|
|
EMRE AKÖZ
Ahlaklardan ahlak beğen
Geçenlerde 'laik ahlak' kavramı gündeme geldi. Bu konudaki tartışmalar çoğu kez olduğu gibi bir 'yanlış anlama' üzerine kuruluydu. Hatta 'okuduğunu anlamama' ya da 'anlamamazlıktan gelme' üzerine...
Neyse... Benim bugün derdim başka. Bir soruyla başlamak istiyorum 'Laik ahlak' nasıl bir şeydir?
****
Önce bir ayrım yapalım. Ahlak denilen olguyu birçok açıdan sınıflandırabiliriz. Ancak bugün bizi ilgilendiren nokta ahlakın dinle ilişkisi...
'Dini ahlak' diye bir şeyden söz etmek mümkün. Eğer ahlak bir eylemin 'doğru' mu, yoksa 'yanlış' mı olduğunu gösteren ilkeler bütünüyse... Dini ahlak diye bir şey vardır. Çünkü din, insanlara 'şunu yap, bunu yapma' diyen bir sistemdir.
Örneklerle devam edelim... Ahlakın en temel tartışma konularından biri cinayetle ilgilidir. Diyelim ki zengin bir teyzeniz var. Çok yaşlı. Hasta. Bir ayağı çukurda. Öldüğünde mirası size kalacak. Sizin de acil paraya ihtiyacınız var. Ve soru
Kesinlikle yakalanmayacağınızı bilirseniz teyzenizi öldürür müsünüz?
Dini ahlak bu soruya 'Hayır' diye cevap verir. Çünkü kutsal kitaplarda Tanrı, özel durumlar dışında bir başkasını öldürmeyi yasaklamıştır.
Eğer inanan bir insansanız teyzenizi öldürmezsiniz. Hem Tanrı tarafından yasaklandığı için... Hem de polis sizi yakalamayacak olsa da yaptığınız yanlış eylemin cezasını öbür dünyada çekeceğiniz için...
****
Konuyu fazla uzatmadan şu soruyu soralım Peki teyzesini öldürmeyenler sadece dindar insanlar mı? Dinsiz olanlar, Tanrıtanımazlar teyzesini öldürür mü?
Öyle ya... Tanrı ve cehennem korkusu kalmamış. Eh, polis de yakalamayacak. Kimse cinayeti görmeyecek. O halde teyzenizi öldürürsünüz.
Ancak insanlık tarihi bize inanmayan kişilerin de teyzesini öldürmediğini gösteriyor. Hatta öldürmek ne kelime, kendini başkaları için feda edenlerle dolu tarih.
Örneğin Tanrıtanımaz komünistler... Eylemlerini beğenin ya da beğenmeyin yoldaşları için canını feda eden nice komünist vardır.
Demek ki dini ahlaktan başka, belki onun kadar güçlü bir 'dünyevi ahlak' da vardır. Buna 'seküler' ahlak da diyebiliriz.
Peki bu ahlakın temel ilkesi nedir? Bu noktada İtalyan düşünür Umberto Eco'ya başvurabiliriz. Eco, Türkçe'ye 'Beş Ahlak Yazısı' (Can Yay.) adıyla çevrilen kitabının bir bölümünde 'seküler' ahlakı tartışır.
(Not Ne yazık ki yanlış bir biçimde 'laik ahlak' diye çevrilmiştir. Bu konuya aşağıda gireceğiz.)
****
Eco'nun neler söylediğini uzun uzun buraya almak istemiyorum. Ancak çok kısaca özetlersek Eco, seküler ahlakı, "Sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma" diye tanımlar.
Ahlak öteki insanın karşımıza çıkmasıyla başlar. Kim olduğumuzu anlamamız için bir başka insanın "bakışı" ve bize "yanıtı" gerekir. Eğer kimse bize bakmazsa ve yokmuşuz gibi davransa ne olur? Böyle bir yaşam gerçekten öldürücüdür Ya intihar ederiz ya da çıldırırız.
Yukarıdaki örneğe dönersek Tanrıtanımaz bir insan da teyzesini öldürmez. Çünkü 1) Kendini onun yerine koyar. 2) Aynı zamanda kendini bir 'katil' olarak görmek istemez. Kimse cinayete şahit olmasa dahi en azından kendisi bilmektedir yaptığı kötülüğü. O vicdan azabını çekmeyi göze alamaz.
****
Şimdi... Bir yanda dini ahlak, diğer yanda seküler (dünyevi) ahlak... Peki 'laik ahlak' da neyin nesi?
Türkiye'de birçok çevirmen, köşe yazarı, hatta üniversite hocası 'seküler' ile 'laik' kavramlarını birbirine karıştırır. Sekülerlik toplumu ve doğayı din dışı (bilim gibi) kavramlarla açıklama çabasıdır.
Örneğin AIDS hastalığı niye var? Seküler bakış açısı olayı virüslere dayanarak açıklar. Dindar bir insan ise AIDS'i Tanrı'nın gazabı olarak görebilir.
Laiklik ise bambaşka bir kavramdır. Laiklik her şeyden önce siyasi bir terimdir. Din ile devletin birbirinden ayrılmasına işaret eder. Fransa'da bu iki kurum birbirine 'dokunmadan' yaşar. Türkiye'deki laiklik uygulamasında ise din, devletin kontrolü altındadır.
O halde bir kez daha sorabiliriz 'Laik ahlak' nedir?
****
Laik ahlak olsa olsa bir 'siyasi ahlak' biçimidir. Siyaset yaparken dini kural ve simgelerin devlet mekanizmasına sokulmaması konusunda titizlik göstermektir.
Laik ahlak dendiğinde benim aklıma hemen İsmet İnönü geldi. Bir anekdot İnönü hastadır. 'Öldü' söylentisi yayılır. Bunun üzerine bir gazeteci evine gidip fotoğrafını çeker. Fotoğrafta İnönü bir koltukta oturmakta, arka planda ise Arapça 'Allah' yazısı görünmektedir.
Ertesi gün İnönü küplere biner "Neden o fotoğrafı bastınız?"
Bir anekdot daha İnönü dindar bir kalabalığa konuşma yapar. Söylevi bittikten sonra birisi uyarır "Paşam bu yöredeki insanlar dinine bağlıdır. O konuda da birkaç kelime etseydiniz." İnönü şu cevabı verir "Allahaısmarladık, dedim ya..."
İnönü'nün bu tavrını beğenin ya da beğenmeyin, eleştirin ya da övün... Ancak neticede tam bir 'laik ahlak' uygulamasıdır yaptığı. Yani kendisi inançlı bir insan olsa dahi, dini devlete sokmama konusunda hassasiyet göstermektir.
****
Bunca lafın özeti şudur Sosyal Araştırmalar Merkezi tarafından TÜSİAD için hazırlanan raporda yer alan... TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nda sözü edilen 'laik ahlak' tabiri yanlıştır, yersizdir.
Onun yerine 'dünyevi ya da seküler' ahlak denmesi gerekirdi.
Tabii böyle denseydi, yine tartışma çıkardı. O başka. Ama hiç olmazsa polemiklerde 'geçerli' (yani konuya uygun) bir kavram kullanılmış olurdu.
Soğanın cücüğünü yemek
İş Bankası, Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun 'toplu eserlerini' yayımlamayı sürdürüyor. Geçenlerde 1932-1936 dönemi yazılarıyla birlikte şiirleri de piyasaya çıktı. Sanatçıyı 'Cücüklü Soğan' isimli eğlenceli bir şiiriyle analım Mudurnu'nun/ Alagöz nahiyesinden/ Durmuş'a/ Büyük ikramiye vurmuş/ Paranı nideceksin demişler./ Bundan böyle demiş/ Her Allahın günü/ Soğanın cücüğünü yicem/ cücüğünü. (Bu cücük meselesi ikide bir örnek verilir. Sanatçının 1952 yılında çıkardığı 'Tuz' isimli kitabında şiir haline getirilmiş olduğunu ben de yeni öğrendim.)
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|