kapat
19.09.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

MEHMET BARLAS


Bu millet, tarafsız olmayı sevmiyor!

Bir futbol takımını tutmak, insanları acaba neden çılgınlaştırır?

Acaba Fenerbahçeli, Galatasaraylı veya Beşiktaşlı olmak, bir çeşit "Alt-kimlik" mi?

Ya da, milliyet, din, yöre falan birer alt kimlik de, tutulan takımın kulübü mü üst kimlik?

Birbirlerine siyasi görüşleri, hayat tarzları ve dünyaya bakış açıları çok farklı isimler, tuttukları takımların adı altında, aynılaşıyorlar kitlelerin gözünde.

Örneğin Mehmet Ağar da, Abdulah Öcalan da Galatasaraylı değil mi?

28 Şubat'ın mağduru Tayyip Erdoğan da, 28 Şubat'ın Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hikmet Köksal da Fenerbahçeli.

Bu açıdan parçalanmış aileler yok mu?

Cem Uzan Galatasaraylı, Hakan Uzan Fenerbahçeli.

Derbi maçlarında, evlerinde gergin bir ortamın egemen olduğu aileler tanıyorum. Erkek Beşiktaşlı, hanım Fenerli..

Bodrum tatilinde genç bir çiftle birlikte oldum... Genç kadın hamileydi. Daha, doğacak çocuğun cinsiyetini bilmiyorlardı.

Anne Fenerli, baba Galatasaraylıydı.

Ve çözmeye çalıştıkları en önemli sorun, bebeğin doğumundan sonra hangi takımı tutacağıydı.

Ben bu tür tutku ve saplantı düzeyindeki kulüp tutma hastalığını, akıl dışı buluyorum.

Fakat öylesine cazip bir şey ki bu, zaman zaman ben de kervana katılmaktan kendimi alamıyorum.

Siyasi tartışmalar, fıkra anlatımları, yemek üzerinde geyikler, anılar... Sonra laf bitiyor dost toplantılarında.. Kaçınılmaz biçimde sıra, tutulan takımlara ve karşılıklı atışmalara geliyor.

Babam İstanbul Liseli olduğu için, İstanbulspor'u tutardı. Benim kalıtımsal bilgilerimde, İstanbulspor var. Arkadaşlarımın etkisiyle Galatasaray'ı tutarım. Köklerim Antep'te olduğu için, Gaziantepspor'un da hep galip gelmesini isterim.

Yani fanatik değilim.

Ama karşıma fanatik bir Fenerli çıkınca, fanatik Galatasaraylı olduğumu, şaşırarak gözlüyorum.

Hemen her konuda siyasi görüşlerimizin uyuştuğu Cengiz Çandar, böyle bir fanatik Fenerli.

Cep telefonu çalınca, "Viva İspanya" melodisi çıkıyor.. Şimdi bu melodi, Fener'in de marşı değil mi?

Nasıl Mireille Mathieu'nün Fransızca şarkısını "Bir başkadır benim memleketim" diye millileştirdiysek, Fenerliler de "Viva İspanya"yı Fenerleştirmişler.

Çandar'ın telefonu çalıp bu melodiyi duyunca, kanımın kimyası değişiyor ve Fenerlilerin Pendik karşısındaki durumlarını hatırlatıyorum hemen. O da, 6-0 faciasını hatırlatıyor.

Sonra, ne Aziz Yıldırım, ne Fatih Terim, ne yağmur yağınca Fener stadının yüzme havuzuna dönmesi kalıyor söylenmedik.

Çok aklı başında, dingin bildiğim insanların, holigan ağzıyla yaptıkları futbol kavgalarını, fazla şaşırmadan, izliyor ve anlıyorum.

Şu bugünkü Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, Irak'a asker gönderme konusu yerine, hangi takım daha iyi oynuyor konusu gündeme alınsa, sivil-asker ayırımı herhalde sona ererdi. Muhtemelen MGK'da, Galatasaraylılar, Fenerliler ve Beşiktaşlılar diye üç kesim oluşurdu.

Bildiğim bir şey var.

Toplum taraf tutulmasını istiyor.

Bakmayın siz "Tarafsız İdare" söylemlerine.

Sorulduğu zaman "Ben Milli Takım'ı tutuyorum" diyen, takımlar-üstü kişileri kimse sevmiyor.

İslamcı-laikçi tartışması, millici-AB'ci gerginliği, sağ-sol kamplaşması, birer ayrıntıdır.

Siz bana tuttuğunuz takımı söyleyin.. Sonrası tamamdır!

ŞAKA

Ak mı, kara mı?
AK Parti iktidarı ile ABD'nin arasını açmak isterken, Türkiye ile ABD'nin ittifakını da dinamitleyen siyasi hesapların bilançosu, bugünkü MGK toplantısında ele alınacak mı?

Acaba sorun, "Irak'a asker göndermek" mi, yoksa "AK Parti'yi iktidardan göndermek" mi?

İMAR BANKASI

Devlet-siyaset-hukuk kısır döngüsü!
İmar Bankası'nda mevduatı olan veya bu bankadan Hazine Bonosu almak talihsizliğine uğramış yüz bini aşkın insan, devlet-siyaset-hukuk üçgeni arasında sıkıştı.

Hayatlarının bütün birikiminin ellerinden gittiğini hisseden yıkılmış, perişan, çıldırmak üzere olan kadınlar, erkekler var.

Bankaların devlet denetiminde, mevduatlarının Hazine güvencesinde olduğunu düşünerek, yıllardır faaliyet gösteren ve televizyonlarda bangır bangır "En yüksek faizi biz veriyoruz" diyen İmar Bankası'na paralarını yatırdılar.

Eğer devlet ÇEAŞ ve Kepez'e el koymasa ve Uzanlar sarsılmasaydı, İmar Bankası'nda mevduat çekilişi trajedisi yaşanmayacaktı. Sonra, İmar Bankası'na da el koydu devlet.

Peki şimdi durum ne?

Sanki mevduat sahipleri, Genç Parti üyeleriymiş gibi davranıyor siyasi iktidarın sözcüleri.

Tayyip Erdoğan "Gidin Cem Uzan'dan isteyin paralarınızı.. İmar Bankası yerine bir devlet bankasına güvenseydiniz" falan diyor.

Oysa İmar Bankası artık devletin..

Bu olay, devleti de, siyaseti de, hukuku da yıpratarak sürmekte.

Mesajlarınız için: mbarlas@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Destek Paketi
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır