|
|
HINCAL ULUÇ
Bu kafa ile polis nasıl başarılı olur?..
Bana gelen şikayet mektuplarını sütunlarımda değerlendirmeden önce, şikayet edilen kuruma iletiyor, onların da yanıtını bekliyorum.
Bu oldukça yararlı bir yöntem.. Bir defa kötüniyetlilere alet olmuyorum. İkincisi.. Çoğu zaman sorunu şikayet eden ve edilen aralarında çözüyor ve bana teşekkürlerini ileten notlar yolluyorlar.
Şimdi bakın bu uygar davranış yüzünden başıma gelenlere..
Hasan Öztürk adlı bir vatandaş e-mail yollamış. Polis hakkında ciddi ithamları var.. Derhal Emniyet Genel Müdürlüğü'ne faksladım. Bilgilensin, gerekeni yapsınlar, gerek görürlerse sonucu da bana bildirsinler diye.
Emniyet Genel Müdürlüğü, konuyu Eminönü İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne havale etmiş. Herhalde ilgi dolayısı ile.. Onlar da Başkomiser Feramuz Erdin'i görevlendirmişler, tahkikat için.
Feramuz Bey kardeşim bu durumda ne yapar?..
Bana telefon edip konu ile ilgili daha fazla bilgim olup olmadığını sorar. Ben de "Hiç alakam yok. Bana gelen bir ihbar mektubunu uygar bir davranışla ilgili makama ilettim hepsi o" derim, biter gider.
Ama öyle olmaz.. Soruşturmayı yapan Feramuz komiser Hıncal Uluç'un adres ve telefonunu bulmayı başaramaz. Bana ulaşamaz. Soramaz.
Ne olur bilir misiniz?.
Konu hiç bilmediğim sebeblerle Beyoğlu Savcılığı'na intikal eder. Savcı kendisine gelip ifade vermemi ister. "Bulun bana getirin" diye polise yazı yazar.. Yani beni daha önce bulamayan polise..
Emir savcıdan gelince, polis işi ciddi tutar. benim Sabah gazetesinde çalıştığımı belirlerler. Sabah gazetesinin Beşiktaş Emniyet Müdürlüğü bölgesinde olduğunu tespit ederler ve Beşiktaş Emniyet Müdürüne emir verirler.. (Vallahi bravo)
"Hıncal Uluç'un savcıya gitmesini temin edin.."
Onlar da kalkıp bana gelirler..
****
Allah rızası için söyleyin.. Siz söyleyin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu.. Siz söyleyin İstanbul Valisi Muammer Güler..
Bu kafa ile polislik olur mu?.. Bu kafa ile polis başarılı olur mu?.
Yahu ben, bana gelen bir ihbar mektubuna mal bulmuş magribi gibi sarılıp polisi karalayacağıma, uygar bir davranışla ilgili makama havale ediyorum. Bana teşekkür ederler.. İşim biter..
Hayır.. Suçu ve suçluyu değil, beni aramaya başlıyor İstanbul polisi.. Bulamıyor.. Beni bulamıyor. Soramıyor. Sonra peşime Beyoğlu Savcısı düşüyor nedense..
Uygar davranmamın bedeli.. İşimi gücümü bırakıp savcılığa gideceğim?..
Niye?.. Ne işe yarayacak?.
Beyoğlu Adliyesi'nin işi başından aşkın.. Bir de ben.. Yer işgal edeceğim. Kağıt, dosya işgal edeceğim.. Bir "Hiç" için.. Bu "Hiç" Feramuz Bey'e iletilecek.. Görevi aldığından bir dakika sonra bana telefonla ulaşabilecekken bunu yapmayıp, ille de Allahın belası bürokrasiye takılan polis kafasına yani.
Bu nasıl iştir, bu nasıl sistemdir?..
Polislikte en önemli şey hız değil midir?.. Bir telefonla ulaşacakken, araya kırk yazışma, bir de savcılık ne demektir?..
Bu ülkede hırsızı, katili, dedektifler mi izler, yoksa, kağıtlar, dosyaları ile bürokrasi mi?.
Poliste işler yürümüyor, İstanbul bir kanunsuzlar kenti oluyorsa, sebeb bu bitmez tükenmez yazışmalar yüzünden polisin asıl işini yapma zamanı bulmayışı mı?.
Bütün suçu, polise yardımcı olmak, bütün suçu dünyanın her yerinde görülen bir uygar davranışı kendi ülkesine ve sistemine taşımak olan bir gazetecinin başına bunca işler açılması ne demek?..
Şimdi ben bundan böyle polisle ilgili şikayet ve ihbarları ilgili makamlara ulaştırır mıyım?.. Bana ne?.. Ne halleri varsa görsünler. Böyle yazılar gelirse, ya inanmam çöpe atarım, ya da aklım kesiyorsa, köşeme alıp "Hadi temizleyin adınızı bakalım" der geçer giderim. Onlar uğraşırlar sonra..
Uygar davranışlarda bulunanların başlarına iş açan polis bunlara müstahak olur.
****
Sevgili Abdülkadir Aksu kardeşim.. Sayın Bakan..
Bu acıklı durum ilgini çekti ise asıl o zaman siz bir müfettişinizi bana yollayın da, bu bürokrasi mahkumu, bu iş yapmak, sorunu çözmek yerine, masa başında yazı yazıp cevap beklemeyi tercih eden polisle, İstanbul'un nasıl güvenilir bir kent olacağını birlikte düşünelim..
Mahallemize mafya geldi!..
Biz mahallemize park geldi sanıyorduk. Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu ile gezmiş ve size hem de nasıl keyifle anlatmıştık.
Pişman olduk.
Namoğlu, al parkını git..
Sanatçılar Parkı ile birlikte, mahallemize mafya geldi çünkü..
Nereden çıktığı bilinmeyen (Aslında çok iyi bilinen), ne idüğü belirsiz (Aslında hem de nasıl belirli) tipler anında zuhur ettiler ve dinlenmek için parka gelenlerin, halka ait yolun kenarında bıraktıkları arabalarından haraç istemeğe başladılar. Sıkıysa verme.. Dönüşte arabanı tahrip edilmiş bulabilirsin.
Yol devletin. Yani halkın.. O zaman bu tipsiz, kılıksız, makbuz falan da vermeyen haraççılar nasıl bu kadar pervasız "İş" yapıyor?..
Çünkü burası İstanbul.. Yani dağ başı.. Burada, polis, hak, hukuk, güvenlik yok.. Burada kanun yok..
Var.. Mafya kanunları..
Bu kentin yolları kamunun değil otopark mafyasının kontrolünde ve polis bu mafya ile mücadelede aciz.. Dönen rant trilyonlarca liralık..
Karşı koyan tek kurum Trafik Vakfı ve parkomat kurumları.. Bunları da, sanki mafyanın yanında yer alan medya yıpratmak, yok etmek için elinden geleni yapıyor.
Sevgili Namoğlu..
Teklifim ciddi. Bu parkı kaldır..
Peşine mafyayı takıp getiren park kusur kalsın..
Yarın bunlar adam döver, bıçaklar, yalnız gelen kadınları, kızları taciz eder. Kapkaça başlar.. Maazallah!..
Sakın ola "Önleriz" falan deme.. Polis oto park mafyasına nerede engel oldu ki.. Bir iki göstermelik eylem.. İki değnekçi götürülüyor, televizyonlar çağrılıp.. İki gün sonra, herkes yerine dönüyor, eski tas eski hamam.. Biz bu manzaralara alıştık.
Parkı kapat ki mafya defolsun..
Bir tavsiye
Spor Yazarları.. Kitap Yazarları..
(Yeni kitapları bizim için okuyan Öcal Ağabeyim, spor yazarlarının kaleme aldığı dört kitabı hazırlamıştı. İkisini çarşamba günü sunduk. Kalan ikisi de bugün.)
Kitabın adı "Ben İsmet Badem" (İzdüşüm Yayınları-Tel 0212 51323 08) olunca, bilmem ki artık "kimim yazdığını" iletmeme gerek var mı?
Yooo..."İsmet Badem" deyince, sakın ola ki "basketbole adanmış, sadece basketbolu yazan" bir kitabı okuyacağınızı zannetmeyin!.
Doğrusu kitabı elime alırken, ben "bu yanlışa düştüm!."
Ama... Badem, "basketbolün o büyülü sporun, heyecan ve coşku veren ortamını", kitabına fon yaparak "bir hayat felsefesi" biçimlendirmiş; "olaylarla, anılarla!.." Hakkında çok şey yazılan ve çok şey söylenen ve spor yazarı olup olmadığı bile hâlâ tartışılan" İsmet Badem'i "bu kitabı okumadan" tanımanız mümkün olmaz!. "O bir basketbol misyoner mi, yoksa basketbolün ticaretini yapan bir kişi mi" tartışmalarına "nokta koymak istiyorsanız" bu kitabı okumalısınız!. Ben okudum ve.. Ben değişmedim, "benim kafamdaki" İsmet Badem değişti!..
****
"En genç" en sona...
Hıncal'ın okulundan, Ankara "Kurtuluş Ortaokulu'ndan" bir gazeteci daha; Atilla Türker!.. Kitabının adı; "Ah Şu Futbolcular" (Ümit Yayıncılık-Tel 0 312 419 38 26) Herkes "kendi anılarını yazarken" Türker, "dünün ve bugünün ünlü futbolcularına, teknik adamlarına, hakemlerine" ilginç ve çoğunlukla "komik" birer anı anlattırmış!.. Kitapta "bizim dönemimizden bugüne" yeşil sahalarda alkışladığımız hemen hemen bütün ünlüler resmi geçit yapıyor; oku oku gül, gül gül oku!.. Lefter'den Can Bartu'ya, Mustafa Denizli'den Fatih Terim'e, Kadri Aytaç'tan İlhan Mansız'a, Metin Tokat'tan Şenol Güneş'e kadar tam 91 kahraman ve 91 anı!.. Bir örnek A Milli Takım'ın kampında dinlediği Temel fıkraları sonrası Menajer Can Çobanoğlu'na "Temel çok şakacı biri imiş, beni onunla tanıştırır mısınız" diyen ünlü bir futbolcu var, kim mi?
ocaluluc@beko.net
"
SEVDİĞİM LAFLAR
Bir anlam ifade edecek kadar büyük, kazanacak kadar küçük savaşları seçin.
Jonathan Kozol
TEBESSÜM
Temel TV tamiri yaparken arızalı olduğunu tesbit ettiği 669 no'lu parçayı ilgili firmanın "Yedek parça servisinden istemiş.. İsteğinin yerine 699 numaralı parça gelince "Aklınızı başınıza alın! gibi sert bir not ekleyerek paketi geri göndermiş.. Bir hafta sonra 4 kelimelik bir notla aynı paket geri gelmiş "Lütfen paketi ters çevirin!"
BİZİM DUVAR
Dünyanın en ünlü vergi takipçisi ABD Irak'a işgaliye vergisi veriyor mu?
(Ünal Turgut)
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|