|
|
MANSUR FORUTAN
Muhabirlik zor işmiş
Günü, subaydan Renault mu, yoksa öğretmenden Tosbağa mı daha iyidir, sorusuna kafayı takarak geçirmek istiyordum.
Hatta bir iki dostumu da çağırıp ufak çaplı bir panel düzenleme fikri de hoşuma gitmişti.
"Askerlere Renault'nun iyisini verirler, sonra adamlar az kullanıyor, araba yıpranmıyor."
"Öğretmenler mülayim insanlar, arabalarına özen gösterirler, düzgün kullanır kaza yapmazlar."
Bu iki iddia arasında günü çarçur etmeyi hedefliyordum ki...
Telefonum çaldı.
Bayandan Golf alan bir dostumdu arayan. Ve arabasından memnundu.
Öldük bittik, yardım et bize diye yalvarıyordu. Dostum televizyon işinde. Sunucuları arazi olduğundan geçici olarak benim göreve gelmemi istiyordu. Zaten bir deneme çekimiymiş. Programın olup olmayacağı belli değil. Sadece bir demo hazırlamaları gerekiyormuş.
Kendisine çok önemli işlerim olduğunu söyledim. Daha da önemlisi kamera gördüğümde bir kadınla konuştuğum zamanki kilitlenme ve kızarma durumundan söz ettim.
Yerim senin önemli işini diye karşılık verdi ve kendisine olan yüklü miktardaki dolar cinsinden borcumu tahsil edeceği tehdidinde bulundu.
Subay ve öğretmenlerden affımı isteyip dostuma yardıma koştum.
Peki beni bekleyen görev neydi?
Beşiktaş-Bursa maçı çıkışı spor yazarlarının demeç vermek için takıldıkları yere mevzilenip sıradan vatandaş görüşü almak. "Maç nasıl geçti" türünden sorular soracaktım...
Hayır, ben sıradan vatandaş görüşü almam. Ben otorite görüşü alırım, diye tutturdum, ama dostum kabul etmedi. Projeyi araklamayayım diye anlatmaya pek yanaşmadı, ama önemli bir amaç söz konusuymuş. O yüzden sade vatandaş görüşü almamız gerekiyormuş.
Dolmabahçe'deki çay bahçesine çöküp maçın bitmesini beklemeye başladık.
Konuyu orada da açtım Subaydan Renault mu, öğretmenden Tosbağa mı? Çekim ekibi dostuma bu herifi nereden buldun diye ters ters baktı.
Karşılaşmanın son on dakikasına girildiğinde basın çıkış kapısının oraya uzadık ve ben ciddi anlamda heyecanlanmaya başladım. Elime mikrofonu tutuşturduklarında, sağ dizimden aşağısı bağımsızlığını ilan etti.
Ulan ne işim var burada, keşke halıyı, laptopu satıp adamın borcunu ödemiş olsaydım diye defalarca kendime giriştim. Bu saaten sonra tüymek de olmaz...
Maç bitti ve stat boşalmaya başladı. Heyecanım bu çapta bir doruk görmemişti.
Şöyle sakinleştirici bir şeyler olsa keşke...
İmdadıma tinerci bir vatandaş yetişiyor. Eline döktüğü tineri yumuşak yumuşak çekerken tuttuğum mikrofona musallat oluyor. Adamla dakikalarca mücadele edip mikrofonu kurtarıyorum. Kafası yerinde olsa görüş alacağım ama baba kozmonot olmuş
Ve...
Ve arkadaşla mücadele sırasında tinerden ben de nasibimi alıyorum. Kalfa kozmonot kıvamındayım.
Galiba kimse beni tutamaz artık. Burası stat önü değil, sanki pamuk tarlası...
Vatandaştan görüş almak zor o şartlar altında. Pireleniyorlar. Bir yanda Kazım Kanat, Güven Taner, Deniz Gökçe varken, onlardan görüş alma isteğimi pek anlamıyorlar. Dürüst olmak gerekirse zorlandım.
Sonra bir grup gönüllü görüş vermek isteyen geldi ve etrafımı sardılar. Meğer cep işindeymişler. Tinerin kudretinden hislerimi yitirdiğimden cebimdeki eli hiç fark etmedim. Allah'tan çekim ekibinden biri uyandı ve olaya müdahale etti ve bir anda gönüllü görüş verme gurubu Dolmabahçe istikametine doğru kaçtı.
Görüş almak bu kadar zor mu ya?
Ben Türk insanının kameraya tutkulu olduğunu düşünürdüm hep.
Bir iki görüş aldık ama durumu kurtarır mı bilemem. Dostum işin iyi yapıldığını söyledi ve borç erteleme talebimi olumlu karşıladığını ifade etti.
Dostumun işinin hallolması beni mutlu etti ve keşke görüş aldığım sporseverlere, subaydan Renault mu, öğretmenden Tosbağa mı sorusunu da sorsaydım, diye içimden geçirdim.
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|