kapat
17.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMÄ°


TÃœRKÄ°YE
DÃœNYA
POLÄ°TÄ°KA
SPOR
MEDYA
SERÄ° Ä°LANLAR
METEO
TRAFÄ°K
ÅžANS&OYUN
ACÄ°L TEL


YANNÄ°S KARTALÄ°S


Çok çalışmak lazım, çok

Türk-Yunan ilişkilerinin tam anlamıyla normalleşmesi için önümüzde tarihi bir fırsat var. Bu da Türkiye'nin Avrupa Birliği vizyonudur. Yunanistan bu nedenle büyük bir içtenlikle (geri kalan ve pek te samimi olmadıkları anlaşılan Arupa ülkelerinin tersine) Türkiye'nin bu zor gayretlerine öncülük etmektedir. Ancak üyeliğin gerçekleşebilmesi için Türkiye'nin içinde gerçek bir devrim; yani geçmişteki zihniyeti değiştirmesi, sosyal ve siyasal sistemini Avrupa standartlarına uyarlaması ve ekonomik açıdan gelişmesi gerekmektedir..

Bu operasyon, ilk bakışta olanaksız görülebilir. Oysa bütün mesele siyasi iradeden ve çok çalışmaktan ibarettir. Gerisi er ya da geç kendiliğinden gelecektir. Ancak, Yunanistan da Avrupa üyeliğinden önce benzeri sorunlarla karşılaşmıştı. 7 yıllık askeri yönetimden çıkmış olan Yunanistan'ın üyeliği, bir kaçı dışında, Avrupa ülkelerinin çoğu tarafından (o zamanlar üye sayısı 9'du) istenmiyordu. Ekonomik açıdan zayıf ve geri kalmış bir ülkenin kendi aralarına dahil edilmesine şiddetle karşı çıkıyorlardı. O dönemin Başbakanı Konstantin Karamanlis'in siyasi iradesini kuvvetle kullanmış olması, bu olumsuz iklimi değiştirmeye yetmişti. Anımsadığım kadarıyla Karamanlis, etrafındaki dostlarına şöyle derdi "Denize düşmezsen, yüzmesini asla öğrenemezsin."

Hiçbir şey değişmedi
Bu sözleriyle Karamanlis aslında Yunanistan'ın Balkan ülkeliğinden çıkıp Avrupa ülkesine dönüşmek zorunda kalacağını ima ediyordu. Yunanlılar o günden itibaren Avrupa denizinde yüzmesini öğrendiler ve dünyanın en güçlü Birliğinin bir parçası oldukları ve alışverişlerini en güçlü para birimi Euro ile yaptıkları için kendilerini, eskiye oranla çok daha fazla güvende hissediyorlar.

Yani, Avrupa Birliği, bugün hala devam eden bazı sorunlara rağmen, Yunanistan'ın siyasi ve ekonomik istikrarını güven altına almıştır. Yunanlılar,buna paralel olarak Ege'de bilinen sorunların da çözümünden sonra kendilerini çok daha güvende hissedeceklerdir. Aradan yıllar geçti ve iki ülke de bu sorunların hangi yöntemle çözülmesi gerektiği konusunda görüş birliği sağlayamadıkları için hala hiçbir şey değişmiş değil.

Peki nasıl oluyor da başka Avrupa ülkeleri, kendi aralarında benzeri sorunlara meydan vermiyorlar? Çünkü kendi aralarındaki ilişkilerde her birinin ortaklaşa kabul ettiği hukuk kanunlarını uyguluyorlar da ondan. Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler de aynen böyle olmalıdır ve Avrupa Birliği çerçevesinde bu olanaklar sağlanmaktadır.

Bunun da gerçekleşmesi için yine Türkiye'de bir çok şeyin değişmesi gerekiyor. Çünkü, Avrupa verilerine uyarlanması gereken ülke Türkiye'dir. Yunanistan bunu 20 yıl önceden başlayarak gerçekleştirmeyi başarmıştır.

Asıl iddia nedir?
Ancak parmağımızın ardında gizlenmeyelim. Türkiye'nin siyasi yaşamındaki sorun, ordunun rolünden kaynaklanmaktadır. Yunanistan'da anayasanın öngörmediği halde, ordunun siyasi yaşamındaki rolü; 1960 ve 70'li yıllarda kendisini göstermiş ve 1967 yılında askeri darbeyle doruklaşmıştı. Yunanistan, Avrupa Birliği'ne üye olduktan sonra ise ordunun rolü, bütünüyle askeri konularda sınırlı kalmıştır. Ordunun kontrolü bütünüyle Hükümetin elindedir. Türkiye de aynı istikamette ilerleyebilecek mi? Türkiye'nin kazanması gereken asıl büyük iddia budur. Gerisi kendiliğinden gelir.

YARIN
* Atina muhabirimiz Stelyo Berberakis'in Ege Bakanı'yla yaptığı ropörtajı...


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, Bilgin Elektronik Yayıncılık ve İletişim A.Ş. - Tüm hakları saklıdır