kapat
13.09.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

ÖMER LÜTFİ METE


YÖK'ün silah gücü

Kara Kuvvetleri Komutanı Yalman ile YÖK Başkanı Gürüz ve kurmayları arasındaki zirve, bizatihi bir üniversite kürsüsü!

Bu zirve bize önce, haberin medyaya yansıtılış biçimiyle ders veriyor.

Buluşma bazı büyük organlarda, fazlasıyla uzmanca hazırlanmış "stratejik" metinlerle sunuluyor. Hani, ilgili "birim"lerde okutulan "Kamuoyu Oluşturucu Haber Üretme Teknikleri" türünden bir kitap olsa, ancak onun müellifi tarafından böyle bir örnek kaleme alınır.

Zirvenin bu yönü, medyanın büyük bölümünün hala -en azından 12 Eylül sonrasında olduğu kadar- muhtemel darbeciler için tetikçilik yapmaya hazır bulunduğunu gösteriyor. Üstelik bu yaklaşımın fikri ve ahlaki gerekçesi de çekmecede duruyor

"İrtica öyle bir bela ki, bu yolda demokrasinin temel ilkelerini istismar edenlere karşı darbecilerle dahi işbirliği yapılabilir. Çünkü irtica gelirse demokrasi ebediyen tarihe gömülür."

O zaman, AB ölçütleri adına Ordu'nun devlet hayatında son sözü söyleyen kurum olmaktan çıkarılması için verilen destanlık medya savaşı ne iş?

Açıklaması zor değil!

Rüzgarın sayfaları
Bir zamanlar bazı Arap ülkeleri için kullandığımız "Sabah erken kalkan ülkenin idaresine el koyuyor" ifadesi burada da geçerli. Önce davranan boruyu üflüyor.

Gerçek anlamda bağımsız olmadığı için kaçınılmaz biçimde rüzgara göre yelken açan medya böyle davranmaya mahkum. Bu yapı, bir gün yükselen değere, bir gün çıkar hesaplarına, bir gün ideolojik dürtülere, bir gün korku üreten güç odaklarına hizmet verir.

At binenin, kılıç kuşananın; erken kalkan öttürür!

YÖK'ün üst yönetiminin "asker" ile özel bir dayanışma arayışında olmasını yadırgamayan bir medya resmi, yerimizi doğru biçimde ölçmemiz için çok yararlı ve önemli bir ders. Böylece; 12 Eylül'den bu yana geçen çeyrek asır boyunca medyamızın demokrasi kültür ve ahlakı bakımından sadece bir arpa boyu yol aldığı bir kere daha belgelenmiştir. Açıktır ki, ortalama gazeteci, demokratik olgunluk açısından ortalama siyasetçiden ileride değil.

Daha da önemli olan bir başka ders ise, kağıt üzerindeki yasa düzenlemeleri ile AB ölçütlerine yaklaşılamayacağını görmemizdir.

Kışla 'YÖK'lemesi
Nitekim hükümetin paket paket döktürdüğü değişikliklere rağmen asker YÖK vesilesiyle gayrı resmi olarak ama fiilen "Vesayet bendedir; benim istediğim olur, istemediğim olmaz" der gibi davranabilmektedir. Çünkü iktidar olmak için yasaların sağladığı yetki değil, onu kullanabilme dirayeti esastır.

Siyasi irade etkin olsa ve bu buluşmanın hikmetini askerden sorsa, alacağı cevap kağıt üzerine "sağlıklı" düşecektir

"YÖK ile Harb Okulları arasındaki işbirliği ile alakalı bir görüşme yaptık."

Nitekim "stratejik haber metni" bunun işaretini de sunuyor. Ama içeride nelerin nasıl konuşulduğuna ilişkin "sızdırma"lar sayesinde de taktik bir hamle ile siyasilere gözdağı vermekten geri kalınmıyor. Adeta hükümete tabanca gösteriliyor ve "28 Şubat'ımın kilit kurumu YÖK'e dokunmaya kalkışma" deniyor.

Bütün toplumun dış güvenliğinden sorumlu bir kurumun üst düzey bir sorumlusu, böyle ideolojik -hatta siyasi- tepki ve dayanışma içine girer, yaptığı da kurumu bağlayıcı görünürse ortada dinamik bir felaket, daimi bir darbe hali var demektir.

Bininci defa da olsa vurgulamak farz

Milletin ordusunu, ideolojik bir cephenin silahlı gücü konumuna indirmek, en azılı düşmanın yapamayacağı kötülüktür!


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Destek Paketi
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır