kapat
09.07.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

İLKER SARIER


İmar Bankası olayı

Birazdan yapacağım "analize" yalnızca sade okurlarımızın değil, bütün "iş dünyasının", Türkiye'de iş yapan herkesin dikkatle eğilmesini isterim

Türkiye'de bankacılık, diğer bütün sektörlerden farklı olarak "büyük hassasiyet" isteyen işlerden biridir.

Yasaları ağır ve bağlayıcı, müeyyideleri güçlüdür.

Çeşitli iş grupları, şartların da zorlaması ile bankacılığa yönelirken, tabii ki "likidite konusunda" bir el serbestliği beklediler. Çünkü, Türkiye'de kronik bir sermaye yetersizliği var. Bu objektif bir gerçeklik.

Bankacılık yasalarının ağırlığı ile iş dünyasının sermaye arayışı, ciddi bir çelişkidir ve bu çelişki sektörü "kızgın tava üzerinde dans" ettirmektedir.

Bir de tablonun çok "güçlü bir aktörü" var.

Devlet erkini elinde bulunduran siyasi iktidarlar...

Bürokratik yapıyı ve siyasetin ekonomi üzerindeki ağırlığını hesaba kattığınız zaman, iş dünyasına iki seçenek kalır

Bu kızgın tava üzerine hiç çıkmamak veya çıkılmışsa da "kendi yağıyla kavrulmak!.."

İkincisi ise, banka içindeki atraksiyonları büyük bir ustalıkla sürdürürken "paçayı kaptırmamak" için, siyasi iktidarlar ve bürokrasi ile "iyi geçinmenin" yollarını yaratmak...

Uzanlar'ın tercih ettiği seçenek de bu ikinci yoldu.

ÇEAŞ ve Kepez gibi büyük nakit transferleri gerçekleştirebilecek "kaynaklara" sahiptiler. Bu güç onları, yasaları "umursamaz" bir noktaya bile götürebiliyordu.

Ama ummadıkları bir şey oldu.

Siyasi iktidar elindeki mekanizmaları işletti ve "asıl kaynaklarını" ellerinden aldı. Uzanlar'ın yitirdikleri şey, İmar Bankası değil, aslında ÇEAŞ ve Kepez'dir.

Bizim Yavuz Semerci'nin çok yerinde analiz ettiği gibi siyasi iktidar (siz buna devlet de diyebilirsiniz) Uzanlar'ın elinden İmar Bankası'nı almakla Hazine'ye 400-500 milyon dolarlık bir yük bindirmiş gibi görünüyorsa da, gerçekte ÇEAŞ ve Kepez'e akan gelirlere el koymakla Hazine'ye yeni bir "hazine eklemiş" bulunmaktadır.

1-Türkiye'de yasalarla işleyip giden bir liberal ekonomik sistem yoktur. Ekonominin tek hakimi devlet, yani siyasi iktidarlardır. Devletle başı derde giren yatırımcının gözünün yaşına bakılmaz. Bu o kadar çetin bir realitedir ki, geçmiş siyasi iktidar, 30 milyar dolarlık kamu bankaları açığını bir çırpıda "görev zararı" yazıp, üzerine birbardak su içerken, özel bankalardan kullanılan 4-5 milyar dolarlık meblağ için tam bir cadı kazanı işletebilmiştir.

2-Padişah ekonomisi, asıl görevleri ekonomiyi yükseltmek olan siyasileri "kayırma, imtiyaz, kollama veya yoketme" ilişkilerine sürüklemektedir.

3-Buna karşılık, bazı grupları siyasi iktidarlarla iyi geçinme, biat etme, hizmetine girme ve kullanma noktasına getirmekte, "işini bilenler" kazanırken, ötekiler kaybetmektedir.

4-Bu hal, kendi ayakları üzerinde duranlarla, iktidarın "sırtında yaşayanlar" arasında ciddi bir haksız rekabet ve derin adaletsizlik yaratmaktadır. İşte padişah ekonomisinin yarattığı tipik yozlaşma da budur.

Son tespit

İktidara yaslananların elinde de büyük bir medya gücü varsa eğer, o güç kamuoyu vicdanının sesi değil, yukarıdaki "karanlık ilişkilerin" bir aracı olmaktadır.

Fakat kendileri de kızgın tava üzerinde ateş dansı yapanların sevincini anlamak kabil değil... Çünkü, Türkiye'de iktidarları kafaya alarak ayakta kalmanın sonu yoktur.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır