kapat
29.07.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

ALİ KIRCA


Babalar ve oğulları

Oğullar kanlı bir baskında ölür ve "baba" saklandığı "delik"te oğullarının ölüm haberini alır. O da yetmez.

Birkaç gün sonra gazetelerde ve televizyonlarda oğullarının cesetlerinin fotoğraflarını görür. O da yetmez.

Yeryüzünde yaşayan insanların "kahir ekseriyeti"nin, yani büyük çoğunluğunun oğullarının ölümüne üzülmediğine de şahit olur.

Ülkesini işgal eden süper güce karşı çıkan halklar ve insanlar bile, oğullarının "hazin son"u karşısında sızı duymazlar içlerinde.

Geçmişte işlenmiş cinayetleri hatırlayanlar ve "iki oğul"un ülkenin başında estirdiği "mirasyedi hovarda terörü"nün görüntülerini hafızalarından hiç çıkarmayanlar için, kurşun yaralarıyla delik deşik fotoğrafların başka ne etkisi olabilir ki?

Lakin.. Diktatör dahi olsa, baba için durum aynı değildir.

Yakın tarihi kanla yıkanmış bir toplumun "ölmeyi ve öldürmeyi" kanıksamış ikliminde dahi "evlat acısı, evlat acısıdır" işte..

Ve bu acının asıl yaralayıcı darbesi "ölüm"ün kendisinden ya da "ölümün şekli"nden gelmez.

Ölümün sebebinden gelir. Ve...

O ölümün sebebi, o "baba"nın ta kendisidir.

****

İşbu yazının konusu, Saddam, Uday, Kusay ve kanlı Musul baskını falan değildir.

Onlardan daha ötedir. Daha evrensel bir trajediye ilişkindir.

Saklandığı delikte oğullarının kanlı ölüm fotoğraflarına bakan babanın, gerçekte o "trajik son"un kaderini taa başından beri yazan insan olduğunu başkaları bilmese de o baba bilmez mi?

Ömrünü bir diktatör olarak geçirmeye "azmetmiş" adamın; çocukların ana rahmine düştüğü andan itibaren, sahneye koyduğu "kanlı oyun"a, yeni aktör varisleri atadığını da biliyor olması gerekmez mi?

Bilmekten öte bunu kimbilir nasıl da planlamıştır. Çocuklar gün gelip o yolun yolcusu olacaklardır!

Bir Musul sabahında ölüp gittiklerinde kırklı yaşlarına varmakta olduklarına bakıp "özgür iradeleri" de sorgulanabilir elbette.

Lakin.. Sıradan insan ihtiraslarını bile vakti gelince körükleyen kahrolası "iktidar oyunu"nun "cazibe"si daha çocukken altın tepsiyle oyuncak sepetine bırakılmışken..

Kim kurtarabilir kendini muhteris kasırgaların anaforundan?

Baba; reddetmeyi asla akıllarının ucundan dahi geçirmeyecekleri bir miras terekesini, alınlarına silinmez bir kader olarak nakşetmiştir.

Kutsal Kitaplar'ın evrensel kader tartışmalarından çok daha "kaçınılmaz" ve çok daha "kaçılmaz" bir "yolun sonu" öyküsü, kanlı fotoğraf kareleriyle gündeme gelmiştir. Özeti şudur

Babaları "O" Saddam olmasaydı, oğulları "O" UdayKusay olmayacaklardı. Gün gelip kanlı bir baskında da ölmeyeceklerdi.

Mesele, "onların bu işte hiç günahı yoktur" meselesi değildir. Mesele, günah meselesi de değildir.

Mesele, babaların oğullarına çizdiği kaderi ve oğullarına dayattığı "mecburi hayatları" sorgulanmaya başlaması davetidir.

Yani ille de günahlar değildir söz konusu olan (veya günahkarlar)!..

Ya o "çok talihli" sayılan "öteki" veliahtlar?

Babalarının sanayi imparatorluklarını üstlenmekten başka hiçbir şansları olmayan, kendilerine başka hiçbir seçenek bırakılmayan öteki "Zenda Mahkumları"na ne demeli?

Ya da babalarının siyasi ve ideolojik miraslarının gölgesinde bir ömre prangalananlara?

Saklandığı delikte, sebep olduğu cinayetin, oğullarının bedenindeki kanlı izlerini seyretme acısını yaşayan babanın durumu açık bir trajedidir.

Lakin, kurşun yaralarının hepsi, bu kadar açık ve "aşikar" olmayabilir!


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Sarı Sayfalar


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır