kapat
10.07.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

MEHMET BARLAS


19 yıl komada kalan kişi, değişimi algılar mı?

Amerika'lı Terry Wallis, 1984 yılının Haziran ayında hastalanıp, komaya girmiş.

Tam 19 yıl komada kalmış.

Ve geçen hafta, Terry 39 yaşındayken gözünü açmış... Başında bekleyen annesine "Mummy" demiş.

Sonra, masanın üzerindeki eşyaları, "Bu süt, bu Pepsi" diyerek tanımlamış.

Hastahane yetkilisi (Stone County), "Terry Wallis'in söyleyeceği daha çok söz var" diye açıklama yapmış.

Hayal edin...

19 yıl, ailenizde, çevrenizde, yurdunuzda ve dünyada olup bitenleri, hiç bilmeseniz.

1984'te bitse bilginizin sınırı.

Ve 2003 yılında, o bilgilerle, bugünün dünyasını algılayıp, yorumlamayı deneseniz.

"Olur mu böyle şey" demeyin.

Yaşadığımız dünyada, hiç komaya girmemiş sağlıklı insanlar ve cıvıl cıvıl, hareketli toplumlar bile, eski bilgilerle, yeni dünyayı algılamaya çalışmıyorlar mı?

"İstanbul'u Fethettik" diye, 21'inci yüzyılda sevinenler yok mu?

Gelişmiş uygarlıklar uzayı fethetmiş..

"Silikon Devrimi", bilgi ve iletişimi yeni bir çağa taşımış.

"Gen Devrimi", bütün canlıların ve insanın hem yaşam, hem de kader şifresini, tıbbın önüne sermiş.

Hala, "Yurdu demir ağlarla ördük" diye, 1930'ların şarkılarını söyleyip, bugüne meydan okumuyor muyuz?

1917'ye takılıp, Sovyet Devrimi'nin 1991'deki sonunu unutanlar ve bitmiş sloganlarla, bugünün Türkiye'sine çözüm sunanlar yok mu sanki?

Veya, Amerika hiç Irak'a girmemiş gibi, Ortadoğu'ya ve Kuzey Irak sorununa politika üretenler...

Terry Wallis komaya girmeseydi ve 19 yılda olup biten her şeyi izleseydi, belki hayatında fazla şey değişmeyecekti...

Belki Amerika'nın Başkanlık ve Kongre seçimlerinde kullanacağı oyun rengi değişirdi.

Çünkü modern devletlerin demokrasilerinde, ülke yönetimleri müthiş karmaşık hale geldi. Bazı sorunları, ancak teknokratlar veya politokratlar çözümleyebiliyor.

Seçmene, bunların sunduğu alternatiflerden bazılarını benimsemiş politikacılardan birine oy vermek kalıyor.

Ama bazı ülkelerin yönetimindeki bürokratik kadrolar, tıpkı Terry Wallis gibi adeta komadalar, dünyayı ve değişimi hiç algılamıyorlar.

Zaten dünyayı fazlaca izlemeye meraklı olmayan seçmen, iktidar olduğunda kendisine bürokrasi tarafından ne tür "Kırmızı Çizgiler"in sunulacağını bilmeyen politikacılara oy veriyor.

Sonra da ülke, siyasi ve ekonomik krizlere, dünya ile uyumsuzluktan kaynaklanan dış politika bunalımlarına sürükleniyor.

Kendilerine, bürokrasi tarafından sunulan "Değiştirilemez" politikaları uygulayan siyasi kadrolar da, "Başarısız" ilan edilip, ya devriliyor, yahut seçim yoluyla değiştiriliyor.

Türkiye'nin temel tercihi belli.

Süleymaniye'deki son kriz, artık alarm zillerini çaldırmalıdır.

Kendilerini devlet içinde devlet sanan ve seçilmiş siyasileri yok sayıp, dış dünyadaki değişime karşı değişmez ulusal politikalar belirleyen oligarşi, sorumsuz ama yetkili konumlarını sonuna kadar sürdüremeyeceklerini bilmelidir.

IMF dedi diye "Sabit Kur"u benimsediler.. Türkiye krize girdi ve yoksullaştı.

Irak politikasını Amerika orada değilmiş gibi belirlediler.. Türkiye'nin onurunu zedeleyen gelişmelere dayandı olay.

Şimdi sırada Kıbrıs ve AB var.

Bize, Terry Wallis politika üretmesin artık.

Gazete değil gazeteci var!

MEDYA POLEMİKLERİ
Bütün dünya ve her şey değişti de, sanki tek değişmeyen şey, Türkiye'deki gazeteler kaldı.

Dış politikaya anakronik bakanları ve ekonomide dün ile bugünü karıştıranları izlerken güldüğüm gibi, gazete adı verip, bu adlara saldıranları da eğlenerek izliyorum.

Bir gazetenin bir siyasi ideolojiyi veya bir kampın tarafını simgelediği günler geride kaldı.

Benim gazeteciliğe başladığımda ve ilk 10 yılında, gazeteler soldan sağa, Akşam, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Günaydın, Tercüman, Bab-ı Ali'de Sabah şeklinde sıralanırdı mesela..

Şimdi ne sağ, ne sol, ne de eski partiler kaldı. Bırakın bunu.. Eski basın patronları olan ailelerin çoğu bile çekildi.

Gazetelerin de başlarından, siyasal, mesleki ve ekonomik, hatta adli nice serüvenler geçti.

Bence artık gazeteciler, çalıştıkları gazetelerin sahiplerinin rakip olarak gördükleri medya sermayesine saldırmak için, gazetelere saldırmayı bırakmalıdır.

Bu bir nevi, Hayali Küçük Ali'ciliktir.

Gazeteciler, gazetelere değil, takıldıkları gazetecilere saldırsalar, daha doğru yaparlar.

ŞAKA

Ah bu ziyaretler!
Prof. Erbakan, "Abdullah Gül ABD ziyaretini iptal etmeli" demiş.

Sayın Erbakan mümkün olsa ve "Zaman Tüneli"ne girip, Libya Ziyareti'ni iptal etse, ne güzel olurdu.

Mesajlarınız için: mbarlas@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır