|
 |
|

İLKER SARIER
Türk Alınganlar Birliği
Tuttuk, meslek odalarını eleştiren bir yazı yazdık."Medya bu haldeyse Gazeteciler Cemiyeti ne işe yarar?" dedik. Depremde insanlar "yanlış bina imalatından" ölüp gidiyorsa, mühendis ve mimar odaları ne iş yapar, dedik. Neşter'ciler bu kadar dolap çevirmişlerse, "Türk Tabipler Birliği" neyin birliğidir, demeye getirdik.
Sevgili Türk Tabipler Birliği alınmış!..
Biz, kendilerine de "özeleştirel" bir biçimde yaklaşırlar diye beklerken, 20 milyar liralık tazminat davasını yapıştırmışlar.
Topladıkları aidatlar masraflarına yetmiyorsa o ayrı...
Seçtiğim eleştiri üslubu, evet, sertti!..
Ama her eleştiri ille de "yumuşak üslupla" yapılmaz.
Eleştirimizin sertliği, ülkedeki genel yozlaşma ve çürümenin yüreğimize verdiği acıdandır.
Bir olay kamu vicdanında ne kadar büyük bir yara açıyorsa, o hadiseye yönelen eleştiri de o oranda sertleşir.
Türk Tabipler Birliği, saygın bir mesleği temsil ediyor diye herhalde "eleştirilerden muaf" olamaz.
Biz yeri geldiğinde en ağır eleştirileri kendi mesleğimize yöneltiyoruz.
Türk Tabipler Birliği, dokunulmaz ve eleştirilmez bir "loca" değildir, olamaz da...
Sırf "para için" çaresiz insanlara defalarca tahlil vesaire yapılan bir ülkede, bizim eleştirilerimiz "yetersiz" bile kalıyor olabilir.
Kişisel çıkarcılık, sebepsiz zenginleşmecilik, yolsuzluk ve rüşvetçilik atmosferinden hepimiz bir dereceye kadar sorumluyuz.
Türk Tabipler Birliği, herhalde "Türk Alınganlar Birliği" değildir.
Ayrıca, Ankara'da hakimler vardır!..
Seçkinlerin yazarı
Bence ciddi bir çelişki!..Hürriyet yazarı Fatih Altaylı, ayda 300 dolar maaş alıyormuş...
İstanbul'da bileğinin hakkı ile otomobil yıkayan bir genç herhalde daha fazla kazanıyordur.
Peki Fatih Altaylı, Porsche cipe nasıl biniyor?
Herhalde, müsseseden aldığı ekstra bir para sayesinde biniyordur. Çünkü bir Porsche cipe sahip olmak için eşek yüküyle para gerekir.
Ayda 300 dolar o arabanın benzinine bile yetmez, gerçekte benzinle mi yoksa mazotla mı gittiğini de bilmiyorum ya...
Hatta cipin şoförünün maaşına yetmez bu kadar para...
Demek ki, ortada bir vergi kaçakçılığı var...
'SABAH gazetesi vergilerini ödemiyor' diye bas bas bağıran Altaylı'nın ücretinden verginin kaçırılması birinci çelişki...
İkinci çelişki ise bence daha vahim...
Memleket meseleleri ile cansiperane dövüşen Altaylı, köşesinde hafta yedi gün sekiz, lüks ciplere getirilmiş hız sınırı ile mücadele ediyor.
İçişleri Bakanlığı'nı kah tehdit ediyor kah yalvarıyor, şu hız sınırını birazcık yukarıya çekelim diye...
Allah aşkına söyleyin, Türkiye'de ciplerin hız sınırı kimin umrunda?..
Kimin meselesi?
Bizzat Hürriyet grubunda binlerce insan çalışmakta ki, aylık maaşları ile bırakın o ciplerden birine binmeyi, bir tek tekerleğini bile alamazlar.
Türkiye'nin yüzde 5'lik en üst gelir grubunu bile rahatsız etmeyen bu hız limiti sorunu, nasıl oluyor da kitle gazetesinde "halk, millet, devlet, yetimin parası, emeklisi, işçisi, memuru ve dahi dağlarda dövüşen askerin" adına yazı yazdığını iddia eden biri tarafından ikide bir gündeme getirilebiliyor?
Başbakanlık konutlarında katıldıkları "brunch"ları yazanlara, lüks yatlarda pahalı şarap içenlere hadi alıştık diyelim. Bir "cip meraklısının" hız saplantısının da gazetecilik olarak yutturulmasına alışmak zorunda değiliz ki!..
Hem vergini verme, hem cipe bin, hem de sürat iste!..
Şehzade sanki mübarek!..
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|