|
 |
|
ŞELALE KADAK
Günaydın Paris! Biraz geç olmadı mı?
Paris'te şu günlerde dünyanın en prestijli kumaş fuarı olarak bilinen Premiere Vision heyecanı yaşanıyor. Eskiden bizi pek ilgilendirmezdi, çünkü Premiere Vision'u yönetenler, Türk tekstilcilerini kapılarından içeri adım attırmazdı. Bizimkiler de bu durumu protesto edip, hemen yolun karşısındaki bir otelin balo salonunu fuar alanına çevirir, "Kapıdan sokmazsanız biz de bacadan gireriz o zaman" dercesine kumaşlarını görücüye çıkartırlardı.
Eskidendi o günler. Yukarıdaki sempatik bir o kadar da ironik ilanı gördüğüm zaman o günlerde Türk tekstilcilerinin yaşadığı maceraları hatırlamadan edemedim. Takipçileri bilir. Premiere Vision iki yıl önce her ne hikmetse strateji değiştirdi. Ya da şöyle diyebiliriz, kalitesi, üretim hacmi, pazarlama tekniği ve zengin koleksiyonuyla çoktan dünyanın Armani, Prada, Versace ya da Gucci gibi önemli markalarına kumaş satan Türk tekstilcilerin fendi Premiere Vison'u yendi! Şu günlerde Paris'te Premiere Vision'da Formula 1 denilen teknolojiyle ürettiği kumaşlarını sergilemeye başlayan Altınyıldız da gazetelere verdiği ilanda ve Paris'teki billboard'larda 'Günaydın Paris' diyor. Aslında da 'Biraz geç olmadı mı?' demeye getiriyor. Fransızlar'ın simgesi horoz ve altın yumurta esprisi süper olmuş. Altınyıldız kumaşlarının yeni teknolojiyle daha parlak ve daha uzun ömürlü görünüme, rahat şekil alabilme, potluğu önleme ve daha doğal esnek doku özelliklerine kavuştuğunu da belirtelim. Geçen yıl bu sütunlarda dile getirmiştim. Önce bu fuara 4 Türk şirketi kabul edildi. Bunlar, Kamil Coşkun isimli tekstilcinin Denim şirketi, Gaziantepli Konukoğlu Grubu'na ait İsko, Halil Ataman'ın sahibi olduğu Anteks ve Muharrem Kayhan'ın şirketi Söksa. Ardından Yünsa ve Aksu da Premiere Vision'a girmeyi başardı. Bildiğim kadarıyla, fuar yönetimi, 8 kişiden oluşan jürinin, başvuran şirketlere ait koleksiyonların kriterlere uyup uymadığına, fuara alınıp alınmamasına karar vermesini istiyor. Türkiye'den en son 100'e yakın şirket bu fuarda yer almak için başvurmuştu. Bakıyorum, şirket sayısı her geçen gün artıyor. Türk tekstili açısından çok önemli göstergeler bunlar, umarım takdir görür.
'Terminatör Tüzmen'i en çok boş kotalar üzmüş
1999'da, ABD'yle öyle sert kota görüşmeleri yapmıştım ki adımı Terminatör Tüzmen'e çıkarmışlardı. O zaman mücadeleyle aldığım kotaları şimdi dolduramıyoruz."
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Dış Ticaret Müsteşarı olduğu günlerde yaptığı müzakareleri bu cümleyle özetledi. Tüzmen'le sohbet ederken, yanımızda Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Umut Oran ve İTKİB Başkanı Süleyman Orakçıoğlu vardı. Sanırım düşük döviz kurundan şikayet eden ihracatçıları AK Parti'de en çok Tüzmen anlıyor. Söylediklerine göre, bu aylarda çoktan dolmuş olan tekstilin ilk beş kotasının durumu içler acısıymış. Oran, "Beş ay önce bir fiyattan el sıkışıyoruz. Oysa içeride döviz düşmeye, bizim her türlü maliyetimiz ise artmaya devam ediyor. Rekabet şansımızı yok ediyor" diyor.
Şimdi insanın aklı karışmıyor değil. Ekonomide bir bahar havasıdır gidiyor. Enflasyon düşmeye devam ediyor. Üstelik öyle düşüyor ki, adeta Türkiye nüfusunun yarıdan fazlasının hayatı boyunca tanık olmadığı bir ortam yaşanıyor. Faizler de düşüyor, borsa dün yılın kapanış rekorunu kırdı. Ama bütün bunlar henüz vatandaşa yansımıyor, ihracatçılar da kan ağlıyor. Tüzmen, "Bana 3-4 milyar dolarlık ihracatı engellettiler" diye feryat ediyor. "Peki sizin de mi sesinizi duymuyorlar. Sayın Unakıtan ne diyor mesela" diye soruyorum. "Herkes memnun. Neticede borcumuzu kapatıyoruz. Borcu olan büyük firmaların da işine geliyor" diyor. Tüzmen'e göre, bu durumda hâlâ efendiliklerini koruyan ihracatçıları kutlamak gerek.
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|
