kapat
12.07.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

HINCAL ULUÇ


Bu trafiği düzelteceğiz.. Başka yolu yok!..

Trafik teröristleri.. Trafik eşkiyaları.. Adları bu..

Kendilerine sorarsanız, onlar uyanık, biz eşeğiz..

Çünkü biz kurallara ve insanlara saygı duyuyoruz. Onlar bu saygıyı kötüye kullanıp, boş bıraktığımız şeritlere dalarak önümüze geçiyorlar.

Güvenlik şeridi, sola, sağa dönüş şeritleri bunlar için ekspres yol..

Neden bu kadar şımarmışlar..

Çünkü polis bunlara hoşgörülü.. Çünkü polis bunların yaptığının suç olduğunun bilincinde değil.. Öyle değil ki, ceza yazarken özür diliyor

"Hıncal Uluç yazıyor, biz de ceza kesmek zorunda kalıyoruz, kusura bakmayın.."

Şimdi İstanbul trafiğini düzene koymak için önce, polise görev bilinci vermek gerek.. Yıllardır öğrenmemiş, öğrendiyse de unutmuş, unutturulmuş polise görevini öğretmek şart..

Polis, uygar ve yasalara bağlı, polise ve birbirine saygılı vatandaşın haklarının savunucusu olmalı ve bu trafik eşkiyalarını mümkün olan en ağır şekilde cezalandırmalı.. Bunu yaptıkları zaman yeniden saygınlık kazanmaya başlarlar. Yeniden, korkulan, çekinilen otorite haline gelirler.

Dün Barbaros Bulvarı inişinde Gayrettepe, E-5 ve Köprü çıkışlarının trafik eşkiyaları tarafından nasıl işgal edildiğini anlatmıştım. Bu sabah baktım, orada bir ekip arabası ve bir motosikletli polis var (Ekip arabası sonra gitti).

Ne oldu biliyor musunuz?.

Tam ekibin olduğu Köprü çıkışında sağ şerit açıldı.. Ama bu kez facia 50 metre aşağıda başladı.

Trafik teröristleri ve eşkıyalarının yüzde 80'i taksici ve minibüsçü.. Bu iki kurumun dernekleri var. Burada bir kez daha uyarıyorum. Bu eşkıyalar yüzünden esnafın adı kötüye çıkıyor. Üyelerine sahip olsunlar. İlle de polis mi gerek? Bu dernekler sivil toplum örgütü değiller mi?. Onlar da uyarsın, hatta cezalandırsınlar.

Uyanıklar ya.. Gözleri ileride.. Dalıyorlar sağ şeride. İleride ekibi görür görmez bu defa ayni hızla geriye, yasal şeride girmek için sola hamle ediyorlar. O şerit dolu.. Orada uygar, saygılı vatandaşlar var. Sürüyorlar arabalarını hızla onların üstüne.. Yol keser gibi.. Çapulcu gibi.. Yol vermeye mecbursunuz. Vermezseniz ya kaza olacak, ya kavga çıkacak..

34 M 2815 plakalı minibüs o hızla bizim üzerimize sürdü. Sürerken de Ercan'a bağırdı

"Yol versene.. İleride polis var.."

Düşünebiliyor musunuz?..

Adam benim yol hakkımı çalıyor, polisi görünce üzerime sürüyor ve "Polis var" diye yol istiyor.. Utanma da kalmamış..

Ercan yol vermeyince saldırmaya davrandı. Korumamız Mehmet olmasa saldıracak da.. Bizi kalabalık görünce sindi.. Arkamızdaki küçük arabayı ezdi. Bizim şeride girmekle kalmadı.. "Ya polis gördü ise" deyip, en sola saklanıp polisin oradan geçmeye karar verdi. Bizim solumuzdaki iki şeridi de çiğnedi. Altında kocaman minibüs olunca, binek otoları kaçıyor nasılsa..

Şimdi bakın..

Köşeyi tutmakla iş bitmiyor. O zaman suçu 50 metre geriye itiyor ve daha tehlikeli durumlara yol açıyorsunuz.

Bir yere trafik polisi el koyuyorsa, yol boyu koymalı.. Ve onun el koyduğu yerde artık trafik suçu sıfırlanmalı.. Sadece uyanıklık değil.. Emniyet kemeri bağlı değilse, telefonla konuşuyorsa, şerit değiştirirken sinyal vermiyorsa.. Yani detay gibi görünenler dahil, hangi trafik suçunu işliyorsa, mutlak yakalanmalı..

Yani bir nevi pilot bölge uygulaması..

Şimdi, bu dediğim yerde trafik zorunlu olarak yavaşlıyor mu?.. Buraya el koymaya mı karar verdin?.. Zincirlikuyu'dan (Sıkışma oradan başlıyor) yolun normale döndüğü benzinciye kadar koyacaksın. Kaç ekip, kaç polis gerekiyorsa.. Ve burada cezasız kalan trafik suçu sıfıra inecek.. Sıfıra..

O zaman, saygılı ve uygar vatandaş polisi ile gurur duymaya başlayacak. Trafik eşkıyası ve teröristleri ceza ödeye ödeye devlete, otoriteye saygıyı yeniden öğrenecekler.

Yakalanma ve yakalanınca mutlak ceza ödeme korkusu geriye gelecek.

Bugün sorunun temelinde bu var.

Sürücünün yakalanma korkusu yok. Yakalanınca ceza ödeme korkusu da..

Yaptığının yanına kâr kalacağına inanıyor ve canına okuyor trafiğin..

Mesele bu!..

Çözüm, yakalanma ve ceza ödeme korkusunu geri getirmek..

Böylesi pilot bölgeler kurup yoğun izleme ve bilimsel deyimi ile "Algılanan yakalanma riski"ni, bugünkü neredeyse sıfır düzeyinden, 100'e doğru yükseltme, başarıyı getirecektir.

Geriye Yaşlanma'da önemli sorular -2-
Geriye Yaşlanma/ Antiaging uzmanı Dr. Hasan İnsel yoğun sorularınızı yanıtlamaya devam ediyor.

****

Soru- Sağlıklı yaşam, Anti aging mi demektir?.

Yanıt- Hayır. Sağlıklı yaşam, Anti aging demek değildir. Sağlıklı yaşam kişinin kendi kendisine yapabileceği ve yapması gereken bir yaşam tarzıdır. Anti aging'in bir bölümü sağlıklı yaşamdır. Anti aging hep söylediğim gibi bu konuya hakim doktor koçluğunda yürütülen bir sağlıklı yaşam ve buna ilave olarak önleyici tıp, teşhis edici tıp, tedavi edici tıp ve eğitici programlar zinciridir. Hatta konuyu biraz daha açarsam Anti aging tek bir doktor işi değildir. Anti aging konusunda uzmanlaşmış bir doktor işbirliğinde çalışan ciddi bir tıbbi ekip işidir.

Biz Anti aging çalışmalarımızı iç hastalıkları uzmanı, endokrinolog, jinekolog, ürolog, kardiyolog, psikiyatrist, ortopedist, fizik tedavi uzmanı, aile hekimi ve bu ekibe bağlı beslenme ve hareket uzmanlarından kurulu bir ekiple yapmaktayız. Bizi İntermed'in geniş tıbbi teknik kadrosu desteklemekte, kan tahlillerini yine İntermed' in uzman laboratuvar ekibi, tüm modern olanakları kullanarak gerçekleştirmektedir.

****

Soru- Anti aging'de egzersiz çok mu önemlidir?..

Yanıt- İnanılmaz derecede önemlidir. Sadece egzersiz değil aktif yani hareketli bir yaşam sürmek de çok önemlidir. İnsan vücudu doğada dolaşıp, avlanmak için programlanmış, yani yürüyor, koşuyor, pusu kuruyor, zıplıyor, yerlere yatıp kalkıyor. Biz bugün bunların ne kadarını yapıyoruz. İki tip egzersiz yapmamız lazım.

Birincisi aerobik egzersiz yani yürümek, bisiklete binmek, yüzmek gibi büyük kas gruplarını yarım saat gibi bir süre haftada 4-5 gün çalıştıracak hareketler. İkincisi de anaerobik egzersiz yani hafif kilolar kaldırarak kaslarımızı çalıştırmak. Tabii bu iki tip egzersiz de muhakkak doktorunuza danışarak yapılmalı ve en iyisi bir spor hocasından da size ne tip egzersizlerin uyduğunu ve nasıl yapmanız gerektiğini öğrenerek yapmanız. Biz Anti Aging programımızı Hillside City Club ile birlikte yürütmekteyiz, başlangıçta bize gelenler önce Hillside'da bir fitness testinden geçiyorlar, sonra da devamlı egzersizleri programlanıyor. Bunun yanında biz muhakkak hareketli bir yaşamı öneriyoruz, yani arabayı biraz uzağa park edip yürümek, asansörü az kullanmak gibi her türlü hareketi hayatımıza sokmak.

(Doktor İnsel'in yanıtları Salı günü devam edecek.)

Mini tavsiye!.
Yaz gelince insanın ayağı sinemaya pek gitmiyor. Bu yüzden gitmem gereken pek çok filmi seyredemeyince, geçen gün dişimi sıktım, Ritz'de iki film birden izledim.

Charlie'nin Melekleri.. Iııh.. Filmi digital animasyonlarla yaratılan aksiyonlara boğmuşlar. Koca TIR köprüde.. Köprünün bir ucunda bir tank var, bomba atıyor. Öte başında bir top arabası.. Bazuka sallıyor.. İki bomba da ortadaki kamyona doğru geliyor.. Görüyorsunuz.. Tam bu esnada içinde meleklerin olduğu TIR direksiyon kırıyor ve köprüden aşağı uçuyor. O aradan çekilince bombalar tankı ve top arabasını vuruyor, düşman kendi kendini imha ediyor. Kızlar ne oluyor?. Köprünün altı uçurum.. Paramparça olacaklar. Olmuyorlar tabii.. TIR'da bir helikopter yüklü.. O havaya fırlıyor. Sonra kızlar fırlıyorlar. Düşmekte olan helikoptere tutunup, çalıştırıyor ve özgürlüğe uçuyorlar. Kurşunun ve TIR'ın düşme hızını hesaplarsanız, bunların hepsi bir saniye içinde oluyor..

Ama oluyor. Anlayın gerisini.. Film baştan sonra böyle sahnelerle dolu. Konu monu hikaye.. Maksat bu sahneleri göstermek. Meraklı iseniz bayılırsınız. değilseniz, o zaman bayar.. Asabiyim.. Enfes.. Jack Nickholson da Adam Sandler de harika.. Çok sıcak bir komedi.. Finali hele birinci sınıf.. Tempo yer yer yavaşlıyor, durağanlaşıyor ama, çabuk toparlıyor.. Bize Charlie'den sonra ilaç gibi geldi bu yavaşlayan sahneler..

Kaçırmayın derim.

Sen de mi Sema!..
Sema Şimşek bu ülkenin gerçekten top modeli idi. Avrupa'ya gitmesini bekliyorduk. Meslekdaşı Burak Hakkı ile evlenip arka plana çekildi.

Dün Günaydın'da bir defile fotoğrafını gördüm.. Ortalığı dağıtmış, cesur giysisi ile.. İki göğüs de açıkta..

Bunu eleştirdiğimi, onun için "Sen de mi" dediğimi sanmayın. Bir meslek yapılıyorsa, tüm gerekleri ile yapılır, ben buna inanırım. Sen de mi, dediğim..

Baktım açıktaki göğüsler vücudun geri kalan kısmından beyaz. Sema bikini ile güneşlenmiş.. Ne mi var bunda..

Yıllar önce Mersin sahillerinde bir defile vardı. Ben de davetliydim. Bir tatil köyünde kaldık. Tüm mankenler deniz kenarında güneşin altında iken, ben sahilden uzakta gölgede oturuyordum. Güneşten nefret ederek.. Millet kömür gibiyken, bende amele yanığı bile yoktu. Beyaz adamdım.. Sema da beyaz kadın.. O da yanımda.. Meğer o da benim gibi güneşten nefret edermiş. İki sütlaç tüm kafileden ayrı..

Şimdi Sema da Beşiktaş gibi olmuş. Siyah beyaz.. Peynir yalnız kaldı!..

TEBESSÜM
Yaşlı adam evinin önünde sallanan koltuğunda oturmuş gazetesini okurken komşusunun köpeği fırlayıp gelmiş ve adamı ısırmaya başlamış..

Gürültüye köpeğin sahibi olan komşusu gelmiş.. "Çok özür dilerim..!" demiş yaşlı adama.. "Bu köpeğin sinirinin nedenini bilemiyorum.. İnanın hemen gidip kısırlaştıracağım...!"

"Siz en iyisi onun dişlerini çektirin!" demiş yaşlı adam acıyla.. "Buraya beni becermeye gelmediği belliydi!"

SEVDİĞİM LAFLAR
Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgımızın eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur.

Paulo Coelho

(Teşekkürler Levent)


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır