|
|
ABDURRAHMAN YILDIRIM
Tuzağa düşülmedi ama fatura ödenecek
İmar Bankası olayı ile ekonominin ve siyasetin gündemine gelen BDDK, İstanbul'daki toplantılarla son dönemde yaptıklarının bilançosunu çıkardı. Bir anlamda kamuoyuna hesap verdi.
* Bitişikteki grafikte yer aldığı gibi bankacılık sistemi 2000 yılı sonrasında toparlanıyor. Bunun en önemli göstergesi 8.2 milyar dolarlık zararın 2.9 milyar dolarlık net kara dönüşmesi.
* Sektörün sermaye yeterlilik oranı yüzde 9.3'ten yüzde 31.9 düzeyine yükseldi.
* Kriz sırasında yüzde 29 olan batık kredi oranı yüzde 15'e indirildi.
* Bankacılık sektörünün Kasım 2000'de 18.4 milyar dolar olan döviz açık pozisyon açığı Eylül 2003 itibariyle 761 milyon dolara geriledi.
* Batan özel bankaların kamuya maliyeti 17.3 milyar dolar. Kamu bankalarının yeniden yapılandırılmasının maliyeti 21.9 milyar dolar. Bankaların yeniden yapılandırılmasının toplam maliyeti 47.2 milyar dolar. 7.9 milyar dolar banka sahiplerince üstlenildi.
* Batan bankalarda hakim ortaklardan alacakların toplamı 11 milyar dolar. Kamuoyunda hortumlanan para diye bilinen miktar bu.
* İmar olayı- Bu maliyete İmar Bankası dahil değil. Çünkü fatura ortaya çıktı ama henüz ödeme yapılmadı.
* Bankada gözüken resmi mevduat 747 trilyon (yaklaşık 540 milyon dolar) iken çifte kayıt sonucu 378 bin kişinin 8.465 trilyonluk (yaklaşık 6 milyar dolar) mevduatı çıktı. 1.023 trilyonluk da karşılıksız Hazine kağıdı satılmış. Böylece İmar Bankası'nın toplam faturası 6.7 milyar doları buluyor. Resmi kayıtlarda görülenin tam 11 katı bir fatura bu.
* Böyle bir para ortada bulunmadığı halde İmar Bankası yönetiminin nasıl olup da 6.7 milyar dolarlık batakla hortumcu olmadığının yanıtı ise bankaya el koyma maddesinde yatıyor. Eğer Banka'ya Bankalar Kanunu 14/3-4. maddesinden el konulsaydı, İmar Fon'a geçecek ve bütün faaliyetleri devam edecekti. Bu durumda banka sahipleri hortumcu duruma düşerken Fon 540 milyon dolar yerine 6.7 milyar dolarlık yükümlülükle karşılaşacaktı. İşte BDDK Başkanı'nın "Hepimiz kalpten giderdik" dediği durum bu. Çünkü 400 bine yaklaşan mudi parasını almak için şubelere gelecek, sonuçta ödemeler yapılamayacak ve mali sistem büyük bir risk altına girecekti. Bankaya 16. maddeye göre el konulması ise Ankara'ya zaman kazandırdı. Ödemelere hazırlık yapılmasını ve mevcut durumun sindirilmesini sağlandı.
* Bankanın üçlü denetim sırasında sermaye artırdığını, bu sermayenin de ÇEAŞ ve Kepez Elektrik'ten geldiği biliniyormuş. Yani halka açık bir şirketin fonları bankanın sermaye artırımında kullanılmış. Nitekim BDDK gruba kullandırılan krediler için Çukurova Elektrik'in 50 trilyonluk tahsilat gelirine temlik koydurmuş. Aynı şirketin fonları İmar Bankası'nda faizsiz veya çok düşük faizlerle değerlendirilirken grup kredileri yüzünden gelirine temlik konulmuş. Yani bankanın önü temizlenmiş, halka açık şirketin önü kirletilmiş.
* Eşgüdüm eksik- İşte devlet de özel sektörün bir grubuyla başa çıkma konusunda burada kaybetmiş. Eğer halka açık şirketlerde 1994 yılında ortaya çıkan haksız kazanç aktarımı karşısında devlet Uzan grubu ile bir konsolidasyona gitseydi, grubun toplamda açığını, vergisini, yükümlülüğünü ortaya çıkarsaydı, fatura çok daha küçük kalacaktı. Ya da 2000'li yıllarda Hazine, BDDK, SPK, Merkez Bankası bir araya gelip bir koordinasyon sağlasaydı, grubun açığını çok rahatlıkla ortaya çıkarırdı.
1994'te bankaların mevduatlarına verilen garanti ile İmar Bankası "Markınıza dolarınızına sürekli yüksek faiz" sloganı ile bir büyük banka kadar mevduat topladı. Ankara tesadüf eseri Uzanlar'ın kurduğu tuzağa düşmedi ama toplumun faturayı ödemesini de önleyemedi.
* Sonuç- "Gitti bostan kirası, kaldı yüzün karası" Türk Atasözü
Mesajlarınız için:
ayildirim@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|