyar dolar ABD Kredisi var ya; hani gelip gelmeyeceği tartışılan... Borsayı sıçratan, doları bastıran bu kredi paketinin perde arkasında öylesine ilginç olaylar var ki!.. Gelin örtüyü birlikte kaldıralım ve bizi bekleyen muhtemel gelişmelere, bürokratik ve siyasi kadronun kapalı kapılar ardındaki söylemlerine birlikte kulak verelim. İlk durağımız, IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantılarının yapıldığı Dubai...

Kredi çekme modeli belli
Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan hayli stresli. Siyasi ve ekonomik şartlara bağlanan ABD kredisini almaya hevesli değil. O sırada Başbakan Tayyip Erdoğan da Birleşik Arap Emirlikleri'nde... Uluslararası finans çevrelerine Türkiye'yi ve hedeflerini anlatıyor. Babacan, yoğun programından fırsat buldukça Erdoğan'a gidiyor ve "Sayın Başbakanım, çok iyi bir görüşme oldu" diyor. ABD Hazine Bakanı John Snow'la imzalayacağı kredi anlaşması için nihai onay arıyor. Vizeyi alınca biraz rahatlıyor ama huzursuzluğu geçmiyor. Nitekim 15 dakikalık basın açıklamasının ardından soru bile kabul etmiyor.

Peki, 8.5 milyar dolarlık kredi, 'çiftleri evliliğe zorlayan istem dışı çocuk mu?' Aslında hayır. Bu kredi için belki de, "Hem ağlarım hem giderim" diyen 'gelin' benzetmesi daha doğru.

Hemen söyleyelim. "2004 yılı bütçe hesapları ABD kredisine endekslenmedi" denilse de ekonomi yönetimi, özellikle dış borç ödemeleri için krediyi bir kenara ayırdı. Hazine, ilk dilimi kullanmak üzere hazırlıklarını tamamladı.

Kafalardaki model belli. Bu yıl, 2.1 milyar dolar. 2004 yılında 2.1 milyar dolar daha. 4 milyar doları aşkın kredi alınacak. Kalan tutar -anlaşma gereği- kredi yerine 500 milyon dolar hibe olarak talep edilecek ve defter kapatılacak.

Babacan'ın verdiği bilgiye göre Hazine, 10 yıl vadeli tahvil ihracına 9 küsur faiz ödüyor. Amerikan kredisinin faizi ise 7 küsur. Sağlayacağımız faiz tasarrufu 1 milyar dolar.

Ya müdahale gerekirse?
Hazine Bakanı'nın, "Bir dilimi çekmeye karar verdiğimiz anda Amerikalılar olayın fotoğrafını çekecek. O fotoğrafa (Irak'ta işbirliği var mı yok mu? Ekonomik program devam ediyor mu, etmiyor mu?) bakacaklar. Kredi dilimini serbest bırakacaklar. Yeni istekte, tekrar fotoğraf çekecekler" açıklamasına gelince...

ASKERLERİN ENDİŞESİ
Babacan, "Irak'ta Amerikalılarla sonsuz işbirliği yapmaya imza atmadık. İşbirliği yaparsak bu krediyi kullanırız, yapmazsak kullanmayız" görüşünde ama...

Diplomatik ve askeri cephede, krediyi gölgeleyen yorum farklı

"PKK/KADEK'in Kuzey Irak'tan temizlenmesi konusunda yeterince ilerleme sağlanamadı. Bu durum, Genelkurmay'ı rahatsız ediyor. Yarın, Irak'a asker gönderirsek Kuzey Irak'tan geçeceğimizi açıkça söyledik. Hatta, provokatif bir saldırıya gerekli karşılığı vereceğimizi ilan ettik. Bu durumda ne olacak? (Meşru müdafa mı sayılacak, yoksa tek taraflı askeri müdahale mi?) ABD, Kuzey Irak'ta Kürt gruplarla sağladığı dengeyi bozmak istemiyor. Bu nedenle, bölgeye müdahale riski de ortadan kalkmıyor!"

Sözün özüne gelince...

Bizzat Amerikalılar'dan dinlediğimiz husus şu

"Kredinin ilk dilimi için gerekli şartlar tamam. IMF de beklenen yeşil ışığı yaktı. İlk dilimden sonra Kuzey Irak'ta istenmeyen bir gelişme yaşanır ve Türkiye müdahale ederse kalan taksitler verilmez. Verilen tutar da geri alınmaz!"

SPK'ya imar sorgusu başlıyor
Önümüzdeki günlere, Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun damgasını vuracağını şimdiden söyleyebiliriz. Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nun çok sayıda dosyası başbakanlığa ulaştı. Başbakan Tayyip Erdoğan, bu dosyalara titizlikle bakılmasını istedi. Özelleştirme İdaresi, Petrol Ofisi'ndeki hisse satış yöntemi nedeniyle gözaltında. POAŞ'ta borç ötelemesi sorgulanıyor, sorgulanmaya da devam edecek. Ancak, İş-Doğan Petrol Yatırımları AŞ ile Petrol Ofisi birleşmesine 30 Ocak 2003'te itiraz eden, "Hisse senedi rehni yetmez. Nakit isteriz. Yoksa birleşmeyi kabul etmeyiz" diyen İdare'nin, 7 ay sonra neden karar değiştirdiği, devletin zarara uğratılıp uğratılmadığı araştırılmaya başlandı bile.

Bir başka konu, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'e, İmar Bankası soruşturması kapsamında savcılıklardan gelen yazılarla ilgili. Başbakanlık müfettişleri, BDDK'yı incelemeye aldı. O anda ilginç bir tartışma da başladı. BDDK yöneticileri, "İmar Bankası'nda, (Kişisel kusur var mı, yok mu?) diye bakılıyor. Bakılabilir. Ama..." dediler. Yakında, BDDK üyelerine kadar çok sayıda yetkilinin bilgisine başvurulacak. Ancak BDDK, 57. Hükümet dönemindeki bir görevlendirmeye karşı çıkıyor. Pamukbank'a el konulma kararına yönelen çalışmayı doğru bulmuyor. "Bizi sorgulayın ama kararlarımızı değil" tezini işliyor. Aslında haklı da görünüyor.

Başbakanlık müfettişlerinin, İmar Bankası'ndaki usulsüz bono satışları için SPK'nın kapısını da çalması an meselesi. 1990 yılında İmar Bankası'nda devlet tahvili, Hazine bonosu satışına aracılık yetkisini kaldıran SPK, bu kararı o zaman Hazine'ye iletmiş. Kaderin cilvesine bakın ki, yıllar öncesinden gelen bu karar, geçenlerde BDDK Başkan Yardımcılığı'ndan el çektirilen Teoman Kerman'a ulaştırılmış. İddialara göre, işleme konulmamış. Kerman, kendi penceresinden açıklamasını yapacak. Ancak, SPK'dan da 22 Ekim 2002'den sonra başlayan İmar Bankası bono satışlarını izah etmesi istenecek.

DENETLE-ME!
Kamu yönetimine çeki düzen verme kararlılığı ile yola çıkan hükümet, yaman bir çelişki yaşıyor. Bir taraftan yüzlerce dosya soruşturulmak üzere teftiş kurullarına havale ediliyor; diğer taraftan bu kurullar kaldırılmak isteniyor. Müfettişler haliyle ayaklanıyor. Siyasi kadro, "Dış denetimi Sayıştay yapar. İç denetim için özel birimler kurulur" görüşünde. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, "Hem yolsuzluk olmasın hem de memurlar imza atmaktan korkmasın" arayışında.

Müfettişlerin özerk kurul modeli gibi çalışma arzusuna işaret eden Çiçek, bu öneriye sıcak bakmayanlar safında. Farklı tezlerin, devleti kilitlemesi riski ise kapımızda. İki yanlıştan bir doğru çıkmayacağını hepimiz biliyoruz. Müfettiş terörü kadar etkisiz denetim de sakıncalı. Hele hele denetim işinin, amirinin gözüne girmeye meraklı, teftiş deneyimi bile olmayan memurlara emanet edilecek olması çok tehlikeli. Eğer kurulacaksa, iç denetim birimleri siyasi etkiden arındırılmalı. Başbakanlık Teftiş Kurulu, Maliye Teftiş Kurulu gibi geleneksel kurumlar gözden çıkarılmamalı!

Okan MÜDERRİSOĞLU


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

sizinkiler
Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır